15 Temmuz'un ne olduğunu, nasıl bir şey yaşadığımızı kavramakta zorlanıyoruz.
15 Temmuz, darbe filan değildir; İslâm'a karşı “içerden” gerçekleştirilen çok yönlü küresel bir saldırıdır.
Yani: İslâm'ın, tarih yapıcı bir aktör olarak yeniden tarih sahnesine çıkmasını durdurmayı amaçlayan, hedef yaptıran, sağ gösterip sol vuran, kafa karıştıran postmodern bir saldırıdır 15 Temmuz.
BİZİM TRAJEDİMİZ: ÇAĞ'I DA, KENDİ'Nİ DE TANIYAMAMAK!
Türkiye'de, tarih felsefesi ve kuşatıcı bir medeniyet perspektifine sahip fikir adamları olmadığı için, 15 Temmuz saldırısını anlamakta çok zorlanıyoruz!
Şunu söylemiştim: Öncelikli olarak, içinde yaşadığınız çağ'ı tanıyamazsanız, tanımlanırsınız. Ve tanıyamadığınız bir çağ'ı değiştirme iddiasında bulunamazsınız!
İkincisi ve daha önemlisi de, kendinizi, kendi tarihî derinliğinizi,medeniyet dinamiklerinizi ve ruhunuzu kavrayamazsanız, içinde yaşadığınız çağ'ı tanıma; çağ'ın ağlarını, bağlarını ve bağlamlarını aşma; insanlığın önünü açacak esaslı bir hakikat medeniyeti yolculuğuna çıkma konusunda hiç bir mesafe katemezsiniz!
İKİNCİ MEDENİYET KRİZİ: MÜSLÜMAN ZİHNİ'NİN VE MÜSLÜMANCA YAŞAMA ZEMİNİ'NİN ÇÖKÜŞÜ
İki asırdır, Müslümanlar, ikinci büyük medeniyet krizini yaşıyorlar iliklerine kadar. Bu kriz, Müslümanların tarihlerinde yaşadıkları, en büyük varoluşsal bunalım. İlk kez yaşadıkları bir fetret dönemi:Hem İslâm'la hem de dünyayla ilişkilerini sakatlayan derin bir buhran...
Bu süreçte, Müslüman toplumlar, hem Müslümanca algılama, duyma ve düşünme melekelerini, kısacası hem Müslüman Zihni'ni yitirdiler; hem de Müslümanca yaşama Zemin'ini...
Müslüman zihnine ve Müslümanca yaşama zemin'ine sahip olamadığımız için, yaşadığımız sorunları tanımlayabilecek Müslümanca bakış açılarından yoksunuz. O yüzden yaşadığımız çağ'ı tanımlayamıyoruz; sürekli olarak tanımlanıyoruz.
KISACA EVRENSEL MÜSLÜMAN TARİH FELSEFESİ
Müslüman zihnine ulaşmak, Müslümanca yaşama Zemin'inin yapıtaşlarını da döşeyebilecek bir yere ulaşmak demek.
Müslüman zihnine ulaşmak, çağ'ın ağlarını, bağlarını ve bağlamlarını da aşacak bir dil'e, yer'e ve yön'e sahip olmak demek.
Buna göre, Mekke sürecinde, Müslüman zihni (dil'i, şahsiyeti ve elbette ki, akîdesi) inşa ediliyor; böylelikle çağrı kuruluyor; çakıl taşları temizleniyor. Bu süreç, sözkonusu tarih felsefesinin, dikey eksenini yaniYaratıcı Ruh'unu oluşturuyor.
Medine sürecinde, Yaratıcı Ruh, Kurucu İrade'yi inşa ediyor; Medine'de yapı-taşlarını döşüyor ve çağrı çağ'ını kuruyor; Müslüman Zihni, tam olarak işleyeceği Müslümanca yaşama Zemin'ine kavuşuyor.
Burada insanlık tarihini açıklayacak evrensel bir İslâmî tarih felsefesinin anahatlarını vermiş oldum size.
POSTMODERN Ç/AĞ: SAĞ GÖSTERİP SOL VURMAK!
Bu tarih felsefesinin sunduğu medeniyet perspektifiyle çağa ve 15 Temmuz saldırısına bakalım...
İçinde yaşadığımız çağ, postmodern bir çağ: Ayartıcı bir ağ bu çağ aslında: Bir yandan her şey küre ölçeğinde cereyan ediyor, bütün sınırlar ortadan kalkıyor ama öte yandan özellikle de medyalar üzerinden ayartıcı, kitleleri hız'a, haz'a, ego'ya, para'ya, fetişlere hapseden uyutucu, uyuşturucu ve uyuzlaştırıcı bir dünya icat ediliyor.
