Meyve yiyeceksen iyisini bulup yiyeceksin!

Aydan ÜSTKANAT

İyi ve kaliteli meyveye ulaşmak isteyenler artık semt pazarına değil, bilgisayar başına geçiyor? Artık market alışverişi, birinci el çiftiden yapılmaya başlandı. İnternet üzerinden hizmet veren, çiftçi ve tüketici ilişkisine iyi bir örnek: Turuncubağ! Burası Finike’de bir meyve bahçesi. Başta Finike portakalı olmak üzere, limon, kumkuat, şadok, greyfurt, kanportakalı gibi narenciye, nar ve avokado meyvelerini yetiştiriyorlar.

Elma yeme, armut yeme, onu yeme, bunu yeme! Bu iş “yeme” demekle olmuyor. Genlerimize işlemiş ekmekten, börekten, meyveden vazgeçemiyoruz. Öyleyse ne yapmalıyız? En iyi malzemeyi bulmalıyız. Misal, ben portakal yemem. Çünkü midemi alt üst ediyor, daha doğrusu öyle sanıyordum. Kısa bir süre önce her portakalın bunu yapmadığını fark ettim. Asit dengesi doğru, lezzeti ekşi olmayan, ilaçsız portakallarda bu sorunu yaşamadığımı gördüm. Maalesef iyi meyvelere ulaşmak da eskisi gibi kolay değil. Tüketici olarak nitelikli gıda konusunda hepimiz sıkı bir mücadele içindeyiz. 

Özellikle meyve söz konusu olduğunda sıkıntı büyük. Ayağımıza kadar binlerce kilometre tepip gelenleri “zaman aşımına” uğrayan sebze ve meyveler ne kadar sağlıklı? Meyvelerin içeriğinin çoğu su. Ne kadar çok yol yapar, ne kadar çok soğuk hava deposunda beklerse o kadar su kaybediyor. Ayrıca daha fazla para kazanmak için farklı yöntemlerle kabuklarını zırh haline getiriyorlar. Böylelikle çabuk bozulmayan, yola dayanan, raf ömrü uzun lezzetsiz, vitaminsiz meyveler, pazar ve market raflarına yerleşiyor.

Artık bir çoğumuz tarım ürünlerini ilk elden almanın önemini kavramış durumda. Tuncel ailesinin kurduğu Turuncubağ, bu hizmeti veren onlarca bahçeden sadece biri. Bu tip bahçelerin meyveleri iyi tarım sertifikaları ile yetişmekte ve daha vitaminli, daha lezzetli olmakta. Ancak bu girişimlerin pek çoğu lojistik sebeplerden, başarısız iş modellemelerinden ya da tecrübesizlikten kaynaklı devamlılığı sağlayamıyor.

Bugün Finike ve Turunçova bölgesinde hem çevresel sürdürülebilirlik, hem bilinçli su tüketimi, hem de organik yetiştiricilik gibi ‘iyi tarım’ pratiklerini uygulayan; birebir satış modeli ile tüketicilerin taze ve güvenilir gıdaya erişimini arttıran iş modelleri ağzımızın tadını yerine getirecek gibi.

Turuncubağ hikayesi bundan altmış sene öncesine dayanıyor. Tuncel ailesinin dedesi Ali Tuncel, hayatı boyunca hem yöreden, hem de yurtdışından narenciye fidanları toplamış. Ali dedenin hangi fideyi aşıladığını unutması ile bahçede eşi benzeri olmayan narenciye ağaçları yetişmeye başlamış. 

- Ne demek aşılanan fidenin bir kez daha aşılanması?

Siz bir turunç ağacına yafa portakalı aşılarsanız, aşıladığınız daldan yafa portakalı üretebilirsiniz. Dedem, bahçede hangi ağaca hangi meyveleri aşıladığını unutup bahçedeki bütün ağaçları birden fazla sayıda aşılıyor. Böyle olunca da Turuncubağ’da bir ağaçta hem portakal hem limonu aynı anda görebiliyoruz. 

- Neden bu işi yapıyorsunuz? 

Ben Turuncubağ’ın olduğu bahçedeki evimizde doğdum, büyüdüm. Dedemden bize de narenciye tutkusunu aşılandı tabiri caizse. Büyüyünce de bu özel bahçeyle bağlarımı koparmak istemedim ve çağın ihtiyaçlarına uygun bir iş modeli ile yenileyerek bu markayı ortaya çıkardım. İyi tarımla uğraşıyoruz ve yaptığımız işi sadece kendimiz için değil, çevre ve tüketici için de en doğru şekilde yapmak çok büyük bir mutluluk.

- Finike, Alanya, Antalya bölgelerinde, iyi tarımla uğraşan kişi sayısı hızla artıyor. Neden?

