Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in “Kurban Bayramı” dolayısıyla yayınladığı mesajı okudunuz mu?..
Okuyamayanlar için özetle aktarayım... Sayın Görmez diyordu ki:
“İslâm ve Müslümanlar zorlu bir süreçten, ağır bir imtihandan geçmekte ve derin hüzünler yaşamaktadırlar. Millet olarak bizi birbirimize düşürmek, gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak için nice dahili ve harici oyunlar sergilenmektedir...
Annelerinin bağrından kızlarımız kaçırılmakta, babalarının dizinden oğullarımız koparılmakta, eli kalem tutması gereken gençlerimizin eline silah tutuşturulmakta, evlatlarımız hain emellere alet edilmekte ve barış topraklarına nefret tohumları ekilmeye çalışılmaktadır.
Nice askerimiz, nice polisimiz, nice masum evladımız şehadet mertebesine ulaşmaktadır.
Bu vesileyle ebediyete uğurladığımız aziz şehitlerimize Yüce Rabbim rahmet eylesin.
Ailelerine, yakınlarına ve sevenlerine sabır ve metanet ihsan eylesin. Aziz milletimize güç ve kuvvet bahşeylesin.
Unutulmamalıdır ki çatışmayı körüklemekten, insanları katletmekten ve insanların kalplerine korku salmaktan medet umanların başarı elde etmeleri mümkün değildir.”
NE YAPMALIYIZ?
Müslümanların yaşadıkları zor günleri aşması için üzerlerine düşen vazifeler olduğunu hatırlatan Görmez, şu tavsiyelerde bulunuyordu:
“Daha ağır bedeller ödememek için her türlü hile ve tuzağın farkında olmalı, mümine yakışır bir şekilde basiret ve feraseti elden bırakmamalıyız. Allah’ın yardımıyla yaşadığımız acıların üstesinden gelecek, huzura ve sükuna yeniden kavuşacağız. Müslümanlar, merhametin ve adaletin olduğu bir dünyayı tüm insanlığa göstermelidirler.
Bizler, silahın değil yüreğin, kılıcın değil kalemin daha güçlü olduğunu ispatlayarak barışı ve esenliği pekiştirelim.
Evlatlarımızın, kardeşlerimizin, canlarımızın akan kanlarına dur diyelim.
Ümitsizlik vadilerinde yuvarlanan insanlığa ümit olalım. Evlerinden, yurtlarından, topraklarından ayrılmak zorunda bırakılarak ülkemize sığınan Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizden bayram sevincini esirgemeyelim.
Haccın birliğini, Arafat’ın bilincini, bir olma birlik olma kıvancını ülkemize taşıyalım.”
MESAJIN ADRESİ PKK
Sayın Görmez’in mesajı çeşitli yönleriyle irdelenebilir ve türlü şekillerde yorumlanabilir!..
Ama, dediği özetle şu:
l “Birbirimize düşmeyelim.”
l “Gücümüzü zayıflatmayalım.”
l “Kardeşi, kardeşe kırdırmayalım.”
l “Barış topraklarına nefret tohumları ekmek isteyenlere fırsat vermeyelim!”
Kime söylüyor bunları?..
“78 milyon insana!”
Yani “Türk”lere söylüyor, “Kürt”lere söylüyor, “Laz”lara, “Arap”lara, “Çerkez”lere söylüyor... Kısacası, bu topraklarda yaşayan herkese söylüyor!..
Ama, en çok da;
“PKK’lı teröristlere” söylüyor!..
Zira;
“Annelerin bağrından kız çocuklarını kaçıran, babalarının dizinden oğullarını koparan, eli kalem tutması gereken gençlerin eline silah tutuşturan, terör örgütü PKK’dan başkası değildir!”
PKK, bu haliyle sadece “Türk”lerin değil, en çok da “Kürtlerin düşmanı”dır, en çok da “Kürtlere ihanet” etmektedir!..
Çatışmaları körükleyen!..
İnsanları katleden!..
Yüreklere korku salan!..
Dahası; 30 yıldır kandan beslenen, PKK’dan başkası değildir!..
