Lojmanda mı oturuyorsunuz ?

Bunun ne olduğunu sonra söyleyeyim. Ama önce lojman sorusuna geri dönelim.

Veli Küçük’ün savunmasından Bush’a atılan pabuca...

Türkiye’nin üzerine kararlı bir hücum botu gibi gelen ekonomik kriz göstergelerine... Kısacası dünün tüm gelişmelerine rağmen...

İddiam o ki... Demokratik bir ülkede kendine ilk sayfalarda çok geniş yer bulması gereken bir habere bizde pek kimse yüz vermeyecektir.

Bunun ne olduğunu sonra söyleyeyim.

Ama önce lojman sorusuna geri dönelim.

* * *

Birkaç gün önce, ‘devletin mal varlığına’ dair bir liste yayınlandı...

O resmi döküme göre, devlet ülke yüzölçümünün yaklaşık beşte birini elinde bulunduruyor... 780 bin 576 kilometre olan Türkiye yüzölçümünün, 152 bin 576 kilometrekaresine kamuya ait taşınmazlar yerleşmiş.

Devletin Hazine adına kayıtlı toplam gayrimenkul sayısı 2 milyon 821 bin’e ulaşıyor. Bu taşınmazlar üzerinde 555 bin 60 arazi, 363 bin 391 arsa, 108 bin 72 bina ve 151 bin 261 adet bağ-bahçe bulunuyor. Devlete ait taşınmazların 1 milyon 124 bin 106’sını tarlalar, 132 bin 523’ünü su ve su ürünleri alanları, 288 bin 112’sini ormanlar, 72 bin 169’unu mera ve otlak gibi orta malları, 1.251’ini maden ve ocak alanları, 631’ini deniz dolgu alanları ve 3 bin 480’ini tarihi ve kültürel alanlar meydana getiriyor.

Konya’daki hazineye ait taşınmazlar, 7 bin 108 kilometrelik alanı kaplıyor.

Bu ili sırasıyla 7 bin 7 kilometrekare ile Balıkesir, 6 bin 238 kilometrekare ile Antalya, 5 bin 630 kilometrekare ile Sivas, 5 bin 486 kilometrekare ile Adana ve 5 bin 413 kilometrekare ile Ankara izliyor.

* * *

Kamuya ait lojman ve sosyal tesislerin sayısı ise 232 bin 172’yi buluyor.

Bunun 229 bin 72’sini lojmanlar oluşturuyor.

En fazla lojmana sahip kuruluş, 46 bin 85 ile Emniyet Genel Müdürlüğü... Onu takip eden Milli Eğitim Bakanlığı’nın 44 bin 96, Milli Savunma Bakanlığı’nın 41 bin 701, Sağlık Bakanlığı’nın 20 bin 153, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 15 bin 209, Adalet Bakanlığı’nın 13 bin 114, Orman Genel Müdürlüğü’nün 9 bin 622 lojmanı bulunuyor.

Kamunun toplam 3 bin 100 sosyal tesisinin de 843’ü Milli Eğitim Bakanlığı, 381’i Orman Genel Müdürlüğü, 327’si Milli Savunma Bakanlığı, 185’i Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, 163’ü İçişleri Bakanlığı, 122’si Maliye Bakanlığı, 110’u DSİ tarafından kullanılıyor.

Üniversitelerin de 318 sosyal tesisi bulunuyor. ODTÜ 100, İstanbul Üniversitesi de 66 sosyal tesis ile en çok sosyal tesisi olan yükseköğretim kurumları arasında yer alıyor.

* * *

Devlete ait taşıt sayısı da 85 bin 830 olarak belirtilmekte...

Kamuda, en fazla taşıt yine Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bulunuyor. 27 bin 273 taşıta sahip Emniyeti, 12 bin 738 taşıt ile Milli Savunma Bakanlığı, 8 bin 532 taşıt ile Sağlık Bakanlığı, 5 bin 670 taşıt ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 5 bin 611 taşıt ile Jandarma Genel Komutanlığı izliyor.

Devlet kurumlarında 4 bin 393 cep, 268 bin 732 sabit telefon ve 33 bin 843 faks cihazı kullanılıyor.

Santrale bağlı telefonlar (80 bin 11) da dáhil edildiğinde toplam telefon sayısı 353 bin 136’ya ulaşıyor.

Bunun beşte birini (76 bin 37) Milli Eğitim Bakanlığı’na ait olanlar oluşturuyor. Adalet Bakanlığı’nda 19 bin 377, Sağlık Bakanlığı’nda 19 bin 156, Gümrük Müsteşarlığı’nda 12 bin 40, Maliye Bakanlığı’nda 11 bin 882, Milli Savunma Bakanlığı’nda 11 bin 450 adet telefon bulunuyor.

* * *

Hala padişahlık dönemi gibi toplam ülke topraklarının beşte birine denk malı mülkü olan bu devletin bu mal varlığı nasıl oluşuyor?

Bizim verdiğimiz vergilerle...

Peki, verilen vergilerin isabetli kullanılıp kullanılmadığını biz nasıl denetleriz?

Meclis’teki bütçe görüşmelerine müdahil olarak...

Müdahil miyiz?

Ne gezer.

* * *

Zaten iddiam da o...

2009 yılı bütçe görüşmeleri bugün başlıyor ama kimse sallamayacaktır.

Hálbuki devletin tüm icraatını o bütçe, dolayısıyla verdiğimiz vergiler belirleyecek...

Maaşlardan tutun da, adaletten sağlığa, sağlıktan eğitime her türlü kamusal hizmetin önceliğini de, kalitesini de bütçe şekillendirecek.

Demokrasilerin...

Dolayısıyla parlamentoların ruhunda verginin denetimi yatar.

Amerikan Devrimi’nden tutun da Fransız Devrimi’ne kadar hepsi vergi meselesinden kaynaklanmıştır.

Biz neden bütçeye, verdiğimiz vergiye, verdiğimiz verginin nereye harcandığına çok ilgisiz kalmaktayız?

* * *

Çünkü Türkiye gerçek anlamda vergi alan bir devlete...

Ve vergi veren vatandaşa sahip değil.

Şimdi birden artıveren seçmen sayısı elli milyona yaklaşmakta...

Peki ya vergi mükellefi ne kadar?

Ve gerçekten vergi veren kaç kişi?

* * *

O zaman ne oluyor?

Bir devletin ve toplumun en önemli konusu olan ‘kamu bütçesine’ kimse dönüp bakmıyor...

Dönüp bakmadığımız için de layığımızı buluyoruz