Aslında, toprağa gönül verip bu yola çıkan kişilerin pek azı başarıya ulaşabiliyor. İnternette, bu işte başarıya ulaşmış örneklerin az kısmını görüyoruz. Sosyal medya sayesinde üreticilerin görünürlülüğü arttı. Büyük şehirde yaşayan insanların toprağa, taze ve temiz gıdaya olan ihtiyacı öyle çok ki artık direkt satış yapan üreticilerden alış verişi tercih ediyorlar. 

- Tarımda nerede yanlış yapıldı?

Şu anda su ve toprak verimi konularında çiftçi çok sıkıntı yaşıyor Bu sıkıntılarının ana sebebi zamanında verimi arttırmak için kullandıkları tarım ilaçları. İlaç kullanımı bugün toprak verimliliğini azalttı ve toprağın su ihtiyacını arttırdı, bu da maliyeti yükseltti. Çiftçi artık bu maliyetin altından kalkamıyor ve toprağını satıyor. Bu topraklara ya bina yapılıyor ya da büyük şehirden kaçan ve tarım ile uğraşmak isteyen kişilerce tarım faaliyetleri sürdürülmeye çalışılıyor. Ancak çoğu hobiden ileriye gidemiyor. 

- Sürdürülebilir tarım için ne yapmak gerek, siz nasıl başardınız?

Ülkede hem sürdürülebilir tarım, hem de sürdürülebilir iş modeli konusunda kapasite geliştirme eğitimlerine ve teşviğe ihtiyacımız olduğu çok açık. Öyle güzel bir coğrafyada yaşıyoruz ki, en verimli şekilde kullanıp hem sürdürülebilirliği hem de yerel kalkınmayı tarımla sağlamak mümkün. Biz bunun mücadelesini veriyoruz aslında. 

- Sizin diğer yetiştiricilerden ne farkınız var? 

Turuncubağ olarak en büyük farkımız geleneksel narenciye üretimini ve satışını günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde işlemek. Bunu yaparken küresel sorunlara duyarlı olarak standartlarımızdan ödün vermemek. Her şeyden önce biz tüketici ile birebir iletişim kuruyoruz, bütün sorularına yanıt veriyoruz. Tutkumuz onlara da bulaşıyor. WWF’in raporuna göre ağaç ve ormanların yok olması, küresel ısınmayı yüzde13 arttırıyor, biyoçeşitlilik tehlikeli boyutlarda azalmış durumda, su sorunları şiddetle arttı ve yakın gelecekte dünya nüfusunun gıda ihtiyacına mevcut gıda üretimi yeterli gelmeyecek. Bütün bu senaryoların sebebi aslında sürdürülebilir tarım pratiklerinden uzaklaşmış olmak. Turuncubağ olarak Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Maddelerini kendimize rehber aldık. Kimyasal kullanmıyor, toprağımızı kirletmiyor, biyoçeşitliliğe zarar vermiyor ve su tüketimimizi modern yöntemlerle minimize ediyoruz. 

Sadece kendimiz için değil çevrenin ve tüketicinin de faydasını düşünüyoruz. Bu yüzden de ihtiyaçlara uygun olarak iyi tarımla uğraşıyoruz. 

Hem sürdürülebilir tarım, hem de sürdürülebilir iş modeli konusunda kapasite geliştirme eğitimlerine ve teşviğe ihtiyacımız olduğu çok açık. 

Finike, dağlardaki bol mineralli taze suları ve alüvyonlu toprakları taşıyan çaylarla çevrili, toprağı zengin bir bölge. Bu nedenle yetişen meyvelerin tat yoğunluğu, asitlik oranı ve vitamin zenginliği çok özel. 

“İYİ TARIM UYGULAMALARI” NE ANLAMA GELİYOR?

İyi Tarım Uygulamaları (İTU) FAO tarafından, “Tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan yaşanabilir, ekonomik açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan, hayvan sağlık ve refahı ile çevreye önem veren bir hale getirmek için uygulanması gereken işlemler” olarak tanımlanmaktadır. İyi Tarım Uygulamalarının amacı insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyecek üretimin yapılması. Bunun için İTU, Zararlılarla Entegre Mücadele (Integrated Pest Management, IPM) ve Entegre Ürün Yetiştiriciliği (Integrated Crop Management - ICM) tekniklerinin, üretimde birlikte uygulanmasını önermekte. Üretim sonrası hasat ve depolamada hijyenik koşulların sağlanması ve ürüne herhangi bir bulaşmanın önlenmesi amacıyla Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları (Hazard Analysis Critical Control Point - HACCP) ilkelerinden yararlanılmakta. 

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.