Demirel, Davos restini yorumlarken çok güzel bir noktaya değindi: "Uluslararası meselelerde birtakım faturalar çıkar. Bu faturaların nerede, ne zaman, nasıl çıktığının çok farkına varamazsınız."
Bu açıklama üzerine sizlere bir hatırayı aktarayım. Adnan Kahveci'yi 1991 seçimlerinde odasında kafasını duvarlara vurur derecede sinirli bulmuşlar. "Neden bu kadar asabisiniz" diye sorduklarında; "ülke elden gidiyor, kimse fark etmiyor. Bu seçimlerdeki vaatlere göre bu ülke batar, uzun yıllar kaybedilir ve bir daha toparlanmak çok zor olur" diye veryansın etmiş.
Kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. O seçimler gerçekten Türkiye'nin uzun yıllarına mal olacak ekonomik vaatleri içinde barındırıyordu. Herkese iki anahtar vaadi koalisyon nedeniyle gerçekleşmedi diye söylense de 500 günlük süre içerisinde Adnan Kahveci ve Turgut Özal bu ülkeden değil dünyadan göçtüler.
Ama o seçimlerde "kim ne veriyorsa 5 lira fazlası benden" vaatleri bu ülkeye çok pahalıya maloldu. Kamu bankalarında biriktirilen görev zararlarını ile ancak 2001 krizi ile farkederek acı faturayı devlet borçlarına eklemek zorunda kaldık. Meğerse kamu bankalarında 25 milyar dolarlık bir zarar biriktirilmişti.
Asıl acı ve sinsi faturayı ise yıllardır ödemeye devam ediyoruz. Bu fatura ne zaman ve nasıl çıktı, hâlâ pek fazla kimse bilmiyor. Bu fatura da 1991 seçimlerinde vaatler arasında yer alan uygulamanın faturasıydı. Erken emeklilik sisteminin bu ülkeye yüklediği acı faturaydı. İnsanları 35-40 yaşlarında erkenden emekli etmenin faturasıydı. Ve bu faturanın birikimli değeri artık 500 milyar doları bile aştı. Muhtemelen daha uzun yıllar devam da edecek.
Demirel, İsrail Cumhurbaşkanı ile yaşanan Davos restine karşılık yaşanan gelişmede "farkında olmadan fatura çıkar" derken, acaba kendisinin bu ülkede yıllarca süren ve sürecek faturasını mı hatırladı. Belki sadece bir seçimi kazanmak için verilmiş bir taviz diye düşünebilirsiniz. Ama maalesef ben bu kadar basit olacağını düşünmüyorum. Bu nedenle Davos restine verilmiş "farkında olmadan fatura çıkar" açıklamasını çok anlamlı buluyorum.
Sosyal güvenlik sistemi öyle bir yapıdır ki bugün alınan bir karar, ilerleyen yıllarda birikimli çok büyük zararlar oluşturur. İnsanları 35-40 yaşlarında emekli ettiğinizde artık hayatlarının sonuna kadar emekli maaşı vermek zorundasınız. Hatta o insanların büyük kısmı yıllarca çalışmaya devam ederken sosyal güvenlik primi ödemezken bir de emekli maaşı alıyorlardı.
Bugün ne emekliler doğru dürüst bir maaş alabiliyor ne de devlet doğru dürüst prim tahsil edebiliyor. Sistem o kadar parçalandı ki devlet her yıl bütçeden 25-30 milyar lira sosyal güvenliğe para aktarmak zorunda kalıyor. Acaba yıllarca aktarılan bu kaynakların toplamının 500 milyar doları çoktan aştığını söylesek kaçımız bu faturanın bu kadar büyük olduğunun farkına vardı.
Veya kimler 1991 seçimlerinde ki vaatlerin ve ardından yapılan uygulamaların bu ülkeye on yıllar kaybettirdiğinin farkına varabildi. Farkında mısınız?
Bugün Demirel'in Davos restine karşı açıklamaları ile aklıma 1991 seçimleri yeniden geldi. Ve ben yeniden fark ettim ki meğer düşünceler hiç değişmemiş. İmkân bulunsa acaba farkına varamayacağımız ne gibi yeni faturalar daha karşımıza çıkartılabilir.
Oysa ben Demirel'in ve faturalarının yıllarca farkındayım.
Ya siz!