Namaz herkese farz değildir. Namazın farz olması için kişilerin taşıması gereken bazı özellikler vardır. Bunlar üç tanedir. Bu üç şartı taşıyan kişilerin namazının geçerli olması için ise namazın dışından ve içinden olmak üzere 12 şart vardır.
Müslüman veya mü’min bir kul abdest alır ve yüzünü yıkarsa, gözleri ile bakarak işlediği her günah abdest suyu -veya suyun son damlası- ile yüzünden çıkar. İki elini yıkadığında, elleriyle tutarak işlediği her günah abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ellerinden çıkar. Ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarıyla yürüyerek işlediği her günah abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ayaklarından çıkar. Neticede o mü’min kul günahlardan temizlenmiş olur.”
(Müslim, Tahâret 32. Tirmizî, Tahâret 2)
Namazın şartları iki çeşittir:
1- Namazın farz olmasının şartları,
2- Namazın sıhhatinin (geçerli olmasının) şartları.
NAMAZIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI
1- Müslüman olmak.
Erkek olsun kadın olsun her Müslüman üzerine namaz farzdır.
Hanefîlere göre kâfire namaz kılmak farz değildir. Bu, Hanefîlerin: “Kâfirler ne dünyada ne de ahirette şerîatın furûundan sorumlu değillerdir” kaidesine mebnîdir.
Cumhûra göre ise; namaz kâfire dünyada kendisinden istenecek şekilde farz değildir. Çünkü kâfirin namazı sahîh değildir. Fakat âhirette bundan ötürü azap görecek şekilde üzerine farzdır.
Zira İslâm’ı kabullenerek bunu yapma imkânına dünyada iken sahipti.
Bu; cumhûr katında (Şafi’î, Mâlikî ve Hanbelîler nezdinde) kabul gören: “Kâfirler şerîatın furûu ile muhataptırlar” yahut “Küfür halinde iken, Müslüman olmakla sorumludur” şeklindeki kaidelere dayanmaktadır.
Kâfir biri Müslüman olduğu zaman, geçmiş namazları ittifakla kaza etmez. Çünkü Allâh-u Te’âlâ bir âyette şöyle buyuruyor:
“O kafir olmuş kimselere söyle ki: Eğer (inkârdan) vaz geçerlerse, gerçekten geçmiş olan (günahları) kendileri için bağışlanacaktır. Ama yine (kafirliğe) dönerlerse, (bilsinler ki) evvelki (ümmet) lerin (başına gelen azap) kanunu muhakkak geçmiştir.” (Enfâl Sûresi: 38)
Amr ibni Âs (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “İslâm, kendisinden öncesini siler” (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:17792, 6/232)
Mürteddin (dinden çıkanın) irtidat halindeki namazları kaza etmesi meselesine gelince, Hanefîlere göre; kâfire küfür halindeki namazları kaza etmesi gerekli olmadığı gibi, mürted olan kişiye de irtidat (dinden çıkma) halindeki namazları kaza etmesi gerekmez. Diğer üç mezhebin fakîhlerine göre ise; ona bir ceza olması için irtidat halindeki namazları İslâm’a girdikten sonra kaza etmesi gerekir.
2) Bülûğa ermiş olmak.
Bu yüzden çocuğa namaz kılmak farz değildir.
Çünkü Ali (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Üç kişiden kalem (teklif) kaldırılmıştır: Büluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uykuda bulunandan ve iyileşinceye kadar aklını kaybetmişden.” (Ebû Dâvûd, Hudûd:16, no:4402, 2/545)
Fakat, erkek olsun, kız olsun, alıştırmak için yedi yaşına ulaştığı zaman küçük çocuk namaz kılmakla emrolunur.
Şayet namaz kılmazsa eğer fayda sağlarsa üç vuruşu geçmemek üzere sopa ile değil de, el ile hafifçe dövülür. Dövme fayda sağlamayacaksa on yaşına kadar kendi haline bırakılır.
Çünkü Amr ibni Şu’ayb’ın, babası vasıtasıyla dedesinden (Radıyallâhu Anhum) rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kendileri yedi yaşında olan çocuklarınıza namaz kılmayı emredin. Kendileri on yaşındayken ise namaz kılmamaktan ötürü onları (hafifçe) dövün ve yataklarda aralarını ayırın.” (Ebû Dâvûd, Salât:26, no: 494, 1/187; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no: 6701, 2/599)
Bu hadîs-i şerîfteki emir, çocuğa değil çocuğun velisine yöneliktir. Çünkü Allâh-u Te’âlâ şöyle buyuruyor:
“Ailene namazı emret, sen de ona devam et.” (Tâhâ Sûresi: 132)
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi (cehennem) ateş(in)den koruyun.”(Tahrîm Sûresi: 6)
3) Akıllı olmak.
Bu nedenle deliye namaz farz değildir. Geride zikredilen hadîs-i şerîf bunun da delilidir.
NAMAZIN FARZLARI
Namazın farzları on ikidir. Bunlardan altısının namaza başlamadan önce bulunması gerekir.
1- Hadesten tahâret (temizlik),
2- Necâsetten tahâret,
3- Setr-i avret (avret yerlerini gizlemek),
4- İstikbâl-i kıble (kıbleye yönelmek),
5- Vakit,
6- Niyet.
Diğer altısı da namaza başlamayla gerekir.
1- İftitâh tekbîri (başlama tekbîri),
2- Kıyâm (ayakta durmak),
3- Kırâat (okumak),
4- Rukû’,
5- Sücûd (secde yapmak),
6- Ka’de-i ahîre (son oturuş).
NAMAZA BAŞLAMADAN ÖNCE GEREKEN ŞARTLAR
HADESTEN TAHÂRET
Hades: Cünüplük ve abdestsizlik halidir. Namaz kılacak olan bir kimse şayet cünüp ise gusletmesi, abdestsiz ise abdest alması, su bulamazsa teyemmüm etmesi gerekir.
Çünkü Allâh-u Te’âlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız vakit yüzlerinizi ve dirsekler(iniz)e kadar ellerinizi yıkayın, başınıza meshedin, ayaklarınızı da topuklar(ınız)a kadar yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin (boy abdesti alın)…” (Mâide Sûresi:6)
NECÂSETTEN TAHÂRET
Necâset (pislik) iki kısımdır.
1- Necâset-i ğalîza (ağır pislik),
2- Necâset-i hafîfe (hafif pislik).
Necâset-i galîza: Pis oluşu kat’î delille sabit olan şeylerdir. İnsanın idrarı, akan kan ve tavuk, kaz ve benzeri havada pislemeyen kuş cinsinin pisliği.
Necâset-i ğalîzanın katı olanından bir dirhem (2.17 gr) den az olan, af dahilindedir. Sıvı olmayandan ise avuç içinden daha az bir alanı kaplayan miktar af kapsamındadır.
Bu miktarlar bağışlanmış olmakla birlikte, az necâset (pislik)le kılınan namaz meşhur görüşe göre; tahrîmen mekruhtur.
Necâset-i hafîfe: Pis oluşu kat’î olmayan delille sabit olan şeylerdir. Eti yenen hayvanların idrarı gibi. Necâseti hafîfeden affedilen miktar, bulaştığı bedenin veya elbisenin dörtte bir kısmından az olan miktardır. Bu miktar, namaza mani değildir. Ancak bu miktar necâset, üzerinde veya elbisesinde iken onu temizlemeden kılması tahrîmen mekruhtur.
“ELBİSENİ TEMİZLE”
Namazın sahîh (geçerli) olması için elbisede ve kılınan yerde, ayak, el ve dizler ile alnın konulacağı yerlerde affedilmeyecek kadar çok necaset (pislik) bulunmamalıdır.
Çünkü Allâh-u Te’âlâ şöyle buyuruyor:
“Elbiseni temizle.” (Müddessir Sûresi:4)
Hadis-i şerif: Âişe (Radıyallâhu Anha)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Hayız hali yöneldiği zaman namazı bırak, bu hal üzerinden gittiğinde kendinden kanı temizle ve namaz kıl.”(Buhârî, Hayz:28, no:324, 1/125)
Üzerinde veya elbisesindeki pisliği giderecek şeyi bulamayan kimse, pislikle beraber namazını kılar. Namazdan sonra onu giderecek şeyi bulursa namazı iade etmesi gerekmez. Devamı Cuma günü...
Ayet-i kerime
Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.” (Mâide, 6)
Alimlerden öğütler
Ey oğul! Tam manasıyla kul hakkının ödenmesi cihetine gidilmelidir. Bu yolda tam bir gayret gösterilmelidir. Ta ki, üzerinde hiç kimsenin hakkı kalmaya. Çünkü bu dünyada hak ödemek kolaydır, yumuşaklıkla, tatlı dille helallik dilemek mümkündür; ama âhirette iş zordur. Orada çare bulmak mümkün degildir. (İmam-ı Rabbani)