Pandemi sürecinde hepimiz kaygı, endişe, korku, panik gibi pek çok duygu yaşadık. Bu süreçte zihnimizden hem sevdiklerimizin sağlığı hem de kendi sağlığımızla alakalı ve virüsün ne zaman sonlanacağına dair çeşitli olumsuz düşünceler geçti. Bu düşüncelerle birlikte belirsizlikle baş etmeye çalıştık. Burada akılda tutulması gereken en önemli şey pandeminin bir afet olarak bir kriz olarak ele alındığıdır. Bu nedenle, bu dönemde verilen tepkiler, anormal ve olağandışı bir duruma verilen normal tepkiler olarak ele alınmaktadır. Yani tepkilerimiz anormal değil, durum anormal.
Mart ayından itibaren yaşadığımız kısıtlamalar ve yasaklarla geçen pandemi sürecinde 1 Haziran itibariyle yeni bir sürece doğru adım atıldı. Bu süreç “normalleşme süreci” ve “yeni normal” olarak ele alındı. Bu yeni dönemi de tıpkı pandemi süreci gibi daha önce bilmediğimiz ve daha önce deneyimlemediğimiz bir süreç olarak ele alabiliriz. Bu süreçte her insan farklı psikolojik tepkiler gösterebilir. Bir grup insanın kaygıları ve korkuları devam ederken, bir grup insanın daha rahat davrandığını ve tedbirlere uymadığını gözlemlemekteyiz. Bu yeni normal sürece psikolojik olarak hazırlanırken aslında bu “yeni” ve “normal” kavramlarından ne anladığımızı düşünmeliyiz. Biz eğer 11 Mart öncesinde yaşadığımız “normal” düzeni ve rutinlerimizi beklersek hem hayal kırıklığıyla karşılaşırız hem de bu beklenti sürecin gerçekliğiyle uyumlu olmaz. Bu süreçte referans noktası olarak eski yaşantımızı almamalıyız. Bu süreçte referans noktası olarak 11 Mart’tan itibaren yaşadığımız süreci ve şu anki güncel verileri, Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği tedbirleri referans noktası almalıyız. Buradaki güncel verilere ve bize söylenilen kurallar çerçevesinde yeni normalimizi oluşturmalıyız. Rutinimiz, alışkanlıklarımız ve davranışlarımız bu önlemlere göre şekillenmelidir. Psikolojik olarak bu sürece daha kolay uyum sağlamak ve halen devam etmekte olan riske karşı kendimizi korumamız için beklentilerimizi ve davranışlarımızı gerçeklik ile uyumlu hale getirmeliyiz.
Unutulmamalıdır ki pandemi süreci henüz bitmedi. Risk hala devam ediyor. Şu anda virüs daha kontrol altında ve virüs ile ilgili daha çok şey biliniyor. Bu yeni normal dönemde ne tamamen eskisi gibi normal ne de her şey bitmiş gibi davranmalıyız. Toplumda virüsün yaygınlığı, gelişimi ve sonlanmasıyla ilgili algıyla virüsün gerçek seyri arasında fark olabiliyor. Bu nedenle, algıladığımız risk gerçek risk ile örtüşmüyor. Böyle olduğu zaman olması gerekenden daha “normal” davranabiliyoruz. Şu anda risk devam ettiği için endişe ve
kaygı belirtileri bir parça devam edebilir. Yeterli miktarda olan kaygı aslında sağlıklıdır çünkü bizi önlemleri almaya teşvik eder. Günlük hayat akışımızı bozmayacak ve bizi tedbirleri almak için motive edecek bir kaygı içerisindeysek bu normal seviyede değerlendirilmektedir. Ancak bu dönemde kaygı ve endişe seviyemiz günlük hayat akışımızı bozacak bir seviyeye ulaşmışsa, sürekli virüs hakkında düşünüyor ve söylenilen tedbirlerden daha fazla, daha abartılı önlem alıyorsak bu yeni normal döneme geçiş yapmamızı ve psikolojik olarak bu sürece geçiş yapmamızı engeller. Bu ve benzeri durumlar yaşanılıyorsa mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.
Devam eden riskleri göz ardı etmeden ve kurallara uymayı ihmal etmeden “kontrollü sosyal hayat” sürecine geçiş yapmalıyız. Evde kalabilme süremizi arttırmak ve kurallara uyabilme sabrımızı arttırmak için sosyal hayatın içinde de yer almak gerekiyor. Hali hazırda evden hiç çıkmamak, eski rutinleri tamamen bırakmak sürdürülebilir değildir. Burada dikkat etmemiz gereken nokta eski rutinlerimizi yeni kurallara adapte ederek devam etmek. Eğer yeni normale adapte olmakta güçlük çekiyorsanız kendi baş etme becerilerinize kendi kaynaklarınıza odaklanabilirsiniz. Herkesin baş etme biçimi birbirinen farklıdır. Kimi insan fiziksel olarak aktif olarak baş edebilirken, kimi insan birileriyle sohbet ederek ve duygularını paylaşarak baş edebilir. O nedenle “bana ne iyi gelir?”, “daha önce beni zorlayan durumlar olduğunda nasıl üstesinen geldim?” gibi sorular sorarak baş etme becerilerimizin neler olduğu ortaya çıkarılabilir. Ayrıca, belirsizlik bir parça daha devam ettiği için kaygı ve endişeyi arttırabiliyor. Bu dönemde olabildiğince kendi kontrolümüzde olan durumlara odaklanmalıyız. Her gün 10 – 15 dakika güncel bilgiler takip edilebilir. Bu hem kontrol ihtiyacımızı ve bilme ihtiyacımızı karşılayacaktır hem de daha gerçekçi hareket etmemizi, gerçeği yadsımamayı sağlayacaktır. Bu dönemde iyileştirici olabilecek bir diğer duygu ise umut. Biz biliyoruz ki daha önce yaşanılan bütün salgınlar bitti. Bu pandemi de bitecek. Henüz bunun aksini gösteren bir veriye ulaşılmadı. Bunu düşünmek de şu an daha iyi hissetmemize yardımcı olacaktır. Umut, iyileştirici bir duygudur. Daha güzel günlerin geleceği umuduyla…