Bir yerde yanlış yapıyoruz: Hem önümüzü açacak çaplı insanlar yetiştiremiyoruz hem de sadece madde planında elde ettiğimiz başarılara bel bağlıyoruz.
Toplumun geçici, hatta yapay ideolojik fay hatlarını aşarak kenetlenebileceği ve potansiyel olarak büyük atılımlara soyunabileceği tarihî bir imkân yakaladı Türkiye.
KADER ANLARI...
Bu tür ânlar toplumların kader ânlarıdır, kaderlerinin belirlendiği kritik zamanlar...
Emperyalistlere karşı sadece güney sınırımızda askerî bir savaş vermiyoruz. Neredeyse her alanda, siyasette, ekonomide, teknolojide, stratejide vesaire adı konulmamış ama gözlerimizin önünde cereyan eden çok yönlü bir savaş veriyoruz aslında.
Böylesi kritik zamanlarda, yalnızca ortak idealler etrafında kenetlenmesini bilen toplumlar, bütün engelleri aşma iradesi ortaya koyarlar.
Önce, ülke içinde birliği, dirliği, kardeşliği tesis edecek, farklı ideolojik kesimlerin farklılıklarını derinleştirmek yerine, daha yüksek idealler etrafında bütünleşmelerini sağlayabilecek bir çaba ortaya koymak zorundayız.
TEKLİFSİZ TENKİT TAHRİPLE SONUÇLANIR
Burada eleştirmek için eleştiri yapmıyorum. Böylesi bir tavır ham insanların işidir.
Daha bilgece yaklaşımları benimsemek zorunda olduğumuz zorlu bir süreçten geçiyoruz.
O yüzden her tenkit, teklifi de beraberinde getirmelidir. Teklif sunmayan bir tenkit tahriple ve her şeyi tahrif etmekle sonuçlanır.
Burada yaptığım tenkit, bu nedenle, beraberinde teklifi de takdim edecek elbette.
KUCAKLAYICI MEDENİYET PERSPEKTİFİ
Toplumu germeden, toplumun fay hatlarını derinleştirmeden, toplumdaki gerilim alanlarının ötesine taşacak, yapay olarak icat edilen sahte engellere takılmadan, kuşatıcı, kucaklayıcı, önaçıcı, yol açıcı bir perspektif geliştirerek bu yolculuğu başarılı bir şekilde hayata ve harekete geçirebiliriz ancak.
Bu nokta, ülkemizin ve medeniyet coğrafyamızın geleceğinin sözkonusu olduğu, kaderinin şekillendiği şu zorlu, kritik eşikte son derece önemli.
Sözünü ettiğim perspektif, bütün zoraki icat edilmiş ideolojilerin sınırlayıcı, boğucu, bizi birbirimize düşürücü, önümüzü tıkayıcı dar perspektiflerini aşan, mü’min’in güven adası olduğu Nebevî şiarını, şuurunu ve şiirini harekete geçirme kaygısıyla herkese kucak açabilen hakikat medeniyeti perspektifidir.
Günübirlik, bizi birbirimize düşürücü, toplumdaki farklı kesimlerin aslında geçici ideolojik farklılıklarını derinleştirici, pekiştirici yaklaşımlar, önümüzü tıkamaktan başka bir işe yaramaz.
Bu ideolojileri aşabilecek kadar derin nefes alabilmeli, geniş gönüllü olabilmeli, yürek ülkesinin çocukları olduğumuzu dünya âleme gösterebilmeliyiz bir kez daha. Tarihin gündönümü vaktinde bunu yeniden gerçekleştirebilmeliyiz.
Medeniyet perspektifinin bize kazandıracağı en önemli imkân, hem sorunlarımızı daha geniş bir perspektiften görebilmemizi sağlayabilmesi hem de gelip geçici ideolojik kamplaşmaların ve kapışmaların ötesinde sorunlarımızı kökten, bütün boyutlarıyla ele alabilme, değerlendirebilme, tartışabilme, müzakere ve mütalaa edebilme özgüveni ve iradesi sunabilmesidir bize.
MÂNÂ PLANINDA BÜYÜK ADIMLAR ATMALIYIZ
Madde planında büyük başarılar elde edebilirsiniz. Madde planında elde edilen başarılar, mânâ planındaki atılımların sonucu değilse, bumerang etkisi yapar: Toplumu yokoluş çukuruna yuvarlar sonunda, kaçınılmaz olarak.
Öyleyse her dâim mânâ planındaki atılımlar üzerinde kafa yormak zorundayız öncelikle.
Şunu söylemeliyiz topluma: İnsanlığın önünü açacak, insanlığı eşiğine sürüklendiği çıkmaz sokaktan çıkaracak, insanlığa yeniden adalet ve hakkaniyet, sulh ve selâmet armağan edecek, yeni Gazâlîler, İbn Arabîler, Yunus’lar, Mevlânâ’lar, Büyük Sinan’lar, Itrîler yetiştirecek bir hakikat medeniyeti yolculuğunun yapı taşlarını döşemek zorundayız.
Perspektifimizi genişletebilmemiz, şu zor zamanlarda toplumun bütün kesimlerini bu öncü ve zirve insanlar üzerinden bütünleştirebilmemiz ve kenetleyebilmemiz için birazcık basiret yeterlidir.
Unutmayalım: Bu derinlikli, kuşatıcı, bilgece perspektif sadece bu topraklara özgü zaten dünyada.
İçerden düşman aramak yanlış bir stratejidir; düşman dışardadır: Bizi kuşatan, bizimle her alanda savaşan, bize diz çöktürmeye çalışan dışardaki düşman’a yoğunlaşmalıyız.
Pazar günkü yazıda mânâ planındaki adımları nasıl atabileceğimizi, kısacası nasıl insan yetiştirebileceğimizi, kendi dünyamızı nasıl inşa edebileceğimizi göstermeye çalışacağım.