Lübnan, suikast, karışık hesaplar..

İbrahim KARAGÜL

20 Ekim 2012.. Bu tarihe dikkat.. Suikastler ülkesi Lübnan için bu tarih, yeni ve çok kötü şeylerin başlangıç noktası olabilir.

Cumartesi günü, Hristiyan Falanjistlerin merkezine yakın bir yerde bomba yüklü araç havaya uçuruldu. 8 kişi öldü, 80 civarından insan yaralandı. Saldırının hedefi Lübnan İç İstihbarat Başkanı Wissam el Hassan'dı.

Hasan için dün cenaze töreni yapıldı. Saad Hiriri, Lübnanlılara törene katılma çağrısı yaparken ülke genelinde Suriye karşıtı gösteriler yapıldı, yollar kapatıldı, 'Lübnan Suriye'ye kurban edilmeyecek' sesleri yükseldi.

İstihbarat başkanı Suriye karşıtlığı ile biliniyordu, Hariri ailesine yakındı. Baba Refik Hariri'nin adamıydı. Suriye'ye yakın isimlerin Lübnan içindeki komplolarını açığa çıkarmış, ayrıca İsrail istihbaratının Lübnan'daki istihbarat ağına darbeler vurmuştu.

Sadece Lübnan'da değil, hemen bütün ülkelerde parmaklar Suriye'yi işaret etti. İç savaş yaşayan, ülkeye yeniden hakim olma şansı hızla zayıflayan Şam yönetimi, giderayak bütün bölgeyi yakıyor muydu?

Saldırıyla ilgili henüz bir bulgu yok. Öyle çabucak bir bulgu edileceğini de sanmıyorum. Dolayısıyla şu anki suçlama, 'olağan şüpheli' olarak Suriye'yi gösterse de gerçeğin ortaya çıkarılması tahmin edilenden çok daha zor olacak.

Saldırı bizi yedi yıl öncesine götürdü. 14 Şubat 2005... Son derece iyi planlanmış dev bir patlama Lübnan'ı sarstı ve eski Başbakan Refik Hariri, beraberindekilerle birlikte hayatını kaybetti. Bütün bölge şoktaydı.

O gün de 'olağan şüpheli' Suriye oldu. ABD ve bölge ülkeleri Şam'ı işaret etti. Ne yazık ki, Hariri suikastı çözülemedi, soruşturmalardan hiçbir sonuç alınamadı. BM soruşturmaları boşa çıktı. O kadar gizli el soruşturmaya müdahale ediyordu ki, suikastın arkasındaki gücü tespit etmek yerine işler daha da karıştı.

İsrail istihbaratı ile bağlantıları tespit edilen BM savcısı görevden alındı. Hariri suikastını Hizbullah-Suriye ortaklığının yaptığı iddiasıyla Hizbullah üst düzey yöneticileri hakkında suçlama dosyaları hazırlandı.

Sonra ne oldu?

Güvenlik Konseyi kararı çıkartıldı. Suriye askerleri Lübnan'dan çıkarıldı. Ülke iki keskin siyasi kampa ayrıldı ve savunması kırıldı. Hemen ardından İsrail Lübnan'a saldırdı. 33 gün süren saldırı başarısızlıkla sonuçlandı. Hizbullah'a giden yardımların kesilmesi için proje üstüne proje uygulandı. Örgüt silahsızlandırılacaktı, başarılamadı. Bu arada Lübnan'da ardı ardına suikastler, saldırılar düzenleniyor, Sedir Devrimi projesi uygulanıyor, halk sokaklarda gösteri yapıyordu. İç savaş yeniden başlayacaktı. Şükür ki başlamadı, başlatılamadı. Lübnan siyasetinin basireti bu tehlikeli senaryoyu boşa çıkardı.

Yine bunlar olurken, İsrail uçakları Lübnan ve Suriye üzerinden uçuşlar yapıyor, Türkiye hava sahasını kullanarak Suriye'de nükleer tesis olduğu iddia edilen yerleri bombalıyordu.

2006 yılında Lübnan'da İsrail'e çalışan ve suikastler yapan biri Lübnanlı diğeri Filistinli iki kişi yakalandı. Dönemin İçişleri Bakanı Fevzi Saluk, 'Tel Aviv'i Güvenlik Konseyi'ne şikayet edeceğiz. Ama önce teşhir edeceğiz' dedi. Beyrut'taki ABD Büyükelçisi Jeffrey Feltman; 'Eğer Lübnan bunu yaparsa ilişkiler sekteye uğrar' açıklaması yaptı. Hiçbir şey yapılamadı.

Hariri suikastı aydınlatılamadı, kolay kolay da aydınlatılamayacak. İstihbarat Başkanı'na yönelik suikast ile Hariri suikastı birbirine çok benziyor. Bu saldırıyı aydınlatmak da o kadar kolay olmayacak. Sadece keskin suçlamalar, ithamlar devam edip gidecek.

Aslında 11 Eylül saldırıları ve sonrasındaki büyük saldırıların hiç biri aydınlatılamadı. Dikkat çekici değil mi bu?

Peki bu saldırıyı kim yaptı? Hariri suikastı sonrası bölgede neler olduğuna bir bakalım. 'Suikastten kim faydalandı' sorusunun cevabı her zaman doğruluk içerir ama suikastı aydınlatmaya yetmez. Bu sefer de 'suikastten kim kazandı' sorusunu soralım. Aldığımız cevap yine yeterli olmayacaktır. Uzunca bir süre bu soruların cevabını bulamayacağız..

Hariri suikastını kimin ya da kimlerin yaptığı değil, suikastın kendisi önemliydi ve sonuç doğurdu. Bölgede derin değişimlere yol açtı. Bu suikast de öyle sonuç doğuracak.. Kimin yaptığından ziyade kendisi önemli ve gerekli sonucu doğuracak. Dünkü cenaze töreninde yaşanan çatışmalar bir işaret olabilir.

Şu an için en önemli sonucu, Lübnan'ı Suriye iç savaşına çekmek. Ya da Hizbullah'ın siyasi gücünü kırmayı da Suriye meselesine dahil etmek.. Saldırı olmasaydı da bu bir şekilde olacaktı. Çünkü Suriye'de savaş olacaksa önce Lübnan'da, barış olacaksa da önce Lübnan'da olur.

Peki Suriye böyle bir şey yapmaz mı? Çok daha fazlasını yapar. Kendi ülkesinde şehirleri bombalayabilen, kitlesel kıyımlara girişebilen, iktidarı elde tutma adını halkını gözden çıkarabilen bir rejimin mantığı açısından bakınca daha fazlası bile düşünülebilir. Ancak amacımız suikast gerçeğini öğrenmekse bence biraz daha sorgulayıcı ve sabırlı olmakta fayda var.

Sonuç; Lübnan yeniden suikast ateşinin içine çekildi. Terör üzerinden bölgesel hesaplaşmaların adresi oldu.

Öyleyse devamı gelecektir...

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.