Türk Siyasal Tarihi açısından “simge değer taşıyan” çok önemli bir siyaset adamını Hakk’a uğurladık. Adnan Menderes…
Onu tanıyanlar, merhum babası gibi bilgeliği yanında tevazusuyla da öne çıktığını bilirler…
Gazeteci, twitter arkadaşım Âdem Yılmaz, Aydın Menderes için “son yıllardaki engelli haliyle engelli demokrasimizi temsil ediyordu” derken, aslında bu toprakların maruz kaldığı “tarihi aksaklıkları” kastediyordu!
Türkiye’deki “siyasal engellerin” dış kaynaklı olduğunu anlamak için dünyayı iyi okumak, tümdengelim metoduyla “fotoğrafın tamamına” bakarak olaylara derinlik kazandırmak ve ona göre değerlendirmek gerekir.
Bu gün Türkiye’nin içimde bulunduğu şartları, karşı karşıya olduğumuz iç problemleri dünyadan soyutlayarak değerlendirirsek yanılırız.
Menderes ile özdeşleşen “engelli demokrasi” ile Batı’nın “Türkiye aleyhtarlığı” arasında bağlantıyı kuramıyorsak, demek ki dünyayı ve Türkiye’yi okuma noktasında “zihinsel engellerimiz var” demektir…
Meseleye bu açıdan bakarken bu yaklaşımın “uç bir yaklaşım” olduğunu düşünenler olabilir, olsun…
Peki, Batı ile alıp veremediğimiz ne?
Türkiye’deki “engelli demokrasi ile Batı arasında” nasıl bir bağ kurulabilir?
Cumhuriyet, yıkılan koca bir imparatorluğun küllerinden doğdu. Kurtuluş savaşımızı Millet olarak başardık başarmasına da, kendimize istikbal hedefinde “körü körüne batılılaşma hülyasıyla” hedef belirledik.
Geri kalmışlığın faturasını “reddi mirasla” ecdada kestik. Bu uğurda emperyalizmin savaşla başaramadığını biz “batılılaşma hülyasına” dalarak “izzet ve şerefimizi” hiçe saydık...
Resmi tarih, genç dimağlara ecdada “övgüler” telkin edeceğine “sövgü” dolu bir tarih şuursuzluğu aşıladık…
Osmanlı’ya “gerici, yobaz” yakıştırmaları bu eğitim sisteminin “yüz karası” oldu…
Emperyalizmin katliamlarını sinemize gömdük. Acılarımızı tarihi unutturacak “sözde sloganlarla” yaşattık. Biz tarihimize “özde sahiplenmedikçe” emperyalizm ve onun işbirlikçileri acılarımız üzerinden “sözde” olaylar ihdas ettiler. Kendi kıyımlarını örtbas etmek için Osmanlıyı “katliamcı” devlet olarak tanıttılar.
Kurtuluş savaşını vermiş bu milletin “neden Batı’nın aşüfte kültürünü baş tacı ediyoruz” diye sorgulamaya kalkışanlar, “irtica-mürteci(gericilik-gerici)” yaftası ile karşılık buldu...
Yakın tarihe ve hayatın gerçeklerine özeleştiriyle yaklaşanları “rejime yönelik tehlike” addettiler...
“Menemen olay”ı gibi adli bir konuyu “devlete kalkışma” olarak gösterdiler. “Provakatif eylemler” bu milletin enerjisini tüketmek için biçilmiş kaftandı ve bize mütemadiyen giydirdiler…
“Kendi saltanatlarını” devam ettirmek adına, Atatürk’ü hayatın bütün sosyoekonomik, kültürel ve bilimsel alanlarında “deha” olarak sunmaya çalışmakla Atatürk’e “ulaşılamaz bir kimlik” atfettiler…
Atatürk, kendiliğinden ortaya çıkmış gibi “Osmanlı’nın yetiştirdiği bir paşa” olduğundan hiç mi hiç bahsetmediler...
Yine yakın tarihimizde, seçimle gelen iktidarları “darbelerle” alaşağı ettiler. Yetinmediler, Türk Siyasal tarihinde “kara bir leke” olarak Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam ettiler…
Türkiye ne zaman kendini toparlamaya kalktı, ne zaman ayaklarını sabit kılmaya başladı, bu küresel güçler devreye girerek ülkemizin inkişafında ayak bağı olmuşlardır. Osmanlının üç kıtaya hükmeden küresel gücü “yeni kurulan cumhuriyette de hayat bulabilir” endişesiyle aralıksız iç dinamiklerinizle oynuyorlar. İşte “darbeler, sağ-sol olayları, Alevi-Sünni olayları, PKK terör örgütü, Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları vs.” gibi birçok konu, böyle bir sürecin ürünüdür.
Küresel güçlerin ülkemiz üzerindeki senaryoları bu kadarla kalmayacaktır. Uluslar arası arenada, iç dinamiklerimizi zaafa uğratarak her türlü siyasi, ekonomik ve kültürel baskılar devam edecektir.
Mesela Fransa!
Fransa “Sözde Ermeni Soykırımı” oylamakla yeniden “Ortaçağ’ın karalığına” dönmüştür. Trajikomik durumlarını er geç fark edeceklerdir. Zira akıl için tarik(yol) birdir. Onları bu antidemokratik tavırları kendilerini “rezil rüsva” edecek türden. Biraz sabredersek göreceğiz! Önemli olan bizim duruşumuzdur!
Hâsılı, Türkiye’deki “engelli demokrasisi” ile Batı arasındaki bağı, Adnan Menderes’te çözebiliyorsak, sorunlar yumak olmaktan çıkacaktır…
Adnan Menderes’i rahmetle anıyoruz. O bu toprakların bir emanetiydi. Sayın başbakan’a “emanete sahip çıktığı için” teşekkür ediyoruz. Zira bu topraklarda nice “emanetler” zayi olmuştur!