Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’ımıza hamd; Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehlî Beyti’ne, Ashabına, canımız Ana ve Babamıza, Allah (c.c)’ın ilke ve inkılabı İslam’a tabi olan Mü’min kardeşlerimize, Din ve Vatan muhafızı Şehid ve Gazilerimize salat ve selam olsun!
Kıymetli Kardeşlerim, çeşitli temaslarda bulunmak ve gurbetçi kardeşlerimizle kucaklaşmak için bir müddettir Avrupa ziyaretlerimiz devam ediyor. Vakit darlığından bu hafta yeni bir yazı kaleme alamadık, anlayışınıza istinaden geçtiğimiz yıllarda kaleme aldığımız “Müslümanın, Müslümandan başka dostu yoktur” başlıklı yazımızı önemine binaen tekrar ilginize arz ediyoruz.
(Ey Mü’minler!) Sizler, işte böylesiniz; (hâlâ) onları (Din ve Vatan düşmanlarını) seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler (üstelik düşmandırlar). Siz Kitabınız Kur’an’ın tümüne inanırsınız, onlar (münafıklar ise sadece) sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler (ama Kur’an’ın bazı şeriat hükümlerini inkâr ve itiraz ederler), kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kin ve öfkenizle geberin!” Şüphesiz Allah, gönüllerin özünde saklı duranı bilendir.”
“(Ey sadık mü’minler!) Size bir iyilik dokununca (kâfirler ve münafıklar) kıskanıp tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinip ferahlanırlar. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarını kuşatıverendir.” (Ali İmran S. 119-120) İlahi Mesajlarının, tezahür ederek bizatihi yaşadığımız ve Kur’an’ın, Allah cc kelamı olduğuna dair inancımızın bir kez daha pekiştiği büyük bir ibret ve fitne asrındayız! Rabbimiz bizleri bugünler için uyarmış! Ama bizler maalesef “İslamsız hayatın” meydana getirdiği zehirlere düçar olduk ve hepimizi derinden etkilemeye devam ediyor! İslam Nuruyla aydınlatmayan dünyayı ve dünyamızı zulümat karanlıkları kapladı maalesef!
Hak ve Adaletin yerini zulüm aldı! Uhuvvetin (kardeşliğin) yerini ğuduvvet (düşmanlık) aldı. Sevgi, af ve merhametin yerini kin, hased, ihtiras ve kasvet (kalp katılığı) aldı! Bu sebeple darlık zamanındaki gerçek dostlarımızla, çıkara dayalı dost maskeli Din ve Vatan Düşmanlarını karıştırdık.!
Mal ve Makamlar uğruna dil ve ayak oyunlarıyla ne gönülleri yıktık! İttifak etmemek üzere İttifaklar adıyla iftirak (ayrılık) cepheleri oluşturduk! Ve birleşmemek üzerine birleştik! Nefislerimize esaretimiz sayesinde sadece bir avuç mutlu ve putlu azınlığın çıkarlarına yarayan Particiliklere ayrıldık!
Başkanına, liderine, şeyhine, hocasına biati (!) Cennete girmenin olmazsa olmaz şartı görürken, din kardeşine ise hoşlanmadığı bir sözü, yazısı ve eyleminden dolayıda hemen “Cehennemlik oldu”, hatta “hain oldu” diyebilecek harici, tekfirci kronik hasta kafaları İslam ile ıslah etmedikçe nasıl birleşip güçleneceğiz?
Tüm mazlum coğrafyayı ve hepimizi kasıp kavuran bu fitnelerden kurtuluşun yolu; şaşı olmuş gözlerimizi, gönül yıkan dillerimizi başkalarına ipotek ettiğimiz akıllarımızı sade ve sadece Allah’ımıza kulluk ilacıyla ve Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin güzel Ahlakıyla acilen tedavi ettirmeliyiz!
“Ve her insan yaratılıştan bilmeli ki, iyilik ile kötülük asla bir olmaz. O hâlde, ey Müslüman! Sana kin besleyen insanlara sen kin duyma; aksine, onlara şefkat ve merhametle yaklaş; sana kötülük yapana iyilikle karşılık ver; gönül incitmeden, rencide etmeden, tatlı dille ve yapıcı bir üslupla, yani en güzel şekilde kötülükleri bertaraf et! İşte o zaman, aranızda kin ve düşmanlık bulunan kişinin sanki birdenbire sımsıcak bir dosta dönüştüğünü göreceksin. Fakat bu (kötülüğü iyilikle savmak olgunluğu) üstün meziyeti, sadece zorluk ve sıkıntılar karşısında sabredenlere verilmiştir. Diğer bir deyişle bu, ancak ilim, hikmet, şefkat, merhamet gibi güzelliklerden büyük bir pay almış olanlara verilmiştir.” (Furkan S.34-35) İlahi Mesajların gereğini yerine getirmeliyiz ki birbirimize şaşı gibi ters görmemeli, ters bakmamalıyız! O zaman “Müslümanın Müslümandan başka dostu yoktur!” gerçeği gereği birleşerek yeniden karanlık asırları, evlerimizi yurtlarımızı ve Dünyamızı zulmün ve zalimlerin işgallerinden kurtararak İslam’ın Nuruyla aydınlatabiliriz!
Aksi halde, gücümüzü birbirimizi yemekle erittirmeye devam edersek, Siyonist ve Emperyalistlerin zulüm karanlıkları içinde Ahlaki, Siyasi ve Ekonomik köleleri olmaya devam ederiz! Allah korusun!
Unutmayalım ki; “Kin ve düşmanlık üzere İlmi ve Siyasi davet yapanlar, düşman gördüğü gerçek dostlarını asla kazanamazlar! Aksine yalnızlaşmaya devam ederler! Ve Dost gördüğü Din ve Vatan Düşmanlarıyla beraber Dünya ve Ukbada hüsrana mahkûm olurlar!” Allah korusun!
Amin
Nefsimizde, ailemizde ve ülkemizde “İslam Sözleşmesi”nin uygulanması, Mescidi Aksa’mızın, Osmanlıcamızın özgürlüğü, tatil olması dileğiyle ...
Selâm, sevgi ve duayla…