Şüphesiz bu dünyaya gelen her insan için ilk olarak elde etmesi gereken en önemli şey îmandır. Dünya ve âhiret saadeti bu îmanla yaşayıp bu îmanla ölmeye bağlıdır. Ameller hususunda müsâmaha varsa da îtikat hususunda hiçbir yanılmanın ve eksikliğin affı yoktur. O yüzden birkaç yazıyla itikat konusunda bilinmesi gerekenleri anlatacağız.
Ebedî kurtuluş arayan herkesin her şeyden evvel îman konusu üzerinde durarak Allâh-u Teâlâ indinde yüzünü ak edecek sağlam bir inanca sahip olması gerekir.
İnsan yaratılmışları yönetmek yeteneği ile sivrilmiş, bu uğurda güçlüklere göğüs germek, onlar için aklen en elverişli bulunanı araştırmak, iyi ve güzel olanları tercih edip bunlara aykırı düşenlerden sakınmakla mümtaz kılınmıştır. Bu hususları bilmenin yolu ise nesne ve olayları incelemek suretiyle aklı kullanmaktan ibarettir, başka bir yöntem de mevcut değildir. Ayrıca fevkalade durumların ortaya çıkışı ve şüphelerin üşüşüp gelişi halinde herkesin sığınacağı şey tefekkür ve istidlalden ibarettir.”
İman dindir, dinler ise inanılan inançlardan ibarettir. İnançların bulunduğu ve varlığını kendisiyle sürdürdüğü yer kalptir. .. Tasdikin baskı ve cebir altında tutulamayan mahiyeti ise kalpte bulunan tarafıdır, çünkü imanın bu noktasına herhangi bir yaratığın tahakkümü nüfuz edemez.”
ÎTİKATLA ALAKALI SORU VE CEVAPLAR MEZHEPLER
SORU: Îtikadî mezhepler kaç kısımdır?
CEVAP: İki kısımdır. Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Bidat.
SORU: Ehl-i Sünnet ne demektir?
CEVAP: Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbının gittiği yoldan gidenlerdir.
Zira Avf ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. (Bunlardan) biri cennette, yetmişi ateştedir. Hristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. (Onlardan da) yetmiş bir fırka ateşte, biri cennettedir. Muhammed’in canı (kudret) elinde bulunan (Allâh-u Teâlâ)a yemin ederim ki, elbette benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka cennette yetmiş iki fırka ateştedir.” (Bunun üzerine): “Yâ Rasûlellâh! Cennette olan fırka kimlerdir?” denildiğinde, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “(Ehl-i Sünnet ve’l-)Cemaattir” diye cevap verdi. (İbni Mâce, Fiten:17, no:3992, 2/1322; Ebû Dâvûd, Sünnet:1 no:4596 2/608; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:8404, 3/229)
72 FIRKA ATEŞE
Abdullâh ibni Amr (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecektir ki, bunların biri dışında hepsi ateştedir.” (O zaman): “Onlar kimdir? Yâ Rasûlellâh?” dediklerinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Benim ve ashâbımın, üzerinde bulunduğu yoldan gidenlerdir” buyurdu. (Tirmizî, Îmân:18, no:2641, 5/26)
SORU: Ehl-i Sünnet kaç kısımdır?
CEVAP: Üç kısımdır.
1) Selefiyye.
2) Mâtürîdîyye.
3) Eşariyye.
SORU: Selefiyye kimlerdir?
CEVAP: Ashâb-ı kirâm ve tâbiîn mezhebini kendilerine mezheb edinmiş fakihler (fıkıh âlimleri) ve muhaddisler (hadis âlimleri)dir.
Bunlar Allâh-u Teâlâ’nın isimlerini ve sıfatlarını âyet ve hadislerde beyan edildiği üzere Allâh-u Teâlâ’nın şânına uygun bir şekilde ispat edip, tevile (yorum yapmaya) kalkışmayanlardır. Mesela Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Gecenin son üçte biri kaldığı zaman (imsak vaktinde önceki vakitlerde) Ulu ve Yüce olan Rabbimiz her gece dünya semasına (şekilden münezzeh olduğu halde) iner ve: ‘Bana kim dua eder ki, onun duasına icabet edeyim? Benden kim hâcet (dilek) ister ki, ona (dileğini) vereyim? Benden kim mağfiret diler ki, onu mağfiret edeyim?’ buyurur.” (Buhârî, Teheccüt:14, no:1094, 1/384; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn:24, no:758, 1/521; Ebû Dâvûd, Sünnet:21, no:4733, 2/647; Tirmizî, De‛avât:79, no:3498, 5/526; İbni Mâce, İkāmetü’s-Salât:182, no:1366, 1/435; Dârimî, Salât:168, no:1/1451-52, 1/369; Muvatta, Kur’ân, no:496, sh:130; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:7626, 3/90)
ŞANINA YAKIŞIR İFADE
Selefiyye mezhebi bu hadîs-i şerifte geçen “Rabbimiz iner” sözünü hakiki manasından başka bir mana ile tevil etmeyip “Rabbimiz keyfiyetini (şeklini) bilmediğimiz bir halde iner” diyerek bu inişi Allâh-u Teâlâ’nın şânına yakışır bir şekilde ifade etmişlerdir.
