Korkularımız şöyle:
Birileri Türkiye'ye büyük bir tuzak kuruyor.
Birileri Kürtler üzerinden Türkiye'yi bölmeye çalışıyor?
O birileri ABD veya malum çevreler.
Irak'ı bölecekler. Kürtler ve Sünni Araplar Bağdat'tan ayrılacak. Bağdat yönetimi ise Tahran ekseninde yeni Suriye olarak öne çıkacak.
Iraklı Kürtler bu ayrışma sonrası bağımsız olacak.
Suriye'deki kriz ne zaman biter bilemeyiz ama Kuzey Suriye'deki Kürtler daha şimdiden kendi yolunu çizmeye başladı. Geleceğin Suriye'si şekillendiğinde onlar da özerk bir yapıya kavuşacak.
Bir İran-ABD/Batı kapışması olursa, İran'ı içeriden çözmek mümkün olacak. Böylece Azeriler, Türkmenler, Sünniler, Araplar gibi Kürt nüfus da İran'dan kopacak.
Kürtlerin bağımsızlık yolunda üçüncü aşama da bitmiş olacak.
Ardından sıra, en fazla Kürt nüfusu bulunan Türkiye'ye gelecek. Üç ülkenin Kürtleri Türkiye'deki Kürtlerle birleşip büyük bir devlet kuracak. Türkiye de parçalanmış olacak.
Bütün planlar, Kürtlerin büyük bir Ortadoğu devleti olmasına göre dizayn edildi. Bakın, İsrail bile Türkiye ile ilişkilerini geliştirme, bu süreci aksatacak tavır sergilememe peşinde!
Bir büyük irade bölgeyi yeniden dizayn ediyor. Bu dizayn, Basra Körfezi'nden Doğu Akdeniz'e uzanacak bir Kürt haritası çizmeye çalışıyor.
Türkiye'yi yönetenler bu tuzağın farkında bile değil!
Bunlar ve benzeri korkular, bugünlerde alabildiğine işleniyor.
Bu tezleri savunan, bunlara inanan çok insan olduğuna eminim. Kürt milliyetçiler, Türkiye'nin iç barışından rahatsızlık duyanlar, öteden beri bu ülkeyi çekip çeviren ama şimdi güçlerini ve ayrıcalıklarını önemli ölçüde kaybedenler gibi. Bir de kötü niyetli olmadığı halde bu tezlere inananlar var. Onlar bir şekilde anlaşılabilir.
Ama onların dışında bu tezleri savunanların Cumhuriyet tarihinin korkularından beslendiğini, her türlü düşünceyi çatışma kültüründen aldığını, Anadolu insanı ile barışma yerine ayrıcalıklı, imtiyazlı halin devamını istediğini, daha doğrusu kendinden olmayanlardan hazzetmediğini söylemeliyiz.
Süreç başarılır olur ya da yol kazaları yaşanır, tartışılır. Ama Cumhuriyet tarihinin en büyük toplumsal uzlaşma projesidir bu.
Buna inanmayanlar; eskinin hesaplaşmacı çizgisinin devamını isteyenler, bu korkularla kitleleri harekete geçirmeye çalışanlar şunu bilmeli:
21. Yüzyıl'ın dünyası da, bölgesi de, Türkiye'si de onların alışık olduğu, devamını hayal ettiği şekilde olmayacak. Ne ABD 20. Yüzyıl'ın ABD'si, ne Avrupa yeni Roma İmparatorluğu, ne Ortadoğu birkaç varil petrol karşılığı satın alınan iktidarla yönetilen bir bölge olacak.
Tarihe bakmak, son yüzyılı iyi incelemek, geleceğe dönük eğilimleri öngörebilmek barış projesini anlamak için olmazsa olmazlardan. Yirminci Yüzyıl'ın bölgesel ve küresel güç haritası yeniden şekillenmeyecek, sabırlı olalım bunu göreceğiz.
Öyleyse Türkiye'nin önünde iki seçenek var: Küçülerek bölünerek varolma ya da genişleyerek, etkinlik alanını genişleterek, içerideki çatışma alanlarını uzlaşmaya dönüştürerek varolma.. Aslında bu, Soğuk Savaş'ın bitmesinden hemen sonra yapmak zorunda olduğumuz bir tercihti.
Türkiye bir büyüme projesi yürütüyor. İçerideki çatışma alanlarını daraltıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca devletin küs olduğu, tehdit bellediği toplumsal kesimlerle barışıyor.
Eminim, bunun bir sonraki adımı bölgesel barış alanlarını genişletmek, çatışma alanlarını daraltmak şeklinde olacaktır.
Bin yıl birlikte yaşayan insanları tekrar birlikte yaşayamayacaklarına inandırmak bu ülkeye, hepimize yapılan en büyük kötülüktür. En büyük bölünme, parçalanma senaryosu bu düşünceden besleniyor.
Artık korkularla değil özgüvenle hareket etme zamanı. Yüzyıllık korkunun, öfkenin, güvensizliğin bu ülke ve insanlarına ödettiği bedeli gelin hep beraber hesaplayalım. Geriye dönüp o ürkütücü tabloya bakalım.
Yaşadığımız bölgede hiçbir etnik yapı, kendi başına varolamaz. Bu kadar karmaşık bir coğrafyada, Kürtler ya da başkaları tek başına oyun kuramaz.
Bütün bölge yeniden yapılanıyor. Bölgesel dinamikler, Osmanlı'nın çöküşünden bu yana ilk kez bu kadar güçlü ve belirleyici. Bu değişimi birilerinin emperyal projesi diyerek algılarsak çok eksik kalır. Değişimi daha çok bölgenin dinamikleri şekillendiriyor.
Bundan sonraki haritalar bu bölgede yaşayan toplumların isteklerine, amaçlarına, gelecek hesaplarına göre şekillenecek.
Yapacağımız büyük devrim, yüz yıldır devam eden ayrıştırma ve çatıştırma tezlerine tersine çevirmektir. Bu, tarihi tersine çevirmek anlamına geliyor.
Bugün olan da budur. Proje budur.
Korkunun, öfkenin, önyargının, nefretin esaretinden kurtulmak en büyük hedeftir.
Kürt korkusu ya da bir başka korku üzerine yeni bir çatışma tarihi yazılmasına izin vermeyelim.
Çünkü korku zayıflıktır, yenilgidir, kaybetmektir.