İş Kanunu ile işverenlerin çalışanları arasında ayrımcılık yapmamasına ilişkin bir yükümlülük getirilmiştir.
İşverenin işe alım sürecinden itibaren, kişilerin tüm çalışma şartları yönünden işçilerine karşı eşit davranması, bu arada cinsiyet ayırımına gitmeme yükümlülüğü, çalışma hayatının önemli sorunlarından biri olarak ulusal ve uluslararası hukukun gündemine girmiş ve çok sayıda ulusal ve uluslararası kaynaklarda yer almıştır.
Anayasal bir ilke olan eşitlik, 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan yeni hükümlerdendir. İş ilişkisinde dil, din, cinsiyet, siyasal düşünce ve benzeri nedenlerden dolayı ayırım yapılması yasaklanmış; ayırım yapılması halinde hukuki müeyyide olarak tazminat; cezai müeyyide olarak para cezası öngörülmüştür.
Eşitlik kavramı, genel olarak yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne fazla ne eksik olmamayı, aynı haklardan yararlanmayı ve aynı düzeyde olmayı ifade eden bir kavramdır.
İş hukukunun önemli ilkelerinden biri olan eşit davranma ilkesi, haklı ve kabul edilebilir bir neden olmaksızın bir işyerinde çalışan işçilere farklı muamele yapılmamasını ifade etmektedir. Eşit davranma ilkesi kısaca, “eşit durumdaki kişilere eşit davranılması” olarak tanımlanabilir.
Eşit davranma ilkesi, bir işyerinde çalışan işçiler arasında her alanda mutlak bir eşit olarak düşünülmemeli, eşit durumda olan işçiler arasında ayrım yapılmasını engellemek olarak değerlendirilmelidir. Başka bir ifadeyle, eşit davranma ilkesi, işverenin hangi şart olursa olsunlar tüm işçilerine her bakımdan eşit davranmasını ifade etmez.
Eğitim, yeterlik ve tecrübe gibi niteliklerine bakılmaksızın tüm çalışanların aynı maaşı alması gerektiği anlaşılmamalıdır. Elbetteki kişilerin eğitim durumları, tecrübe ve birikimleri, yabancı dil bilgisi ve mesleki sertifika ve belgeleri gibi nedenler farklı ücret ödenmesini geçerli kılmaktadır.
Eşit davranma ilkesi, her şeyi eşit duruma, aynı düzeye getirmeyi amaçlamaz. Bu ilkedeki amaç, keyfi işlem görerek kötü durumda bırakılan kişi veya kişilerin, aynı şartlara sahip oldukları halde daha iyi işlem gören işçilerle aynı haklara sahip olmasını sağlamaktır.
Yargıtay bir kararında “eşitlik ilkesi aynı durumda olan işçiler yönünden geçerlidir. Başka bir anlatımla işverenin, farklı konumda olan işçiler bakımından eşit davranma yükümü yerine yönetim hakkı kapsamında farklı davranma serbestîsinden söz edilir. Somut olayda da davacının birlikte istihdam edilen bir işçi olduğu gözetilerek bir değerlendirmeye gidilmelidir.
Davacının davalı işverenin diğer bir işçi ya da aynı gruba ait başka bir işçi ile karşılaştırılması doğru olmaz. Birlikte istihdam oluşturan işverenlerin eşit davranma yükümü, kural olarak birlikte istihdama dâhil işçiler yönünden hüküm ifade eder” demekle eşitlik ilkesinin aynı durumda olan işçiler yönünden geçerli olacağını vurgulamaktadır.
Tazminat ödenmesi
İşverenin eşit davranma ile ilgili hükümlere aykırı davrandığını işçinin ispat etmesi gerekmektedir. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlüdür. İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranmasının yaptırımı maddenin 4857/5. maddesinin 6. fıkrasında belirtilmiştir. Bu hükme göre işçinin dört aya kadar ücreti tutarında bir ücretten başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep imkânı bulunmaktadır.
Bu şekilde ayrımcılık yapıldığını düşünen işçinin dava açmak suretiyle söz konusu tazminatı istemesi mümkün olacaktır.