TAŞERON ÖRGÜT!
Ne var ki;
30 yıl önce “Kürt halkının mücadelesi”ni vermek üzere sahneye çıkan PKK’nın, bugün “taşeron bir örgüt” olduğu ortaya çıkmıştır!..
El Kaide gibi, DAEŞ gibi, Boko Haram gibi, PKK da “Batı laboratuvarlarında üretilmiş bir örgüt”tür!..
DAEŞ, nasıl ki “İsrail laboratuvarlarında üretilmiş ve İsrail’in kılına dokunmayan” bir örgüt ise; PKK da bir “Amerikan projesi”dir!..
Bir “Saldır Co” örgütüdür!..
Amerika ne zaman “saldır” komutu verirse; PKK, hemen depara kalkmakta ve ABD’nin gösterdiği hedeflere saldırmaktadır!..
Saldırıyor da, bu “yakma”lar, “yıkma”lar, “katletme”ler kimin işine yarıyor?..
Kürtlerin işine mi?..
Akıl var, mantık var: Bu saldırılar Kürtlerin işine niye yarasın?..
KÜRT, AÇ KALSIN Kİ!
Şu hâle bakın:
Bir TIR... Üzerinde 3-4 tane traktör var... Belli ki; o traktörler bir “Kürt köyü”ne gidecek... O traktörle toprak sürülecek, bir şeyler ekilip, dikilecek ve elde edilecek ürün, Kürt köylünün karnını doyuracak!..
Ama, öyle olmuyor!..
Çünkü PKK’lı teröristler, “Kürt köylüsüne traktör götüren TIR’ı” ateşe veriyor, cayır cayır yakıyor!..
Bu, ne demektir?..
Demektir ki; Kürt köylüsüne traktör gitmesin!.. Köylü, toprağını ekip-biçmesin!.. Ürün elde edip de, para kazanmasın!..
Peki, ne olur o zaman?..
PKK diyor ki:
“Cebi para gören, karnı doyan bir Kürt, bana yüz vermez!.. Kürt aç kalmalı ki, bana muhtaç olsun, güçsüz olmalı ki benden korksun!”
“Yalan” yazdığımı iddia eden varsa, baksın Doğu ve Güneydoğu’ya!..
Baksın ve görsün;
Hangi Kürt’tür ki, PKK’dan tir tir titriyor, PKK’lıların önünde el pençe divan duruyor; mutlaka “aç”tır, mutlaka “muhtaç”tır!..
Açık ve net söyleyeyim:
PKK, “Çözüm Süreci”ni sonlandırdı, “masayı devirdi” ki; “Kürtleri kontrol” edebilsin!..
Yoksa, cebi para gören Kürtler, yavaş yavaş “PKK’nın güdümünden çıkmaya” ve “kendi başlarına iş görmeye” başlamışlardı!..
Bu durum, “PKK için felâket” demekti!.. Öyle ya; “tehdit” ve “şantaj”larla, koyun gibi güttüğü Kürtler olmazsa, kime talimat verecek PKK?..
Kimin kızını kaçıracak, kimin kızına tecavüz edecek?.. Kimin oğlunu kaçıracak, kimin oğlunu cepheye sürecek?.. Kürt gençler ölmeli ki, PKK’lı ağalar yaşasın!..
PKK, “Çözüm Süreci”ne işte bu yüzden karşıydı!..
“Çatışmasızlık ortamı”na işte bu yüzden son verdi ve yeniden çatışmaya başladı!..
Çatışmaya başladı ama, olan yine Kürt halkına oldu!..
Kazık, yine Kürt’e girdi!..
ÇÖZÜM’ÜN DÜNÜ-BUGÜNÜ
Peki, nasıl?..
Geçenlerde, A Haber’deki Analiz programında, “Çözüm Süreci’nden bu yana bölgede neler olduğu” rakamlarla anlatılıyordu...
“Çözüm Süreci”nin başladığı ilk iki ayda, bölgedeki 52 şirket, fabrika için başvurmuş!..
Teşvikli yatırımlar bir yılda yüzde yüz artmış ve bölge, “istihdamda 2. sıra”ya yükselmiş!..
