Ülkemizin gelişip kalkınabilmesi için gelişimin tabandan yani halktan başlaması gerekir. Tarih boyunca tepeden inme yeniliklerin ülkemizin gelişiminde faydalı olmadığı görülmüştür. Gelişen teknolojiyle beraber, insanlar köyleri bırakarak çeşitli etmenlerinde etkisiyle şehir merkezlerinde yaşamaya başladılar. Neredeyse köyler boş kaldı. Köylerin boşalması tarımdan hayvancılığa kadar birçok sektöründe gerilemesine sebep oldu. Eskiden köyde her evde en az bir inek beslenirdi. Şimdi ise herkes sütünü ve yoğurdunu marketlerden hazır almaya başladı. İnsanların köye geri dönmesi için projeler geliştiriliyor. Köye dönen insanlara çeşitli teşvikler veriliyor. Yapılan çalışmalar yeterlidir veya yetersizdir, bu konular tartışılabilir. Âmâ insanların köye dönmesi için köydeki şartların iyileştirilmesi gerekir. Her şeyden önce köydeki okulun bacası tütmelidir. Köydeki okulun bacası bir fabrikanın bacasıyla eşdeğerdir. Bir fabrika üreterek ülke ekonomisine katkıda bulunurken; bir köy okulu da yetiştirdiği yeni nesillerle fabrika gibi katkı yapar.
Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar, eğitim alanında çeşitli çalışmalar yapıldı. Köylerimiz için bu çalışmalardan en önemlisi; Köy Enstitülerinin kuruluşu olmuştur. Köy Enstitüleri 1936 yılında Köy Eğitmeni Projesiyle uygulanmaya başlanmış.1937 ve 1939 yıllarında proje yaygınlaştırılmıştır.17 Nisan 1940 yılında Köy Enstitüleri kurulmuş ve süreç içerisinde sayıları 21 taneyi bulmuştur.1946 yılında ise siyasi olaylara karıştıkları bahane edilerek köy enstitüleri kapatılmıştır. Yedi yıl içerisinde çok önemli çalışmalar gerçekleştirilen, Köy Enstitülerinin kapatılması akla ve mantığa sığacak bir olay değildir. Altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi gibi ülkemiz için çok önemli olan, köy okullarını ve köylerimizin gelişimini kendi ellerimizle baltaladık. Köy Enstitülerinin kapatılması kanımca siyasi bir olaydı. Birileri şaha kalkan ülkemizin gelişimine el fireni vazifesi görecek, art niyetli bir hamle yapmıştır.
Köy Enstitülerinden mezun olanlar da pozitif bilimlerden, sağlık hizmetlerine, tarımcılıktan, inşaat işçiliğine pek çok konuda yetkin olmasını sağlayan bir eğitim almış oluyordu. İlk kez okuma yazma ile tanışan köylerde büyük yazarlar, ressamlar, müzisyenler çıkmaya başlamıştı. Köy Enstitüleri’nde zamanın yüzde 50’si kültür derslerine yüzde 25’i ziraat derslerine ve yüzde 25’i teknik derslere ayrılmıştı. Her öğrenci bir yıl içinde 25 adet klasik eseri okumak zorundaydı.
Köylerde eğitim verenlerle öğrenciler, kendi binalarını inşa etti, kendi arazilerini ekti. Bu sayede 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi. 750 bin fidan dikildi. 1200 dönüm arazi üzüm bağına çevrildi. Köy Enstitüleri el birliği ile 150 büyük inşaat işi yaptı, 60 atölye, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 12 elektrik santrali, ambarlar, depolar, balıkhaneler inşa etti, 100 km yol yaptı. Öğrenciler ve öğretmenleri ile kendi coğrafyasına uygun yaratıcı fikirleri uygulama ile birleştiren Köy Enstitüleri, köylerde eğitim hizmetine ulaşamayan yoksul çocuklar için hem aydınlanmanın bir yolu olmuştu hem de köylerde çeşitli meslek alanlarında iş imkânı yaratmıştı.
