Türkiye için en öncelikli ve asla pazarlık malzemesi yapamayacağı konu, Akdeniz’den İran sınırına kadar uzanan bölgenin, yani güney sınırlarının güvence altına alınması, bu uzun sınır hattından dışarıya doğru derin bir güvenlik alanı oluşturmasıdır.
Halep-Musul hattının kuzeyinde kalan bütün bölge bizim için iç meseledir. O bölgede ne kadar terör varsa, ne kadar dışarıdan güç varsa bizim için tehdittir. Hiçbir örgüt, hiçbir devlet, hiçbir bölge dışı güç Türkiye’nin bu meşru müdafaasını, var olma mücadelesini, savunma hakkını gölgeleyemez, engelleyemez.
Doğu Akdeniz’den İran’a kadar bütün o bölgeyi temizlemeliyiz..
Doğu Akdeniz’den İran’a uzanan bölge, bir başka deyişle, Kızıldeniz-Basra Körfezi arası, “bölgesel” nitelikle bir krize, savaşa hazırlanıyor. Artık örgütlerin savaşı değil, bir devletle sınırlandıracağımız bir kriz değil bu. Artık bu coğrafyada yaşayanların, coğrafyanın tamamıyla ilgili bir meseledir.
Artık bölgesel gerçeklik, etnik ve mezhep söylemiyle bile ifade edilir olmaktan çıkmıştır. Bir coğrafya inşası ya da yıkımı söz konusudur. Yeni bir siyasi iklim, çevre oluşturma ya da yerli bir çevrenin, coğrafyanın kendine özgü varoluşunun yok edilmesi meselesi söz konusudur.
ABD ve Avrupa’nın, İsrail’in, Rusya’nın, yine ABD ve İsrail’in yanında yer alan S. Arabistan ve BAE’nin aktif katıldığı yeni bölgesel hesaplaşmada Türkiye’nin elini kolunu bağlamak, hareket alanını daraltmak, bir takım siyasi projelerle ve kamuoyu baskısıyla onu tedirginliğe sevk etmek çok büyük bir vebal olacaktır.
Fırat Kalkanı, Afrin, Kandil’e müdahale
Türkiye, bölgede elini uzatabildiği her yerde olmak zorundadır. Mümkün olduğunca, gücü yettiğince daha uzaklara ulaşmak için mücadele vermek zorundadır. Elini geri çektiği anda, saldırılar sınırımızın sıfır noktasına hatta içeriye servis edilecek, dalga dalga üzerimize gelecektir.
15 Temmuz saldırısı bu büzden Türkiye için kuruluşundan bu yana en ağır saldırıdır, aslında bir imha harekâtı, bir Suriyeleştirme projesidir.
Bu saldırıdan hemen sonra Türkiye’nin attığı adımlar, sadece teröre karşı değil, coğrafyanın geleceğini etkileyecek ölçüde olmuştur. Fırat Kalkanı, Afrin Operasyonu ve bugünlerde iyice belirginleşen Kandil’in kuşatılması, sadece terörle mücadele değil, bölgesel yıkım projelerine karşı olağanüstü bir cevaptır. Türkiye’yi imhaya, küçültmeye dönük içeriden ve dışarıdan yürütülen operasyonlara bu coğrafyadaki yüzyılların birikimiyle verilen cevap olmuştur.
“Türkiye cephesi” kurmuşlardı. Şimdi biz cephemizi kuruyoruz.
Aslında bunlar bir reaksiyon, cevap değil. Bu operasyonlar; coğrafya inşasına yönelik, geleceğin Türkiye’sini kurmaya yönelik köklü adımlardır. ABD, İsrail ve Avrupalı bazı ülkelerin birlikte planladıkları, teker teker ülkeleri küçültme hesaplarını tersine çeviren, terör örgütleri üzerinden zayıflatıp sonra da küçültmeye dönük planlarını altüst eden, Suriye ve Irak sınırı boyunca yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” kurma projelerini boşa çıkaran jeopolitik müdahalelerdir.
Onlar “Türkiye Cephesi” kurup, 15 Temmuz sonrası saldırıya hazırlanırken, Türkiye, milletimiz hem 15 Temmuz’u hem de yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” planlarını altüst etmiştir.
İşte şimdi biz kendi cephemizi kuruyoruz. Fırat Kalkanı ile başladık, Afrin Operasyonu ile devam ettik, Kandil’e müdahale ile daha da derinleştireceğiz.
Önce, Akdeniz kapısını kapattık
Dün Münbiç’te bir anlaşma sağlandı. Ne kadar uyulacak, ABD sözlerini ne kadar tutacak göreceğiz. Hiçbir şekilde güvenmiyoruz. Bugüne kadar verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Sözü bir yana bırakın, bütün terör örgütlerini besleyip üzerimize salan kendileriydi. Hâlâ da öyle. Orada terör örgütünü savunmak için bizimle pazarlık yapıyor!
Türkiye çok önemli bir şey yaptı. Önce terör koridorunun Akdeniz kapılarını kapattı. Afrin Operasyonu olmasaydı, Hatay’ı da isteyecek, İran sınırını Akdeniz’e bağlayacaklardı. Biz o zaman Hatay için de mücadele vermek zorunda kalacaktık.
Akdeniz kapısı kapanınca ABD, İsrail, S. Arabistan ve BAE daha güneyden yeni bir cephe kurdu. Suriye’yi güneyden vurup İran’a uzanan bir koridor açılacaktı. Şimdi bunun mücadelesini veriyorlar. Bence ABD’nin kuzey umudu büyük oranda sönmüştür.
Sonra Doğu kapısı.. Kandil kuşatıldı!
Türkiye şimdi o koridorun doğu tarafını kontrol altına alıyor. Mart ayından bu yana Irak’ın kuzeyinde, ince ince işlenmiş bir operasyon yürütüyor, Kandil’i kuşatma altına alıyor, PKK’nın bu bölgeden batı ile ilişkisini kesiyor. Zaten o bölgede güçlü bir askeri varlığı, üsleri ve irtibat noktaları olan Türkiye, belki ilk kez doğrudan Kandil’i hedef alarak yürüyor.
Türkiye zamanla Suriye ve Irak üzerinden birkaç bölgeden daha yarma harekâtı yapacak ve bölgeyi kontrol altına almayı bilecektir. Batı/Akdeniz ve Doğu kapısı kapatılan terör koridoru zamanla lime lime edilecektir.
24 Haziran öncesi o bayrak Kandil’e dikilir
Şimdi Irak’ın kuzeyindeki derinlikli operasyonu takip ediyoruz. 24 Haziran seçimlerinden önce Kandil’e bayrak dikilirse, yıllardır terör yuvası olarak kullanılan bölge temizlenirse, uluslararası terörün mabedi yok edilirse kimse şaşırmasın.
Tabi Kandil ele geçirildiğinde, bütün bölgeyi vuran çokuluslu bir karargâh da, ABD/İsrail operasyon merkezi de yok edilmiş olacaktır. Ama asıl operasyonlar seçimlerden sonra gelecektir. Türkiye’nin sesi işte o zaman yükselecektir.