İnternet aracılığıyla birisiyle tanışmıştım. Bir sene kadar görüştüm. Görüşmemiz her gün birkaç saat telefonla, nadiren de yüz yüze oldu. Hiç eli elime değmedi, bana ciddi duygular beslediğini ifade etmedi. Ama ben ciddi duygular beslediğini düşündüm.
Bana açılmasını beklemedim, kendisinden hoşlandığımı söyledim. Bunu söylememle irtibatımız bıçak gibi kesildi. Benim hakkımda sadece dostane, arkadaşane düşüncelere sahipmiş.
Bu anlattıklarımın üzerinden 2 sene geçti. "Bir erkek bir bayanla her gün görüşüp de dostane düşünce taşır mı?" anlayamadım. "Neden benimle böyle oyun oynadı?" dedim, uzun süre kendime gelemedim.
Fakat şu an, "Ciddi düşünmeyen birisiyle niçin yüz yüze görüştüm? Bu günah değil miydi?" diye kendime kızıyorum. Beni böyle ortada bırakan kişinin yaptıkları hak hukuk açısından nasıl değerlendirilebilir? Hakkıma girmiş oluyor mu? (Rumuz: Derya)
Hak hukuk kavramının düşünülmesi için bir kaybınızın, bir mağduriyetinizin olması lazım. Söz verdiği halde sözünden döndü mü? Size birtakım vaatlerde bulundu da vaz mı geçti? Size evlilik konusunda ümitlendirdi de ortada mı bıraktı?
Hayır, böyle bir şey olmamış, "ciddi duygular" da beslememiş. Siz niyetinizi açıklar açıklamaz da hemen görüşmeleri bitirmiş. Demek ki sizinle evlenme diye bir düşüncesi olmamış, anlaşılan bunu aklına bile getirmemiş.
Böyle bir şey söz konusu değilse neye göre hak hukuktan bahsedebiliriz? Demek ki nadir de olsa bu tür insanlar vardır. Ya sizinle gönül eğlemiştir, bir erkekle değil de bir bayanla görüşmeyi tercih etmiştir.
"Kendinize kızmakta" haklısınız. Gerçekten bir sene süreyle yabancı bir erkekle görüşürseniz, konu nasıl olur da evliliğe açılmaz, her ikiniz de ne kadar ketum davranmışsınız, enteresan doğrusu...
Ama sizde ciddi izler bırakmış, kalbinizi zedelemiş, ruhunuzu yıpratmış, vicdanınızı sızlatmış. Bunun için de "günaha girme" endişesini doğurmuş. Hani derler ya "Eloğlu" diye, öyle bir şey yaşadıklarınız. Siz içinizde "gelin güvey" olmuşsunuz, onun ruhu bile duymamış.
"Yiyin, için de şükredin" diyesim geliyor içimden. En azından çok ciddi pişmanlıklar duyacağınız gelişmeler yaşamamışsınız. Kendinize hakim olmuşsunuz da bir yanlışa/hataya düşmemişsiniz.
Tabii ki dil yarası, göz kalması, yürek burkulması olmuş, bu yönüyle o da siz de günah tozlarına bulanmışsınız. Bu yönüyle kendi adınıza tövbe kapısını çalın, af tokmağına yapışın, imanınızın korunma kalesine atın kendinizi...
Artık hak hukuk muhasebesi yerine, yaşadığınız bu "nefsi oyundan" kurtulmuş olmanın rahatlığını düşünün. Bir daha da böyle sorumsuz insanlara gönlünüzü, gözünüzü kaptırmayın.
Bu yükü taşıyamıyorum...
Ben maalesef 16 yaşındaki kızımın bakire olmadığını öğrendim. Kimseye söylemedim. Tek başıma bu yükü taşıyamıyorum, bunalımdayım. Ben namazını kılan, tesettürlü biriyim. Kızımı başkasıyla mı, yoksa birlikte olduğu kişiyle mi evlendireyim? (Rumuz: Kadriye)
Karşı taraf kabul ediyorsa, ailesi de sıcak bakıyorsa o kişiyle evlendirmek akla gelen ilk çözümdür. Fakat o kişi sizin ailevi ölçülerinize ne kadar yakındır?
Bu arada bir şekilde konuyu babasına açabilirseniz, en azından size ağır gelen bu sıkıntıyı paylaşmış olursunuz.
***
Ortamın gün geçtikçe bozulması, gençliğin nefsiyle imanı arasında gelip gitmesi, iffet ve hayâ kavramının zamanın çarkları arasında yıpranması, bazı yerlerde ezilmesi, sizler gibi "mahremiyet" endişesi taşıyan aileleri çok ciddi problemlerle yüz yüze getiriyor.
Öyle ki bu zamanda genç olmak da çok zor, anne baba olmak da zor.
Ailelerin çocuklarına, gençlerine daha çok sahip çıkmaları, onları problemleriyle baş başa bırakmamaları daha da önem kazanıyor.
Onları sıkmadan, sıkıştırmadan, kendi içlerine kapanmalarına yol açmadan, sakin bir ev ortamı içinde mümkün oldukça manevi paylaşımları artırmaktan ve geliştirmekten başka çıkar yol görünmüyor.