AYET-İ KERİME
Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardır. En’âm, 160
HADİS-İ ŞERİF
İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır. Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, II
ALİMLERDEN ÖĞÜTLER
Başkalarının sana yaptıkları fenalıkları unut. Amma senin onlara yaptığın fenalıkları asla unutma. Onu tekrar iyilik yapmakla bertaraf etmeye çalış. (Lokman Hekim)
Dinimiz “Güzel ahlaka hiçbir şey yetişemez” buyuruyor. Kötülüğe karşı kötülük değil, iyilik yapmamız emrediliyor. Allah katında güzel ahlak, gece gündüz yapılan ibadetten daha üstün tutuluyor.
İnsanların sıkıntısına katlanmak büyük bir ibadettir. Teheccüd namazından daha büyük bir ibadettir. Şaban, recep, ramazan sıralı üç aylar boyunca oruç tutan, her gece teheccüd kılan birini ele alalım. Gündüzü oruç, gecesi teheccüd yani. Bunu bir tarafa koyduk. Diğer tarafa da sırf farzları yapan birini koyalım. Üç aylar boyunca sırf farz namaz, farz oruç başka bir şey yok. Fakat çevresine güzel ahlakla muamele etmiş, kalp kırmamış. “Ahirette, mizanda hangisinin sevabı fazladır?” diye soruluyor. “Güzel ahlaka hiçbir şey yetişemez” buyruluyor. Öbürü hem teheccüd kılmış, hem oruç tutmuş, hem de güzel ahlaklıysa o başka tabi. O nurun ala nur olur.
NAMAZSIZ OLMAZ
Ama “Ben temiz kalpliyim” deyipte namaz kılmıyorsa olmaz tabi. Adama “Falan falan kişi nasıldır?” diye soruyorsun. Adam da “Şöyle iyidir, böyle iyidir” diyerek sıralıyor. Sonra “Namaz kılar mı?” diye soruyorsun. Adam “Ee bir namazı yok işte” diyor. Kardeşim “Bir namazı yok” deyince de namazı hepten küçümsemiş olursun. Namazı olmaması az bir şey değil. Allah’a karşı vazifesini yapmayıpta sorumsuzluk yapan adam, insanlara da sorumsuzluk yapar.
ÇOK KABA İNSAN VAR
Millete sert davranan, kaba, çoluğunu, çocuğunu, çevresini kıran ama abdestini alıp namazını da kılanlar var. Böyleleri de çok bulunuyor. Takva geçinenlerden, hacılardan, hocalardan bolca bulunuyor yani. Çok kabalar, insanları kırıyorlar.
NEFSE AĞIR GELİR
“Bir adam güzel ahlakı sayesinde sıralı oruç tutan, sıralı teheccüd kılanın mertebesine ulaşır” buyruluyor. Bu güzel ahlak bölüm bölümdür. Herkese karşı vazifeler vardır. Nefse en ağır gelen şeylerdendir. Çünkü tevazu ister, çünkü aşağıdan almak ister. “Ben kimin kızından aşağıyım? Ben ona niye öyle davranacakmışım? O bana bir kere böyle yaptı, benim de ona yapmam lazım” gibi kısas mantığını İslam teşvik etmiyor.
KARŞINDAKİNİ UTANDIR
Kötülüğe karşı iyilik yapacaksın. “İyi muamele ile kötü muamele bir olmaz. Kötü muameleyi en iyi olanla karşılayacaksın” buyruluyor.
Bu nasıl bir şey yahu! Kötülüğe karşı iyi demiyor bakın. En iyi diyor. Mesela adam sana tokat attı. Sen ona tokat atsan kısas olur. Bu hakkın var.
Ama “Sen ona iyi yap” diyor. İyi nedir? Mesela okşa, sev. Ama “Daha iyisini yap” diyor. Daha iyisi nedir? Götür bir kilo baklava al, çikolata falan da hediye ver. “Hocaefendi bu tam bir enayilik. Ben bunu yapamam” diyenler olabilir. Ama Kur’an bunu söylüyor.
Teşvik babında söylüyor tabi, farz olarak değil. “O zaman en büyük düşmanınla en yakın dost olursun” buyruluyor.
Karşındaki adam utanır çünkü. Adamsa utanır tabi orası da ayrı.
MESAJ ADABI
Şimdilerde telefon açmak bile insanlara fazla geliyor. Her şey için mesaj atıyorlar. Alışmışlar, mesajı da kısaltarak, kelimelerin baş harflerini yazarak atıyorlar. Mesaj fazla para yazmasın diye herhâlde. “Abc bilmem ne” yazıyor.
“Amcacığım babama cevap ver” diyor işte. “Yahu kardeşim nasıl oluyor abc?” diyorsun, “Biz anlaşıyoruz” diyorlar.
O kadar da ucuzcu olmayın yahu! Selamün Aleyküm’ü de kısaltmışlar ‘Selam’ yapmışlar. “Selam” diye bir selam verme şekli hiçbir kitapta yok. Selamün Aleyküm diyeceksiniz. Para fazla yazmazsa “Ve Rahmetullahi” de ekle. Yani yazın, yazın.