İşte böylesi bir ortamda, bu çağ'ı kuran ve kodlarını en etkili şekilde kullanan Batılılar ve dünyadaki uzantıları, medyaları kitlelerin zihin'lerini delik deşik edecek, ufuklarını yok edecek, düşünme melekelerini yerle bir edecek şekilde kullanıyorlar!
Postmodern çağ, kaos üzerinden düzen üretiyor! Böylelikle düzensizlikler, iç karışıklıklar üzerinden hegemonyasını pekiştirecek bir düzen kuruyor... Ama bu düzen, son derece yapay ve kırılgan: Kodlarını kırarsanız, çökertebilirsiniz bu düzeni!
FETÖ ÜZERİNDEN İSLÂMÎ RUH KÖKLERİMİZİ DİNAMİTLİYORLAR!
15 Temmuz işte bu postmodern düzensizlikten düzen ve hegemonya çıkarma çabasının ürünü bir saldırı.
15 Temmuz'u, -kaset, montaj, şantaj, Makyavelizm, yalan, iftira vesaire gibi- İslâmî ahlâkı, yöntemleri ve davranış biçimlerini yerle bir ederek varolan FETÖ üzerinden gerçekleştirdiler.
15 Temmuz gecesinden bu yana şunu yapıyorlar: “FETÖ, Müslüman bir cemaatti ve Müslüman bir cemaatin ne kadar iğrençleşeceğini görün, siz siz olun, cemaatleri aslâ devlete sokmayın” diyorlar...
Amaç, görünüşte cemaatleri ama gerçekte İslâm'ı bu ülkenin hem devlet hem de toplum hayatından sonsuza dek uzaklaştırmak... Ve çoktan fosilleşmiş Kemalizmi, dünyada Fransa'nın dışında hiç bir örneği kalmayan, Batılı düşünürlerce kıyasıya tartışılan, manevî / zihnî çöküşün kaynağı olarak görülen laikliği bu topluma dayatmak!
Öyle bir medya darbesi yaşanıyor ki, İslâmî çevreler bile bu ayartıcı medya darbesini yiyorlar ve “cemaatlerin ne işi var devlet'te?”diyebiliyorlar!
Bu nedir? Bu, zokayı yutmak demektir; tek kelimeyle, intihardır.
İSLÂM'IN TEK VAZGEÇİLEMEZİMİZ OLMASI İÇİN CEMAATLERE DÜŞEN YÜKÜMLÜLÜKLER
Oysa üzerinde kafa yormamız gereken mesele şu: Eğer bir 15 Temmuz ruhu varsa, bu ruhun, İslâm'ı bizim tek vazgeçilemezimiz katına nasıl yükseltebileceği meselesine odaklanmaktır.
Altını çizerek herkesi uyarıyorum: Yapılmak istenen şey, FETÖ'yü bahane ederek, görünüşte cemaatlere vurmak ama gerçekte bu toplumun bin yıllık İslâmî ruh köklerini kurutmaktır.
İşte burada İslâmî cemaatlere çok büyük görevler düşüyor. Bunları kısaca şöyle özetleyeyim burada:
1-Cemaatler, cemaati değil cemiyeti düşünmeli.
2-Cemaatler, bu toplumda İslâm'ın tek vazgeçilemezimiz olduğugerçeğini hayata geçirecek şekilde toplumu yeniden Müslümanlaştıracak uzun bir yolculuğa çıkmalı.
3-Cemaatler, yeni Gazâlî'ler, Râzî'ler, Rabbânî'ler, Sinan'lar, Itrî'ler yetiştirecek bir ilim, irfan ve hikmet yolculuğuna, geleceğimizi kuracak köklü bir maarif seferberliğine soyunmalı...
Laik bir devlet'te, İslâm'ın önünü açacak şey, devlet değil; hatalarını gözden geçiren, birbirlerinin ve toplumun önünü açacak, yeniden tarih yapacak İslâmî cemaatlerdir.
Ancak o zaman İslâm yeniden tek vazgeçilemezimiz katına yükselebilir.Eğer İslâm, yeniden tek vazgeçilemezimiz katına yükseltilemezse, bu gidişle, bu topraklardaki varlığımızı koruyabilmemiz bile tehlikeye girer... Benden hatırlatması...