Yine böylece âyet ve hadislerde Allâh-u Teâlâ’ya isnad edilen el, yüz, ayak gibi ifadeler de bu kabildendir.
SORU: Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (Rahimehullâh) kimdir?
CEVAP: İmâm Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (Rahimehullâh)ın adı Muhammed’dir. Hicretin 280. yılında Buhârâ ilçelerinden bir ilçe olan Matürid’de doğmuştur ve bu köye nisbet edilerek kendisine “Mâtürîdî” denilmiştir.
HANEFİLERİN İMAMI
Ehl-i Sünnet îtikadını müdâfaa etmekte ve bâtıl inançları aklî ve naklî deliller getirirek reddetmekte büyük çaba göstermiş ve bu hususta önemli kitaplar yazmıştır. Bu itibarla Mâverâünnehr’de Hanefîlerin imamı olmuştur. Binaenaleyh Hanefî mezhebinde bulunan Müslümanların çoğunluğu inanç ve îtikatta Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (Rahimehullâh)a bağlıdırlar.
Hicrî 333 yılında Semerkant’ta vefat etmiştir. Üstâdımız Hacı Mahmud Efendi Hazretleri ile birlikte kabr-i şerîfini ziyaret etmek bu fakire nasip olmuştur.
SORU: İmâm-ı Eşarî (Rahimehullâh) kimdir?
CEVAP: İmâm-ı Eşarî (Rahimehullâh)ın ismi Ali, babasının adı da İsmâîl’dir. Hicretin 260. yılında Basra’da doğmuş, 324. yılında Bağdat’da ansızın vefat etmiştir.
Kendisi Şâfi‛î mezhebine bağlıydı. Mâlikî ve Şâfi mezhebine bağlı olanların hemen hemen hepsi, Hanefîlerin bir kısmı ve Hanbelîlerin bazı ileri gelenleri îtikat konularında İmâm Ebu’l-Hasen el-Eşarî (Rahimehullâh)a uyarlar.
SORU: Eşarîler kimlerdir?
CEVAP: Ebu’l-Hasen el-Eşarî (Rahimehullâh)ı îtikat hususunda imam kabul eden kişilerdir.
SORU: Mâtürîdî mezhebi ile Eşarî mezhebi arasındaki ihtilaflar nasıl yorumlanmalıdır?
CEVAP: Bu iki mezheb arasında temel prensiplerde ayrılık yoktur. Ancak ikinci derecede bulunan bazı meselelerde görünüşteki ifade değişikliğine dayanan ayrılıklar var ise de, her iki mezhebin hedefleri birdir.
SORU: Ehl-i Bidat kimlerdir?
CEVAP: Asr-ı saadetten sonra ortaya çıkmış, şerî bir delile dayanmayan bazı inanç ve davranışları benimseyen gruplardır.
Diğer bir ifadeyle Sünnî kelâmcılara göre; Allâh-u Teâlâ’yı bir şeye benzetme veya Allâh-u Teâlâ’yı cisim olarak kabul etme gibi aşırı görüşlere sapmayan Selef âlimleri ile Mâtürîdîye ve Eşarîye dışında kalan fırkaların tamamı Ehl-i Bidat’tır.
Ayet-i Kerime
“Allâh sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın tesiriyle tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de gönülleri Allâh’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allâh’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidâyet rehberidir. Allâh kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren olmaz.”
(Zümer, 23)
Hadis-i Şerif
Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?”
(Ebû Dâvûd, Vitir, 14/1453)
Alimlerden öğütler
Ey oğlum! Kalbinde ufak bir leke görürsen, oruç tut. Gitmezse, az konuşmaya bak. Gitmezse, günahlardan şiddetle kaç. Yine gitmezse, her hali iyi bilen Allâh-u Teâlâ’ya yalvarmaya, sızlanmaya başla.
(Ahmed Er-Rufai Hazretleri)