7 yılda 8 bin eğitmen yetiştiren ve o gün ki dar imkânlarla böylesine büyük işlere imza atan Köy Enstitülerinin kapatılması ciddi anlamda sorgulanması gereken bir hamledir. Bu ülkenin altın yumurtlayan tavuğunu kesenlerin samimiyeti sorgulanmalıdır. Neden kapatıldı sorusuna siyasi olaylara karıştığı cevabı veriliyor. Her siyasi olaya karışan eğitim kurumunu kapatılsa günümüzde açık tek bir üniversite bile kalmazdı. Amacım siyaset yapmak değil. Amacım eğitim anlamında yapılmış olan ciddi bir hataya dikkatinizi çekmektir. Bizim ülkemiz dışında hiçbir ülke gelişimine bu denli katkı yapan bir eğitim faaliyetini sonlandırmaz. Birileri Köy Enstitülerini kapatıyorsa bu ciddi anlamda incelenmesi gereken bir olaydır. Bunun günümüzdeki karşılığı kanımca, şu okulları biran önce kapatın çünkü beklenilenin çok üstünde ülke gelişimine katkı sağladı. Bu gelişim böyle devam ederse Türkiye Cumhuriyeti Devleti eğitimde önemli işlere imza atar, deyip birileri düğmeye bastı. Böylece ülkemizin coğrafi yapısına en uygun sistem olan Köy Enstitüleri kapatıldı.
“Zararın neresinden dönerseniz kardır.” demiş atalarımız. Daha önceden taşımalı eğitim sistemini eleştiren bir yazı yazmıştım. O yazıda da dile getirdiğim gibi bir an evvel taşıma sisteminden vaz geçerek birleştirilmiş sınıf uygulamasına dönmeliyiz. Aslında sadece birleştirilmiş sınıf uygulaması değil, Köy Enstitüleri mantığıyla sentezlenmiş, günümüz eğitim ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir eğitim sistemi geliştirilmelidir. YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı birlikte hareket ederek Köy Enstitüleri mantığında köylerde görev yapabilecek, birleştirilmiş sınıf uygulamalarına hâkim olan donanımlı öğretmenler yetiştirecek bir projeye imza atmalılar. Bu öğretmenler her türlü şartlarda çalışabilecek, adeta eğitimin bordo berelileri olmalılar. Buradaki bordo berileri ifadesi yanlış anlaşılmasın, üç yıl bir köy okulunda görev yapmış bir öğretmen olarak; köy okullarının şartlarıyla şehir merkezlerinde okulların şartlarının bir olmadığına dikkat çekmek istiyorum.
Yetiştirilecek olan yeni nesil köy öğretmenleri, tarımdan hayvancılığa kadar birçok konuda bilgili olmalılar. Basit sağlık uygulamalarını bilmeliler. Görev yaptıkları köyün sadece öğretmeni değil adeta bilgesi olmalılar. Ekonomik anlamdan sosyal haklara kadar birçok konuda da teşvikleri olmalıdır. Yani bu zor şartlarda görev yapan köy öğretmenleri belli bir süre çalıştıktan sonra üniversitelerde, bakanlıkta, il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde vb. birçok noktada görevlendirilebilirler. Emin olun günümüzdekilerden çok daha faydalı olurlar. Tabi ki burada yazdıklarım kendi önerilerim. Böylesi bir sistemde yapılabilecek çalışmalar birçok komisyonda tartışılarak daha sağlıklı ve yapıcı kararlar alınabilir.
Günümüz eğitim anlayışı ihtiyaca dayalı olarak geliştiriliyor. Geleceğin eğitim anlayışı ise plana yani hedeflere göre geliştirilecek. Hz. Ali’nin dediği gibi; çocuklarımızı yaşayacakları zamana göre yetiştirmeliyiz. Eğitim deyip geçmeyin. Bir milletin geleceği almış olduğu kaliteli eğimine bağlıdır. Vakit geç olmadan ülkemizi şaha kaldıracak eğitim çalışmalarına imza atmalıyız. Bir sınıf öğretmeni olarak, mevcut anlayışta üniversite alınan eğitimin yetersiz olduğunu düşünüyorum. İlerleyen yazılarda eleştirilerime devam edeceğim. Şehir merkezinde bile görev yapmakta zorlanan bir öğretmenin almış olduğu bu mevcut eğitimle bir köy okulunda görev yapması ve faydalı olması imkânsızdır. Öyleyse Köy Enstitülerini yeniden kurarak; bu okullarda görev yapacak donanımlı eğitim uzmanları yetiştirmeliyiz.