30 yaşındayım. Bazen kısmet çıkmıyor, çıkınca peş peşe çıkıyor.
Kafam karışıyor, içim sıkılıyor. Kimseyle görüşmek istemiyorum. Aslında evlenmek istiyorum fakat ısınamıyorum. Beğendiklerim beni beğenmiyor. "Nikâh sevdirir" diyorlar. İstemeyerek kabul edeyim mi? Ne yapayım? (Rumuz: Vuslat)
İstemeyerek kabul etmek olmaz. Kalben rahat olacaksınız, içiniz ısınacak, rahat bir düşünceyle karar vereceksiniz. Maddi manevi bir baskı, bir zorlama ve mecburiyet altında kalmayacaksınız.
Evlilik bir gönül işidir. Sevgisiz, şevksiz, heyecansız ve isteksiz yapılmaz. "Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş" demişler.
Evliliğe hazırlıksız adım atarsanız, yapmacık, samimiyetsiz, zoraki hareketlerin içine girersiniz. Bu da karşı tarafa yansırsa, mukabele göremezsiniz, ilgi alaka bulamazsınız, resmi ve soğuk davranışlara muhatap olursunuz.
"Isınamamak" bir takıntı, bir vesvese, anlamsız bir endişeden kaynaklanıyorsa şayet, bir an önce bu hali aşmanız, üzerinizden atmanız, kurtulmanız lazım.
Bazı insanlarda "evlilik korkusu" olduğu gibi, bazı kimselerde de yersiz tereddütler ve şüpheler görülebiliyor. Bu durum sadece kızlarda değil erkeklerde de mevcut.
Bunun da kaynağını daha çok yakınlarından veya çevresinden mutsuz, huzursuz ve geçimsiz evlilikler görülmesidir. Böyle kavgalı aileleri gören gençler "Evlilik buysa, ben de böyle olacaksam, biraz daha seçici ve dikkatli olmam lazım" diyorlar, ürkek bir tavır içine giriyorlar.
Öyle ki bu tür insanlar gerginlik, tedirginlik, kolay irkilme ve tetikte olma gibi rahatsızlıkları yaşayabiliyorlar.
Karar vermekte zorlanıyorlar, cesaretlerini toplayamıyorlar, rahat davranamıyorlar, işlerinin hep ters gideceği hissine kapılıyorlar.
Böyle hallerden kurtulmanın en kestirme yolu başta aileniz olmak üzere sevdiğiniz, saydığınız, sözlerine ve görüşlerine itimat ettiğiniz kişilere akıl danışmak, onların yardımını almak, istişare etmek, sonunda "ortak akılla" karar vermektir.
Artık bu yaştan sonra mütereddit davranmanın bir anlamı ve faydası yoktur.
Kalbinizi serin, aklınızı sakin, elinizi çabuk tutun; Allah'a tevekkül ederek yola koyulun...
Babam bizi tehdit ediyor
Babam şu anda 60 yaşında. Gitti, 40 yaşlarında bir bayana takıldı. Çok asabileşti, annemi ve bizi tehdit etmeye başladı, annemi evden kovmaya kalkışıyor. Ne yapalım, nasıl bir yol izleyelim? (Rumuz: Sevda)
"Aklını başına devşirmesini söyleyin" diyeceğim ama biraz da konu kedi-fare misaline benziyor.
Siz alınmayın, fıkra işte. Fareler kedinin elinden bezmişler. Ne zaman kıpırdayacak olsalar, ne zaman başlarını delikten çıkarmaya kalksalar, hemen kedinin pençesine düşüyorlarmış.
İçlerinden birisi bir teklif sunmuş. "Kedinin boynuna bir çan asalım, ne zaman hareket etse, geldiğini fark ederiz."
"İyi de" demiş, içlerinden zeki olan bir fare, "Bu çanı kedinin boynuna kim asacak?"
Babaya "Yaptığın yanlış diyecek birisi lazım." Bu kim olabilir. Anneniz mi?
Anneniz zaten yaralı ve perişan. 30-40 yıllık yuvası sarsılıyor. Ne dese tesir etmiyor, ne yapsa faydası yok. Durup dinleyeceği de yoktur.
Öncelikle yakınlarınızdan kıramayacağı birisi varsa, ondan yardım alın, ona söyletin.
Baktınız ki böyle birisi yok, "İş başa düştü" diyerek en iyisi, kızı olarak cesaretinizi toparlayın, gidin babanızla siz konuşun.
Bu durumu kendisine yakıştıramadığınızı, aranızdaki sevgi ve saygı ilişkisini sarstığını, meselenin gittikçe içinde çıkılmaz hale geldiğini, çevreye, sağa sola karşı bir şey söyleyemeyecek hale geldiğinizi, kızı olarak ne yapacağınızı şaşırdığınızı ifada etmeye çalışın.
Belki insafa gelir, hatasını anlar, utanır, geri dönüş yapar. Fakat bir sonuç alamıyorsanız, annenizle birlikte hareket edin, evinize, ailenize sarılın, kararlı ve sabırlı olun, yaptıklarını onaylamadığınızı açıkça gösterin.
Ama evlatlık görevinizi tüketmeyin, üzerinize düşenleri yapmaya çalışın, meseleyi kavga ve tartışa zeminine çekmeyin. Sabır ve sükûnet içinde hareket edin. Şunu da unutmayın, "Hak geç de olsa tecelli edecektir."