Maraş'ta, Adana'da, Antep'te kitleleri Suriye'den ülkemize sığınanların üzerine yürüten akıl, Türkiye'de nasıl bir senaryo uyguluyor? Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrası siyasi projelerle bu toplumsal gerilim projeleri arasında ne tür bir ilişki var? Bazı medya organları nasıl oluyor da böylesine sorumsuz, kışkırtıcı yayınlar yapıp toplumsal çatışmayı besliyor?
Bakalım...
Mısır'ın cunta lideri Sisi arabulucu oluyor, İsrail Gazze katliamına ara vermek içir ateşkes görüşmelerine razı oluyor. Bir darbeci general Filistin halkının kanı üzerinden itibar kazanmaya, meşruiyet sağlamaya çalışıyor.
Akıl vereni Irak'ın bir milyon evladının katillerinden Tony Blair olunca da itibar operasyonu kan üzerinden yürütülüyor. 'İsrail Gazze'ye neden saldırdı' diye sorup da alamadığımız cevap işte budur.
Mısır demokrasisi Gazze'ye kol kanat gerdi. Darbeye kadar İsrail rahat hareket edemedi. İsrail istihbaratı ile Mısır istihbaratı rahat çalışamadı. Mursi devrildi, ortaklık yeniden harekete geçti.
KAN ÜZERİNDEN İTİBAR
Daha önce Filistin iç savaşını tezgahlayan iki istihbarat teşkilatı, Gazze halkının kanı ve canı üzerinden Sisi'yi, Mısır halkının gözünde kahramana dönüştürmeye çalışıyor.
Ortadoğu'nun her yerinde bu hep böyle olmuştur. Milletler, toplumlar üzerinden acı duyulacak senaryolar uygulanmış ve iktidarlar satın alınmıştır. O iktidarların arkasında hep efendiler, terbiye ediciler, akıl vericiler olmuştur.
Yıllarca Türkiye'de de bu böyleydi. Şükür, son yıllarda bu terbiye edicilerden; bizim adımıza düşünen, bizim adımıza karar veren, bizim adımıza doğruyu belirleyen o gizli elden biraz olsun kurtulduk.
Kurtulduk diyorum ama hala kurtulamamışız.
KIŞKIRTICI YAYINLARIN ARKASINDA NE VAR?
'Ben olsam sınırları açmazdım' sözünden hemen sonra, Türkiye'de yaşayan Suriyelilere bir şeyler oldu. Maraş'ta, Adana'da, Gaziantep'te tehlikeli gelişmeler yaşanıyor. Medyanın bir bölümü, 'sınırları açmam' sözüne paralel biçimde son derece tehlikeli, kışkırtıcı manşetlerle; yayınlarla kitleleri 'Suriyelilere saldırı için gaza getirmeye' çalışıyor.
Irkçı, yabancı düşmanı, merhametten yoksun bir dalga inşa ediliyor. Yaşanan sosyal sorunlar alabildiğine abartılıp çatışmaya yatırım yapılıyor. Birileri sanki Türkiye'deki Suriyeliler üzerinden hükümete, Erdoğan'a ve Davutoğlu'na hesap sormaya, zarar vermeye, Suriye ve Suriyeliler üzerinden cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalede bulunmaya çalışıyor.
Bunlar basit, gündelik şeyler değil. Çok ciddi işaretler sunan, endişe verici sonuçlara yol açabilecek türden şeyler. Türkiye toplumunu savaştan ülkemize sığınan binlerce mağdur insana saldırtmak, bir toplumsal infial uyandırmak ve buradan hükümete, seçime ayar vermeye çalışmak insanlık suçudur.
BLAİR AKLI, İNGİLİZ AKLI!
Bu çirkin bir tezgahtır. Suriye krizini Türkiye'nin toplumsal krizine dönüştürmeye çalışmak suçtur. Bunca insanı hedef yapmak, yarın kitlesel kıyımlara, cinayetlere yol açabilir. Bu tehlikeli oyunu kim yazdıysa cumhurbaşkanlığı seçimleriyle seçim sonrası hesapları da birlikte yazmış demektir.
O yayınların ciddi biçimde sorgulanması lazım. Kimlerin bu olayı hangi medya organları üzerinden beslediğine, tahrik ettiğine dikkatle bakın derim.
Yoksa bu işin arkasında da bir Tony Blair mi var? Birilerinin aklı mı var? Sisi'ye kan üzerinden itibar kazandırmaya çalışan o akıl, Türkiye'de de kan üzerinden siyasi dizayn peşinde olmasın!
Türkiye her zaman herkese kucak açmıştır. Açacaktır. 1991 Körfez Savaşı sonrası sınırlarımıza yığılan yüzbinlerce Kürt için de kapılarımız açıktı. Bulgaristan'da faşizmden kaçan on binlerce Türk için de. Suriye'de o korkunç savaştan ülkemize sığınan bir milyona yakın Arap için de kapılarımız açıktır.
BU KAPILAR, SİZE İNAT, HEP AÇIK KALACAK
Biz Anadolu'da yaşadığımız sürece bu kapılar hep açık olacaktır.
Çünkü bizim tarihimiz yüreklerimizin genişliği kadar büyüktür, güçlüdür, birleştiricidir, zengindir. Bu zenginliği hedef alıyorlar, Suriyelileri değil.
Bu zenginliği bölgenin güçlü enerjisine dönüştürme düşüncesini sarsmaya çalışıyorlar. Suriye'de, Türkiye'de, Irak'ta ve bütün coğrafyada, yüz yıl sonra terbiye edicileri kapıdışarı edip özgür insanların yakınlaşmasının sabote ediyorlar.
Blair'in Sisi üzerinden yaptığı budur. Maraş'ta olanlar üzerinden tezgahlanan budur. Türkiye'ye 'ısmarlama cumhurbaşkanı adayı' önermelerinin sebebi budur.
Türkiye'de olanlarla, Mısır'da ve Irak'ta olanları birlikte okuyabilenler için, aralarındaki bağı farkedebilenler için bugünler tarih yazılacak günlerdir. Tıpkı yirminci yüzyılın başları gibi. Dünya Savaşı yok ama bütün coğrafya savaşın içinde. Yeniden ayağa kalkışı engellemek için senaryo üstüne senaryo uyguluyorlar. Yüz yıl önceki akıl yine bütün bu işlerin arkasında.
Maraş'ta olanlar, tüm ülkeye yaymak istedikleri şey, cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasında yeni siyasi dizayn için bir kışkırtma harekatıdır. Bir örtülü operasyon yapılıyor. Ama asıl seçim sonrası senaryoları göreceğiz.
Türkiye'nin iç politikasını yeniden rehin almak isteyenlerin şovunu izliyoruz.