İşçinin işten ayrıldığı takdirde hak ve alacaklarını aldığına ilişkin ibraname düzenlenmektedir.
İbra sözleşmesi ise, işçinin işverene karşı sahip olduğu hak ve alacağını almış olduğunu gösteren bir sözleşmedir. İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde "ibraname" adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. Diğer bir deyişle ibraname, işten ayrılan işçinin bu işyerindeki alacaklarının tümünü aldığını ve işverenden herhangi bir alacağının kalmadığını gösteren işçi tarafından imzalanmış bir belgedir.
Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
İş sözleşmesi devam ederken ya da sözleşmenin sona ermesinden sonra bir aylık süre geçmeden alınan ibranamelerin bir hükmü bulunmamaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu ve 5953 sayılı Basın İş Kanunu'nda ibra sözleşmesine yer verilmemiştir. Ancak, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nu yürürlükten kaldıran 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde "Ceza koşulu ve ibra" başlığı altında düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. Maddesinde; "Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır." hükmü bulunmaktadır.
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden bir ay içinde yapılan sözleşmelere geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmeleri (ivazlı ibra) ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli sayılmıştır.
İş sözleşmesi her ne şekilde sona ererse ersin (geçerli neden, haklı neden, istifa, evlilik, emeklilik vb.) ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de bu durum temelde işçi yararınadır.
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi de ödemeye dair ispat sorunlarını ortadan kaldıracaktır. 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek ibranamelerin geçerliliği Borçlar Kanunu'nun 420. maddesi "İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür." hükmüne göre buna aykırı ibra sözleşmeleri geçersiz sayılacaktır.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden değerlendirilmelidir.
İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez.