Mutfakta en yeni trendler

Aydan ÜSTKANAT

Uzakdoğu’dan Peru’ya her yıl mutfağımıza yeni bir ürün giriyor. Bu ürünlerin kimi hızlı zayıflatma, kimisi de bağışıklığı anında güçlendirme etkisi ile pazarlanmakta. Her biri için “süper gıda” algısı oluşturulurken, kimisi glüten alerjisi, kimisi vegan, kimisi de çiğ (raw) beslenenlere ciddi gıda alternatifi oluyor.

Bugün, son yıllarda ülkemizde hızla pazarlanan üç farklı gıdadan bahsetmek istiyorum. Üçü de çok uzak diyarlardan ama hepsi de Türkiye’de yetiştirilmeye başlandı. Üçünün ortak özelliği; kolay yetiştirilmesi, glüten içermemesi ve besleyici gücü. Biraz tanımakta fayda var, bakalım neymiş bu gıdalar?

Geçtiğimiz günlerde yine bir market turumda, “Spirulina” isminde bir paket gördüm. İlk kez gördüğüm Spirulina paketine satın almak için uzanmışken etiketine gözüm takıldı; 69 TL yazıyordu, gramajına baktım 70 gr. Cidden şöyle bir yutkundum. İlk şoku attıktan sonra sosyal medyadan yaptığım yayınlara yurt dışında yaşayanlar anında cevap vermeye başladı: “Kullandım, ben anlamadım”, “Beğenmedim, tadı feci”, “Çay bu”, “Bir ay o kötü kokusuna inat direndim içtim ama hiç kilo kaybım olmadı” diyen mesajlar uzadı gitti. Dokusu kınaya benziyor. Aslen mikroskobik bir su yosunu cinsinin tozu. Sonradan hatırladım, takviye kapsüller pazarlayan markalar eczanelerde zaten onu satıyordu. 

SÜPER BESİN İDDİASI

Anavatanı Hindistan olan ve farklı amaçlarla kullanılmak üzere birçok araştırmaya konu olan Spirulina, NASA’nın programına 1988’de katılmış. Kapsül olarak, astronotlar için günlük besin takviyesi haline getirmiş olması muhtemelen itibarını arttırmış olmalı. Protein oranı çok yüksek, karbonhidratı düşük, demir, kalsiyum açısından zengin bir antioksidan. Etten uzak duranlar için yaygın olarak kullanılan takviye bir besin. Tüm bunlar bir tarafa Türkiye’de gramı altın kadar kıymetli bir takviye ne kadar yaygınlaşır soru işareti. Üstelik bu tozu alıp kurabiye, kek de ya da mezelere ekleyemiyorsunuz. Günde bir gramla üç gram arası öneriliyor ve bunu da suyun içinde çözdürüp için deniyor. Kısaca bu ürün bu fiyatıyla ve yemekle ilişkiyi kestiği için bana göre değil onu rafına geri koyuyorum. Zayıflatma etkisi demişken hemen yanı başındaki Teff yazılı pakete dönüyorum.

DÜNYANIN EN KÜÇÜK TAHILI

Sanırım Teff sevildi, onun un haline gelmesi de kullanım alanlarını genişletti ve çölyaktan muzdarip tüketiciye bir alternatif oldu. Teff şu an Türkiye’de buğday renginde olanıyla pazarlansa da tıpkı kinoa gibi üç farklı rengi bulunuyor. Tipi de pişme şekli de zaten kinoaya benziyor. Tadı kendine özel biraz kestane biraz fındık. Tane olarak alıp evde iyi bir blenderda kendiniz öğütebilirsiniz. Böylelikle hem saf un elde edersiniz hem de daha lezzetli olur.

Zayıflatma konusuna gelince bu bir pazarlama yöntemi mi yoksa gerçek mi? Konuyla ilgili gazetemizin yazarı Erdem Yeşilada’yı arayıp sorduğumda Teff’i ilk kez duyduğunu ama altı boş zayıflatma hikayelerine çok tanık olduğunu söyledi. 

Zayıflama sırrı: TEFF

Bir ürünün etiketi “zayıflatma” ise genellikle bir sezonluk ömrü oluyor. Ben aksini görmedim. Teff’in sonu bu mu olur bilemem, göreceğiz. Son günlerde Hollywood ve memleketimin bazı ünlülerinin zayıflama sırrına konu olduğunu görüyoruz. Etiyopya’nın yerel ürünü olan Teff, glüten içermediği için uzun bir süredir glüten alerjisi olanlara bir tahıl alternatifi oluyor. Onunda fiyatı ucuz değil ama en azından alınabilir düzeyde. Bir süredir Türkiye’de üretimi söz konusu belki ileriki günlerde rakamları daha makul seviyeye iner. 

TEFF iddiası

- Kilo verme

- Dolaşım sorunlarını çözme

- Kemik sağlığını destekleme

- Bağışıklık sistemini güçlendirme

- Diyabet sorunlarını giderme

- Sindirime faydalı

- Kalp sağlığını destekliyor

- Enerji üretimine destek

Zor tada sahip bir tahıl AMARANT

Amarant yani diğer ismiyle Horozibiği tohumunu yaklaşık 10-12 yıl önce Londra’da bir marketten satın almıştım. O kadar kötü bir tadı vardı ki bir daha izini hiç takip etmedim. “UN” kitabını hazırlarken markette unu ile karşılaşana kadar da onu unutmuştum, tekrar bir şans verdim ama tarifi kitaba eklemedim. Ekşi ve zor bir tadı var. Aslında onu bir daha kullanmamak üzere rafa kaldırsam da üç yıl kadar önce Yozgat’ta ilk ekim denemesi yapıldığını biliyorum, demek ki sevenleri olmuş. Anavatanı Güney Amerika olan Amarant bir bitkinin tohumu Aztekler tarafından kullanılmaya başlanmış. Amarant’ın bitkisinin yaprakları da tüketilebiliyor. Tohumu ise tıpkı mısır gibi ısıyla buluşunca patlıyor ve bu şekilde de tüketilebiliyormuş! Bunu denemeye karar verdim, belki de bu kez beğenirim. Kahvaltıda tıpkı çiya tohumu gibi sütle, haşlayıp salatalarda veya diğer bakliyatlara karıştırarak pilav veya kısırda kullanabilirsiniz. 

Bugüne kadar yapılan araştırmalardan gördüğüm ve tecrübelerim gıdada dengeli beslenmenin, çeşitliliğin, iyi tarım ürünlerinin ve vücut aktivitesine göre tüketilen miktarın bir bütün olduğu. Bugünkü yazıma konu olan bu üç malzemeden her birinin eminim ki metabolizmaya bir faydası ve gıda çeşitliliğine katkısı olacaktır. Önemli olan çözümü tek bir gıdada aramamak, yerli tohumu bırakmamak ve yeni ürünlerin astronomik satış rakamlarına itiraz etmek. 

Amarant iddiası

- Buğdaydan yüzde elli fazla proteine sahip

- Kan şekerini dengelemesi

- Kemik sağlığına etkisi

- Kansere karşı etkisi

- Sindirimi olumlu etkiler

- Buğdaya göre demir açısından zengin

- Kilo vermeye yardımcı

Spirulina iddiası

- Vücutta bulunan Candida maya türünü ortadan kaldırıcı etkisi

- Detoks

- Kanserle savaş

- Zayıflatma

- Kolestrolü düşürme

- Enerji üretimi

- Sinüsleri temizleme

- Zehirlenme ve alerjik semptomları azaltma

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.