Türkiye ve ABD, 15 Temmuz'un ağır bunalımının, darbecilerin ABD tarafından korunmasının, PKK/PYD'ye verilen desteğinardından yaşanan ağır güven krizini aşıp yeni ortaklıklara kapı açılabilir mi? İki ülke ilişkileri ortak anlayış fırsatını yeniden yakalayabilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyareti, yeni bir başlangıç olabilir mi?
Şüphesiz bu konuda adım atması gereken ABD yönetimidir. Türkiye'nin ulusal güvenliği, bütünlüğü, siyasi istikrarı, bölgede yüzleştiği tehditlerdir söz konusu olan.
Bu tehditlerden biri FETÖ üzerinden gelmiş, iç savaşa yönelik olmuş ve ABD'den gelmiştir. O kadro hala orada korunmaktadır. Yani tehdit devam etmektedir.
Diğeri de PKK/PYD üzerinden gelmektedir ve yine ABD ordusunun bölgesel tasarruflarından, Suriye'nin kuzeyinde uyguladığı harita planlarından gelmektedir. Bu tehdit de hala devam etmektedir.
ABD Türkiye'ye güvence vermeli!
ABD ile Türkiye yıllardır müttefiktir ama Washington yönetimi Türkiye'nin güvenlik kaygılarını daha da artırıcı uygulamalar yapmaktadır. Bir şekilde dolaylı yoldan tehdit etmektedir. Adeta “düşman ülke” muamelesi yapmakta ama siyasi dil olarak bunu reddetmektedir. Öyleyse, ilişkilerin eski haline gelmesi için, ABD'nin Türkiye'ye ciddi güvenceler vermesi bir zarurettir.
Genel anlamda, çok dar ölçekte merkez ülkenin biçimlendireceği yeni küresel iktidar alanı ile ilgili, özel anlamda ise Suriye ile ilgili çözüme odaklı bir işbirliği tesis edilebilir mi?
ABD yönetimi, daha doğrusu Trump, Türkiye'nin kaygılarını giderme yolunu tercih edebilir mi? Yoksa Pentagon ve CIA'nın yakın çevremizdeki “harita çalışmaları”nı daha da pekiştirip, Türkiye'nin endişelerini artırıp güven krizini daha mı derinleştirir?
Suriye'yi parçala, 'Türkiye cephesini aç 'planıdır bu!
ABD yönetiminin, PKK/PYD'ye verdiği “sınırsız” destek, terör örgütü üzerinden Suriye'nin parçalanmasına yol açacak planlaruygulaması, ülkemizin güney sınırı boyunca bir koridor inşa etmeye çalışması, hiçbir şekilde Suriye meselesiyle ilgili değildir. Bunu biliyoruz.
Bu bir terör meselesi de değildir, bunu da biliyoruz. Bu, Suriye'nin parçalanması, Suriye üzerinden Türkiye'nin parçalanma sürecinin altyapısının oluşturulmasıdır. Bu coğrafyanın şehir devletlerine, kimlik eksenli bölünmelere hazırlanması projesidir ve bütün bölgeyi tehdit etmektedir. Türkiye kadar S. Arabistan'ı ve İran'ı da parçalayacak bir süreçtir.
Öyleyse, sadece PKK meselesi, terör meselesi değil konumuz. ABD yönetimi, bir NATO ülkesine karşı bu niyetlerini artık gizleyemez hale gelmişse, konuşmanın, pazarlığın, tartışmanın, tavır almanın, ortaklığın anlamı değişmektedir.
İttifak ilişkileri, ülkeler için güvence değil artık
Türkiye, ABD ile ilişkilerini geliştirme konusunda ısrarcıdır. Bu konuda yaklaşımı apaçık ortadadır. Buna rağmen, Türkiye'ye güvence verme yerine, oyalama taktikleri devam ederse, Türkiye oyunu görecektir. Irak işgali sonrası oyalama taktiklerinin benzerinin Suriye'de yürütülmesi, bu politikanın “içeriden” pazarlanması önümüzdeki en büyük tehlikelerden biridir. Türkiye bunu görüyor, görecek ve ona göre pozisyon alacaktır.
Çünkü dünya artık “ittifak ilişkileri”nin güvencesi altında değildir. Her ülke “can alıcı” kararlara zorlanmaktadır, her ülke, özellikle de bizim coğrafyamızdakiler, kendi geleceklerinin öz savunmagücüne bağlı olduğunun bilincindedir. Yeri geldiğinde hiçbir ilişkiye bakmadan kendi yolunu tercih edecektir. Bedeli ne olursa olsun. Çünkü bu bir gelecek meselesidir.
Peki Türkiye'nin “B Planı” var mı?
Yeni bir dünya kurulmaktadır. Bu dünya çok dar merkez ülkelerarasındaki güç hesaplaşmasına göre biçim alacaktır. ABD bu ülkelerin en önemlisi ama sadece bir tanesidir. Terör örgütleri üzerinden Türkiye'ye ayar vermeye kalkışılmasına Türkiye teslim olmayacaktır.
Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden önce ABD'ye giden Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın temaslarında PKK/PYD konusunda ciddi zorluklar yaşandığına dair sinyaller gelmektedir. Erdoğan-Trump görüşmesinde umulur ki, ilişkiler esaslı alana çekilir, normalleşir hatta yeni ortaklıklar kurulur.
Ama olmazsa, ABD ordusu PKK üzerinden Türkiye'yi tehdit etmepozisyonunu devam ettirirse Türkiye ne yapacak? “B Planı” var mıdır ve nedir?
O “koridor” bir kuşatma planıdır, müdahale şarttır!”
Bildiğim tek bir şey var: O koridor Türkiye'yi kuşatma planıdır. Başarılı olması durumunda etkisi bu yüzyıl boyu devam edecektir. Terör meselesi, PKK meselesi de değildir. Bir harita meselesi, Türkiye'yi boğma meselesidir.
Hiçbir siyasi amaç, ortaklık, ilişki bu tehditten daha ciddi değildir. Hiçbir plan ya da proje, o hesabın üstünde değildir, olamaz. Hiçbir siyasi amaç da o projeyi Türkiye'ye kabul ettiremez. Bunu kabul ettirmeye, normalleştirmeye dönük her girişim bu ülkenin geleceğini tehlikeyle atar.
ABD, PKK/PYD konusunda ikna edilemezse geriye tek bir plan kalır. O da Suriye sınırı boyunca en az dört bölgeden tereddütsüz müdahale etmektir.
Bunu çılgın bulanlara tek bir şey söyleyeyim:
Türkiye'nin geleceği her şeyin üstündedir. Bedeli ne olursa olsun. Bunu bugün yapmazsak gelecekte hiç yapamayacağız, zorunlu haritayamahkum olacağız..