AYIPTIR, GÜNAHTIR
Ben mesaj işlerini atmayı bilmiyorum. Mesaj biraz da ayıp kaçıyor. Zaten millet otomatiğe bağlamış. Kandil mesajını, bayram mesajını listesindeki yüz kişiye tak bir tuşla gönderiyor. Herkese aynı mesaj gidiyor. Ben bana gelen mesaja bakıyorum “Hocam” falan yazıyorsa anlıyorum ki bana gelmiş. Ya da hocam diye paketleyip, herkese o şekilde yolluyorlar. Ayıptır, yazıktır, günahtır.
Telefon açamayacağın durumda mesaj atılır. Ama telefon açabiliyorsan mesaj atmak ayıptır.
COCUKLARINIZA NAMAZI EMREDiN
Abdullâh ibni Alevî el-Haddâd (Rahimehullâh) “en-Nesâihü’d-dîniyye” isimli eserinde şöyle demiştir:
“Bir Müslümanın namazı muhafaza etmesi gerekli olup, onu terk etmesi haram olduğu gibi, âilesine, çocuklarına ve yönetiminde bulunan herkese namaz hususunda ciddi uyarılarda bulunması, namazın terki için onlardan hiçbir mâzeret kabul etmemesi, söz dinlemeyenleri korkutması ve cezalandırması gerekir.
HAFİFE ALMAYIN
Bir kişi malını telef ettiği zaman yâhut değerli bir şeyine zarar verdiği zaman çoluğuna-çocuğuna ne kadar kızıyorsa namazı terk ettiği vakit daha çok gazaplanmalıdır, değilse o kişi Allâh’ın haklarından olan namazı hafife alanlardan olur.
Bir insanın ne kadar yakını da olsa namaz gibi bir farzı yerine getirmesi için kendisine uyarılar yapıp, öfkesini gösterdiği halde yine onun sözünü dinlemiyorsa o insanı kendisinden uzak tutmalıdır, çünkü onda hayır yoktur.”
Reşîd er-Râşid ibni Mustafa (Rahimehullâh) “Tahzîrü’l-Müslimîn” isimli eserinde şöyle demiştir:
“Ey din kardeşlerim! Allâh sizi muvaffak kılsın ve hidayet buyursun. Şunu bilin ki, hanımlarınıza ve çocuklarınıza namaza devam etmelerini emretmeniz, sizin üzerinizde kesinleşmiş bir haktır. Çünkü onlar sizin yanınızda emânetlerdir.
EMR-İ Bİ’L MÂRUF
Nitekim Allâh-u Teâlâ:
‘Ey iman etmiş olan kimseler! (Farzları ve sünnetleri yerine getirmeyerek, niyetlerinizin tersini açıklayarak ve ganimet mallarından çalarak) Allâh’a ve o Rasûl’e hâinlik etmeyin, (aranızda bulunan) emânetlerinize de (riâyetsizlik ederek) hıyânet etmeyin! Oysa siz (yaptığınız işin vebâlini ve nelerin iyi, nelerin kötü olduğunu) bilmektesiniz!’ (Enfâl Sûresi:27) buyurmaktadır.
Bir insanın kendisi namaz kılarken âilesini namazsız vaziyette terk etmesi kendisini kurtarması için yeterli olamaz, bilakis eşine, çocuklarına, ana-babasına ve tüm akrabasına namaz vakitlerinde yerine göre yumuşak vaazlarla, îcâbında ağır konuşarak ve yanlarından uzaklaşarak emr-i bi’l-mâruf yapması farzdır.
AİLE REİSLERİ MESUL
Çünkü Allâh-u Teâlâ:
‘Âilene /halkına (ve ümmetine)/ namaz (kılmaların)ı emret! Sen de ona devam et! (Geçim derdi seni namazdan alıkoymasın, zira) Biz senden (ne kendini ne de başkasını) rızık(landırmanı) istemiyoruz.
Seni (de, onları da) Biz rızıklandırıyoruz. O (övgüye değer güzel) âkıbet, takvâ (sahipleri) içindir’ (Tâhâ Sûresi:132) kavl-i şerîfinde mümin kullarına bu hususta açık bir emir yöneltmiştir. Yine böylece: ‘Ey inanlar! Kendinizi ve âilenizi ateşten koruyun’ (Tahrim Sûresi:6’dan) buyurarak da âile reislerini mesul tutmuştur. Artık her kim hanımına namazı emretmez ve öğretmezse Allâh-u Teâlâ’nın bunca açık emirlerini terk ettiği için Allâh’a ve Rasûlü’ne hâinlik etmiş, bu sebeple de Allâh’ın azâbını hak etmiş olur.
AZÂBA MÜSTEHAK
Dindar olmayan ve namaz kılmayan bir kadında ne hayır vardır?! Karısına, oğluna, kızına ve kız kardeşine namazı emretmeyen bir adamda ne hayır vardır?! Gerçekten de bunlar ilâhî rahmetten kovulmuş ve lânete çarpılmış kimselerdirler. Allâh’ın farzlarında kocasına itaat etmeyen kadın terk edilmeyi hak etmiştir. Çünkü o Allâh’a ve Rasûlü’ne isyan etmiştir.
Kadının velîsinin de farzları yerine getirmesi hususunda kocasına yardımcı olması gerekir. Yoksa o da Allâh’ın azâbına müstehak olarak cehenneme girecektir.” (Reşîd er-Râşid ibni Mustafa, Tahzîrü’l-Müslimîn min terki’s-Salâti an vaktihâ ve tahrîmi terkihâ, sh:30-31)