Karakollar

Ahmet ALTAN

Gazeteyi yeni çıkartmaya başladığımız sıralarda Dağlıca baskınının sarsıntıları devam ediyordu.

Sekiz asker PKK’ya esir düşmüştü.

Politikacıların açıklamalarından, gazete haberlerinden tam anlayamadığımız ama bizi fevkalade kuşkulandıran bir hava yayılıyordu.

Alev Er, Yasemin Çongar ve ben bir sabah oturduk, baskını tartışmaya başladık ve “bu baskının sorumluluğunu bu sekiz çocuğun üstüne yıkacaklar” dedik.

Esir düşen çocuklar “hain” gibi gösteriliyordu.

Elimizde hiçbir bilgi yoktu ama haberlerin orasından burasından sızan bazı ayrıntılar kuşkularımızı kuvvetlendiriyordu.

Alev önüne bir kâğıt çekti ve biz aklımıza takılan soruları tek tek yazdık.

Ertesi gün gazetede bu soruları yayımladık.

Diğer gazeteler o sekiz çocuğu “harcamaya” razıyken bizim buna karşı çıkmamız ve sorular sormamız o güne dek pek rastlanmış bir habercilik değildi.

Dağlıca baskınının içyüzünü bilen ve bundan rahatsız olan bazı ordu mensupları o güne kadar dertlerini anlatacakları bir gazete bulamamışlardı, bizim sorular anlaşılan onların dikkatini çekti.

Ardından Mehmet Baransu, Dağlıca baskınıyla ilgili askerî raporları alıp getirdi.

Baskın yapılacağı daha önceden biliniyordu, istihbarat raporları komutanları bu konuda uyarmıştı.

Hiçbir tedbir alınmamıştı.

Tam tersine, PKK gerillalarının geleceği yoldaki mevziler boşaltılmış, karakoldaki askerlerin çoğu izne yollanmış, ellerindeki silahlar yenilenmemiş, yeterli cephane verilmemiş, karakolun bütün ışıkları yakılıp açık bir hedef haline getirilmiş, oradaki askerler tam bir kurban halinde bırakılmış, komutan da bir köy düğününe gitmişti.

Baskın sırasında hiçbir yardım gönderilmemişti.

Genelkurmay bizi yalanladı.

Biz elimizdeki belgelere dayanarak haberimizin arkasında durduk.

İlk kez bir gazete Genelkurmay’la çatışıyor, belgeler yayımlıyor ve geri adım atmıyordu, “ordunun asla hata yapmayacağına inanan” birçok insan bizi suçluyordu.

Hakkımızda bir iftira kampanyası başlatıldı.

Medyanın önemli bir kısmı Genelkurmay’ı destekliyordu.

Aldırmadık.

Ardından diğer baskınlar geldi.

Aktütün baskınında da aynı senaryo tekrarlanmıştı.

Baskın olacağını bile bile askerleri orada da kurban etmişlerdi.

Genelkurmay, baskına gelen PKK’lıların görüntülerini Heronlarla saptamış ama kılını bile kımıldatmamıştı.

Aktütün’le ilgili elimize gelen görüntüleri yayımladık.

Genelkurmay gene yalanladı.

Bizi suçlamaya kalkışan açıklamalar yaptı.

Üslupları sert ve tehditkârdı, haklı olduğumuzu bildiğimiz için aynı sertlikte cevap verdik.

Sonra diğer baskınlar oldu.

Hepsinde aynı “şike” ortaya çıkıyordu.

Baskın önceden biliniyor ama tedbir alınmıyor, baskına gelenlerin yolu açılıyordu.

En son Hantepe baskını oldu.

Hantepe’de pusuya düşen askerlerin öldürülüşü otuz ayrı noktadan “canlı” olarak izlenmiş ama gene yardım gönderilmemişti.

Genelkurmay, “sis ve fırtına nedeniyle yardım gönderilmediğini” açıkladı.

Zaman gazetesi, meteorolojiye başvurarak o gece, o bölgede sis ve fırtına olmadığını ortaya çıkardı.

Orduya en fazla güvenenlerde bile bir kuşku uyanmış, tepkiler artmış,  ölen askerlerin aileleri çocuklarının hesabını sormaya başlamıştı.

Sonunda, ölen çocuklarının aileleri Van Savcılığı’na başvurdu ve bugün manşette okuyacağınız gibi “sorumlular” hakkında savcılık tarafından “PKK üyesi olmaktan, PKK’ya yardım ve yataklık etmekten” soruşturma açıldı.

Ordunun bazı görevlileri, “savaşır gibi gözüktükleri” örgüte “yardım etmekten”, çocukları bile bile ölüme göndermekten soruşturuluyor.

Eldeki belgelerle bu soruşturmanın çok çarpıcı sonuçlar vermesi mümkün.

Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın önceki gün, “kendi gömdüğü mayınlarla kendi askerlerinin ölümüme sebep olan” generali tutuklaması, ardından bu soruşturmanın açılması, hem Genelkurmay’ın hem Türkiye’nin çok önemli ve çok olumlu bir değişimden geçtiğini gösteriyor.

Gerçeklerin ortaya çıkması, hem çocukların hayatını kurtaracak hem de barışın önünü açacak.

Savaş, yalanlarla sürdü.

Umuyorum, gerçeklerle bitecek

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.