Böyle nerede başlayıp, nerede bittiğine dair en ufacık bir işaret bulunmayan, akıalmayacak kadar zengin bir kâinat karşısında nasıl
ezilip kalmıyoruz.
Bu söz parçacık fiziğinin kurucularından Nobel armağanı sahibi Fransız fizikçisi Jean PERRİNe ait
İlmin bugüne kadar sergilediği yoğun gayretler, didinmeler hep bu kâinat tablosunu incelemek, araştırmak, sır ve inceliklerini ortaya koymak içindi. İnsanda MERAK olduğu sürece böyle olmaya devam edecektir. Bu duygu yaratılışımıza yerleştirildiği için insanlık var olduğu sürece merak duymaktan vazgeçmeyecektir. Hele de ilme biraz merakımız varsa, kabuğunu çatlatan çekirdek misali muhakkak filizini verecektir.
İlmin hocası (Öğretici) olan bu duygu, insanı bir dalgıç gibi uçsuz bucaksız bir ilim okyanusuna daldıracak, birçok şeyi keşfedecektir. Keşfettikçe merakı ve hayreti artacak, yeni keşiflere adım atacaktır.
Hans SELYE, gerçek ilim adamının hiçbir zaman hayretini yitirmediğini söyler. Bu hissin aynı zamanda ilim adamının varlık sebebi olduğunu belirtir. Tomas CARLYLin ifadesine göre Hayret etmesini bilemeyen kimse, ardında göz bulunmayan bir gözlükten farksızdır. Der.
İlim dağarcığımız doldukça, bilmediklerimizin bildiklerimiz yanında çok daha fazla olduğunu görüp hayretimiz katlanarak artıyor.
Fakat bütün bu çabalar, bilinmezler karanlığına mum ışığıyla da olsa bir ışıkçık tutmaktan ibaret kalıyor.
Şairin dediği gibi
İlim bir lücce-i bisahildir,
Anda alim geçinen cahildir.
Bir resmin ressamını hayranlıkla izleyen, bir heykelin heykeltıraşını takdir duygularıyla anan insanoğlu, her an her saniye varlık dünyasında boy gösteren sayısız yaratıkların keşfe açık nice sırlarla birlikte geldiğini görünce, daha büyük bir hayret duymaktan kurtulamayacak, onların sanatkârına karşı bir hürmet ve minnet duygusuyla dolacaktır.
Ve
ALLAHUEKBER diyerek rükuya, zirveyi yaşamak için secdeye varacaktır.
Aklın yolu da bu değil midir?
Bugün yeryüzünde beş milyon tür canlının hayat sürdüğünden söz ediliyor. Birçok da cansız yaratık var. Canlısıyla cansızıyla muhteşem bir tablo!
Her birisinin birer manası var. Durup dinlenmeden çalışıyorlar, adeta her biri birer mektup olmuş bizlere manalar sunuyorlar.
Durup düşünmemiz gerekmiyor mu? Bir yerde eser varsa sahibini, sanat varsa sanatkârını göstermez mi? Plan, program, düzen varsa düzenleyicisini göstermez mi?
Cenab-ı Hak buyurmuyor mu ki Haydi çevir gözünü, bir kusur görebilecek misin?
Gündüz ortasında güneşi görememek ya gözünü kapamak, ya da kör olmakla mümkündür.
Evet Aziz Dostlar! Ne gözümüzü kapamak, nede kör olmak istemiyorsak bize verilmiş olan duygu ve hislerimizi açarak kendimize ve kâinata bakıp, acizliğimizi ve fakirliğimizi anlayıp, dünya hayatımızı tamamlamaya gayret sarf edelim.
Cenab-ı Hak hepimize İman, İzan ve dikkatimizi toplamamızı nasip etsin.