Geleceğimizi belirleyecek mahşerin beş atlısı olarak adlandırdığım beş alan var. Bu beş alanın buluştuğu ortak ama hayatî bir nokta şu: Hepsinin öznesi de insan. Hepsi de, bir toplumun ruh mâcerasını yaşadığı, yaşattığı imkânlar, alanlar, dünyalar...
EĞİTİM, ÖNCÜ KUŞAKLAR YETİŞTİREMEZSE, TOPLUMUN MEZARINI KAZMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZ!
Eğitim, bir toplumun insan yeşerten bahçesidir.
Bir toplumun insan tipini, anlam haritalarını, ruh köklerini genç kuşaklara aktarır eğitim. Bir ülkenin umudunun ve ufkunun ipuçlarını ele verir.
Eğitimde büyük atılımlar yapamayan toplumlar, geleceğe umutla bakamazlar.
Eğitim bir medeniyet meselesidir. Medeniyet iddiaları ve rüyaları üzerine bina edilen bir eğitim sistemi, güçlü tohumlar eker toprağa. Tohumlar, yeşerir, meyve verir, hayat sunar topluma ve insanlığa her alanda çığır açacak öncü kuşaklar yetiştirerek...
Eğer eğitim sistemi, her alanda çığır açacak öncü kuşaklar yetiştiremezse, toplumun mezarını kazmaktan başka bir şe yaramaz!
GENÇLERİNİ İHMAL EDENLER, GELECEKLERİNİ İMHA EDERLER!
Gençlik, bir toplumun, geleceğini inşa edecek umudu, ufku ve yurdudur.
Gençlik, benim gözümde biyolojik değil ahlâkî niteliği bakımından anlam ve değer ifade eder: Genç, isyan eder, isyan edendir: Yetişkinlerin duyarsızlıklarına, ruhsuzluklarına, vurdumduymazlıklarına, kaşarlanmışlıklarına, kanıksamışlıklarına başkaldırandır.
Bütün bu insanî özelliklerin yitirilmesine başkaldırmıyorsa, isyan etmiyorsa, genç genç değildir, fosildir.
Genç, zamanı durduran, hayatı karartan, mekânı solduran her şeye isyan ediyorsa, gençtir; diridir, yaşıyordur, diriltici bir heyecan ve ruh yeşertebilir demektir.
Bir toplumun gençliği kültürünü, kültürel kimliğini koruyabilecek, diri tutabilecek, yaşatabilecek ve yeniden üretebilecek kadar yaşıyor ve yaşatabiliyorsa, o toplumun geleceği parlaktır, önünü görebilir demektir.
KÜLTÜR, BİR TOPLUMUN RUH KÖKLERİ...
Kültür, ekilendir; toprağa düşürülen, ruhlara nakşedilen...
Kök’tür.
Bir toplumun ruh kökleri. Anlam haritaları, değerleri, eskimeyen yemişleri, taze kan devşirilecek, her yeri ve herkesi sulayan, zamana meydan okurcasına, durmamacasına, her dem taze bir güne doğarcasına, her vakit, vaktin ruhunu kuşanırcasına yenilenen, yenilendikçe insanı da, geçtiği her yeri de yenileyen, gürül gürül akan nehirleridir.
Nehirler gürül gürül aktığı zaman, toprak sulanır, ırmak arınır, insanı arındırır, bütün canlıları aynı anda ve aynı yerde yaşatır...
Kültür, bir toplumun geçmişini bugüne taşıyan, geleceğini inşa edecek ruhu, ruh kökleri, umut ve ufuk kaynağıdır.
MEDYA, ÇAĞLA, DÜNYAYLA KURULAN İRTİBATIN ANAHTARI
Medya, bir toplumun yaşadığı çağla kurduğu irtibatın anahtarıdır.
Toplumun medeniyet dinamikleri ışığında çağla nasıl ilişki kurulabileceğini, kültürün, kültürün ürünü sanatların nasıl yeniden üretilebileceğini, çağdaşlaştırılabileceğini gösteren bir anlam ve değer geliştirme ve yayma mecrası.
Medya, mücadele ve varoluş alanı. Medyada yoksanız yoksunuz, yok olmaktan kurtulamazsanız. Medyayı hem iyi kullanmak hem de dönüştürmek zorundayız.
ŞEHİR EN İYİ ÖĞRETMENDİR
Şehirleri bir toplumun aynı anda üç zamanı birlikte yaşayabildikleri, soluyabildikleri en bilge öğretmenleridir. Şehir en iyi öğretmendir, diye düşünürüm tam da bu nedenle: Üç zamanı, geçmiş’i, şimdi’yi ve gelecek zamanı aynı anda duyma, yaşama ve görme biçimlerini öğreten zamanları ve mekânları aynı ânda yaşatan, temâşâ ettiren, zamanda, mekânda, tabiatta, tarihte, yerde ve gökte seyrüsefer yaptıran bilge.
Eğitimi çöken bir toplum, solar, yönünü, yörüngesini yitirir, yolunu şaşırır, zihnen köleleşir.
Gençliğini ihmal eden, kaybeden bir toplum, geleceğini kendi elleriyle imha eder, yok eder.
Kültürünü yitiren, yeniden üretemeyen bir toplum, epistemik kölelere dönüşür, celladına âşık tasmalı çekirgelerden geçilmez.
Medyada varlık gösteremeyen, kültürünü medyayla yeniden üretemeyen toplum, mankurtlaşmaktan ve çağın dışına atılmaktan kurtulamaz.
Şehirlerini yitiren bir toplum şiiri bitirir, şuurunu yitirir.
Bu beş alan, bir toplumun varlığını sürdürebilmesinin anahtarlarını sunar. Bu beş alanda varlık gösteremeyen toplumlar, mezarlarını kazdıklarını, iyi bilmeliler!
Mahşerin beş atlısı olarak gördüğüm bu beş alan, bu ülkenin güvenlik ve bekâ sorunudur. Bu beş alanda büyük adımlar atmak, büyük atılımlar gerçekleştirmek zorundayız. Yoksa yok olmaktan kurtulamayız.
Benden hatırlatması.
Vesselam.