İş Bankası deyince ilk aklıma gelen CHP olmaktadır. CHP’yi “kapitalist sermayedar” partiyle özdeşleştirmek doğru mu?
Siyasi Partiler Kanunu’nun 67. maddesi birinci cümlesi mucibince “siyasi partiler ticari faaliyette bulunamaz” ifadesi yer almaktadır. Madde gayet açıktır…
Birileri çıkıp bu gerçeği dile getirdiğinde CHP’nin cevabı; "İş Bankası’ndaki CHP hisseleri Atatürk'ün vasiyetidir ve temsilidir" olacaktır.
Ne yani, şimdi Atatürk’ün 70 küsur senelik vasiyetini rafa mı kaldıralım?
Eğer Atatürk’ün söylediği sözler “Tanrı buyruğu gibi algılanmayacaksa” kaldırılmasında ne beis var!
Atatürk’ün resimlerini paralardan kaldırılmasını gerekçelendirebilen bir CHP, siyasi partiler kanununda yer alan bu gerekliliği yerine getirmeyip Atatürk’ü alet edecekse “siyasetin çok yüzlü” gerçeği ile karşı karşıyadır demektir.
Ayrıca, Hintli Müslümanların “İstiklal” mücadelemize katkı olsun diye Hilafet Fonları’ndan bize aktardıkları paralarla kurulan İş Bankası, CHP için neden bu kadar önemli, bu işin bir boyutu!
İşin diğer boyutu ise; “bu hisselerin temsili olup olmaması” noktasıdır. %28.1’lik bir ortaklık ve bankalar arası anlaşmalarla doğan diğer iştirakler hesaba katıldığında “sembolik” lafı çok komik bir durum!
Ekonomiden az boz anlayanlar bu gerçeği görür!
Siyasi Partiler Kanunu; CHP’yi “partiler ticari faaliyetlerde bulunamazlar” maddesinden istisna tutabilir mi?
Bir anayasal düzenleme olmalıdır ki bu hakkı kendilerinde görelim. Durum böyle olunca da CHP dışındaki diğer siyasi partiler; “bizim de hisselerimiz, ortaklıklarımız, iştiraklerimiz olsun, bizim başımız kel mi” deme hakkına sahip oluverir. Uygulama bunu gerektirir…
Bir kere Atatürk’ün vasiyetinden bahsedilecekse, bu vasiyetin tek parti dönemine münhasır(sınırlı) olması doğaldır. Zaten başka alternatif bir parti yoktu ki CHP’ye devredilmesin. Tek siyasi erk, tek devlet otoritesi CHP olması hasebiyle o dönemde böyle bir vasiyetin de olması normaldi.
Şimdi çok partili sistem var. Çağımız artık “bilişim teknolojisi” çağı. Çok şeyler değişti ve gelişti. Kanunlar da bu değişimin bir parçası olsa bile; Türkiye’de kanunlar mevcudu muhafaza edebilmekte ve dokunulamamaktadır. CHP’nin İş Bankası ortaklığı buna en bariz örnektir. Demek ki uygulama ve yorum böyle…
Bazen durum tam tersi de olabilmektedir. Mesela; devrim kanunlarına göre “şapka” takmanın hala kanuni bir zorunluluğu varken, uygulamada revaç bulmaması…
Konuyu CHP ve İş Bankası özelinde ele alırsak; işin doğrusu, “bir partinin müktesebatı, ilelebet o partiye aittir” diyerek kanunlara sınır koymak, yasaya muhalif olmak bir yana, gelişmenin ve değişimin önünü kapatmaktır. O zaman anayasanın her ilgili maddesini CHP’ye göre tanzim etmemiz gerekecektir.
Öyle ya; onların mantığına göre, madem bu parti Atatürk’ün partisi, o halde diğer partiler bir mana ifade etmeyecek, ancak CHP lütuf bahşederse kıymete haiz olacak!
Bu yaklaşım, “hukukla” izah edilebilir bir yaklaşım değildir. Yakın gelecekte bu konu “hukuk otoriteleri” tarafından daha yüksek bir sesle dillendirileceği kanaatindeyim. Meseleyi gündeme getirmekle “bu işi niçin karıştırıyorsunuz, ülkenin bunca problemleri varken şimdi sırası mıydı” diyeceklerdir, aldırmayın!
Zira birçok şeyin sırası bu günlerde yerini almaktadır. Bu iyiye alamettir, endişelenecek birileri varsa, bunlar, “statükoya tapınanlar” olacaktır!
Madem bu banka ortaklığı “sembolik” değer taşıyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hazinesine devrediverin ve böylece partinin üzerindeki şaibe de ortadan kalkıversin!
O halde “devretmeme” ısrarınız hangi kaygılarınız ve hesaplarınızdan ötürüdür?
"İş Bankası’ndaki CHP hisseleri Atatürk'ün vasiyetidir ve temsilidir" diyerek partiyi töhmet altında bırakmaktan sizi uzak tutamaz!
Mustafa Kemal’in en büyük vasiyeti “Cumhuriyet” değil mi?
Neden devletin kasası güven vermiyor da bir partinin himayesine ihtiyaç duyulsun?
Ortada bir “rant” varsa buna savcılarımız mutlaka el atacaktır. Şimdiye kadar neden el atılmadığı hususuna da doğrusu şaş kalıyoruz. Bir bildikleri vardır elbet…
“Sermayedar, kapitalist” bir partinin “sosyal demokrat parti” olma ideali, “İş Bankası hisselerine tahvil ediliyorsa” bunu kendileri bilir.
Bu arada, hak-hukuk er geç yerini bulur elbet!