Geriye göç başlamış...
Meraların açılmasıyla hayvancılık yeniden atağa geçmiş!..
Bölge, ihracatta rekor kırmış!..
İhracat;
Erzincan’da yüzde 585, Adıyaman’da yüzde 266, Ardahan’da yüzde 143, Hakkari’de yüzde 102 oranında artmış...
Çözüm Süreci ile birlikte; dünyadaki dev otel zincirleri, bölgede yer aramaya başlamış... Hakkari’nin dağlarına bile kayak tesisi yapılmış!..
Bu arada; otellerdeki “doluluk” oranı, yüzde 100’lere ulaşmış... Zira, bölgeye; 1 yılda, “1 milyon turist” gelmiş!..
Sizin anlayacağınız;
“Kürtlerin cebi para görmeye” başlamış... En önemlisi de; daha birkaç yıl önce “PKK’nın kölesi” iken, bugün “insan gibi yaşamaya” başlamışlar!..
Sen misin “para” ile tanışan?..
Sen misin kendi başına iş gören, kendi başına yatırım yapan!..
PKK, 11 Temmuz’da “Çözüm Masası’nı deviren” o açıklamayı yaptı ve dedi ki:
“Çatışmasızlık ortamına son verilmiş, silahlı mücadele başlamıştır!”
İşte, PKK’nın başlattığı “çatışmalı ortam”la birlikte, “bölge halkı sinek avlamaya” başlamış, iyi mi?..
Birkaç ay öncesinde, “otel”lerdeki doluluk oranı “yüzde 95-100” iken, bugünlerde “yüzde 15”lere düşmüş!..
Daha fazla rakama ihtiyaç var mı?.. Bu rakamlar, “PKK’nın eseri olan Güneydoğu tablosu”nu görmeye herhalde yeterlidir!..
Altını kalın çizgilerle çizerek, üstüne basa basa, bir defa daha diyorum ki;
Kürt’ün düşmanı Türk değildir...
Kürt’ün düşmanı T.C. değildir!..
Tam aksine;
Kürt’ün düşmanı; PKK’dır, PYD’dir, YPG’dir, YPJ’dir, HDP’dir, Demirtaş’tır, Yüksekdağ’dır, Samanlık Devrimcileri’dir!
Kürt halkı, bu gerçekle artık yüzleşmeli ve tavrını bir an önce koymalıdır!..
Yoksa, “PKK köleliği” bitmez!..
Benden söylemesi!..
************************************************************************************
Acı üstüne acı... Vinç kazasından sonra izdiham!..
Elbette “kader”den öteye yol yok... Elbette “takdir edilen nefes miktarı”ndan daha fazlasını almak mümkün değil... Elbette, “Allah yolunda ölenler şehittir.”
Dolayısıyla, dün sabah Mina’da “Şeytan Taşlama” esnasında meydana gelen “izdiham”da ölenlerin tamamı şehittir!.. Yaralananlar da “Allah yolunda olmanın mükâfatı”nı mutlaka alacaktır...
Ne var ki, tüm bunlar; “tedbirsizliği, cehaleti, ihmalkârlığı ve boşvermişliği” haklı göstermeye yetmiyor!..
Suudi Arabistan’ın bugün “petrolü” var ve o yüzden “Hacı”ları pek umursamıyor ama, elbet bir gün, “Hac ve Umre’den gelecek paralara muhtaç” olacak!..
O halde, gereken “tedbir”leri şimdiden almalı... “Vinç kazaları” ya da “izdiham”ları ortadan kaldıracak tedbirler bir an önce alınmalı ki; İslâm dünyasının yüreği, her hac mevsiminde ağzına gelmesin!..
Bir çift söz de, “Müslüman”lara: Unutmayın, o topraklara “ibadet” için gidiyorsunuz, “birbirinizi ezmek” için değil!.. Biraz sabretseniz, canınız mı çıkar?.. Bakın işte, sabretmeyince de çıkıyor!..
Gerek “vinç kazası”nda, gerek dünkü “izdiham”da hayatını kaybeden Müslümanlara Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum...