Ergenekon sanıklarıyla ilgili tutuklamalar kıyamet kopartırken yüzlerce DTPli polis tarafından gözaltına alındı.
Önemli bir kısmı tutuklandı.
Tutuklananlar arasında belediye başkanları, parti yöneticileri de var.
Ama kimse bunların tutuklanması hukuka uygun mu, değil mi diye tartışmadı.
Onlar Kürt çünkü.
Tutuklanmaları doğal.
İnsanların dikkatini çekebilmek için Türk ve mümkünse profesör olmak gerekiyor bu ülkede.
Polis, tutuklananların PKKyla ilişkide olduklarını ve dört yıldan beri izlendiklerini söyledi.
Dünyanın her tarafında silahlı bir örgüte üye olmak suçtur.
Hukuk açısından söylenebilecek pek fazla bir laf yok.
Yakalananlar gerçekten PKK üyesiyse söylenilecek bir şey yok da, zamanlama ciddi bir kuşku yaratıyor.
Tutuklamaların tam da PKKnın ateşkes ilan ettiği zamana denk gelmesi biraz tuhaf değil mi?
Ve, Türkiyeye barış getirme umudu taşıyan Kürt Konferansının hazırlıklarının olduğu dönemde böyle kitlesel tutuklamalar yapılması, insana kaçınılmaz olarak niye şimdi sorusunu sorduruyor.
Eğer Kürt Konferansı için yapılan tek hazırlık tutuklamalarsa, bu konferansın geleceğinden çok umutlu olunamaz.
Çünkü bu konferansın sonunda PKKnın silah bırakmasını sağlayacak çözümler bulunması bekleniyor.
Dünya, artık barış istiyor.
Kürt sorununun çözümlenmesi, Iraktaki Kürdistan yönetiminin tanınması, bu bölgeye toplumsal barışın yerleşmesi asıl amaç.
Bunun için de silahların susması gerekiyor.
Ama PKK silah bırakmaya yanaşmıyor.
Ben bu konuda birbirinin zıddı iki soruyla karşılaşıyorum sık sık.
Birincisi, neden bu tutuklamalara ses çıkarmıyorsunuz, sorusu.
Ne demeliyiz bu tutuklamalar hakkında?
Eğer birisi bize, tutuklananların PKKyla bir ilgisi olmadığını anlatırsa, biz de bu insanların bir haksızlığa uğradığına inanırsak, sonuna kadar o insanları savunuruz.
Ama PKKyla gerçekten ilişkileri varsa, ne bizim ne başkasının yapacağı bir şey var, bu işlere girenler bunun sonuçlarını bilerek girerler.
İkinci soru daha önemli bence.
Neden PKKyı daha çok eleştirmiyorsunuz, silah bırakması için daha sert yazmıyorsunuz sorusu.
Ben, PKKnın mümkün olduğu kadar süratli bir şekilde silah bırakmasını, barışın sağlanmasını istiyorum.
Silahla bir yere varmak mümkün değil.
Orada bir yirmi beş yıl daha savaş sürse bir şey değişmez.
Ama silah bırakma konusunda PKKlı olmayan Kürtlerin bile çok ciddi dirençleri ve çok akla yakın bir soruları var.
Diyorlar ki, biz yıllarca çok hırpalandık, görmediğimiz hakaret, yaşamadığımız işkence kalmadı, kadınımız, kızımız, ailemiz aşağılandı, köylerimiz yakıldı, sırf Kürt olduğumuz için ikinci sınıf vatandaş kabul edildik, eğer PKK elinden silahı bırakırsa bunların yeniden yaşanmayacağını kim garanti edecek?
Var mı bu soruya cevap verebilecek biri?
Kürtler de barış istiyor, onlar da silah sussun istiyor ama birinin bu soruya bir cevap vermesi gerekiyor.
Benim anladığım kadarıyla Kürtler şimdi silahı bir savaşı kazanmanın aracı olarak değil, namuslarını, onurlarını, kişiliklerini, varlıklarını koruyabilmek için gerekli bir alet olarak görüyorlar.
Silah bırakılması halinde yeniden kent sokaklarından toparlanıp götürülmek istemiyorlar, köylerinin basılmasını istemiyorlar, insafsız aşağılanmalara hedef olmak istemiyorlar.
PKKnın silah bırakması için Kürtlere garanti verilmesi elzem gözüküyor.
Bu da sadece lafla olacak bir iş değil.
TRT Şeşi açmak, şarkı söylemelerine izin vermek, Kürtçe konuşmalarına ses çıkarmamak değil onların beklediği.
Onlar kimsenin Kürtçe televizyon için izin vermeyeceği bir Türkiye istiyorlar, nasıl Türklerin Türkçe televizyonu varsa aynı doğallıkla Kürtçe televizyon da var olabilsin istiyorlar, Kürt köyleri de Türk köyleri kadar güvende olsun istiyorlar, Kürt çocukları Kürtçeyi, Türk çocuklarının Türkçeyi öğrendiği gibi öğrensin istiyorlar, Kürt ahalinin bulunduğu bölgelerdeki belediyelerde Kürtçe de konuşulabilsin istiyorlar.
Eşit olmak istiyorlar.
Ve, bu eşitlikler anayasayla, yasalarla güvence altına alınsın istiyorlar.
Bunlara hayır dediğiniz sürece, burası Türklerin ülkesidir, Kürtler de Türktür dediğiniz sürece bu sorun kolayından bitmez.
PKK, dünyanın baskısıyla silah bırakmak zorunda kalsa bile sorun orada öylece durur, yarın bir başka türlü yeniden patlar.
Kürtlerin varlığını kabul eden, onların Türklerle eşit olduğunu, aynı haklara sahip bulunduğunu içine sindiren yeni bir Türkiyenin kurulması gerekiyor.
Barış o zaman olur.
Silah sesi de kendiliğinden susar zaten.
İnsanların mutlu olduğu yerlerde silahlar patlamaz çünkü.