Operasyon sürüyor. TSK Azez’de operasyon yapıyor. Bölgede çok sayıda gözaltılar var. PYD geri çekilirken Suriye’den Türkiye’ye doğru, sivil hedeflere gelişigüzel roketler fırlatmaya devam ediyor. Öte yandan TSK Afrin’de 30’a yakın yerleşim bölgesini kontrol altına aldı. Daha operasyonun 2. günü bu rakam 12’yi bulmuştu.
Örgüt büyük bir moral bozukluğu içinde. Örgüt, Avrupa üzerinden psikolojik harp taktikleri ile saldırıya hazırlanıyor. Konuyu uluslararası örgütlere taşımaya çalışacaklar.
Daha birkaç gün önce bölgedeki PYD militanları Avrupa’daki yakınlarına gönderdikleri mesajlarda; “ABD’den her türlü desteği alıyoruz. TSK’yı Afrin’de toprağa gömeceğiz. Ne AK Parti kalacak ve Erdoğan. Siz de gelin artık. Burada nüfusumuzu güçlendirmemiz gerek” diyorlardı.
Şimdi gönderdikleri mesajlarda, “ABD sözünde durmadı. Canımızı zor kurtardık. Bir anda ortadan kayboldular. Havadan karadan saldırıya uğradık. Herkes kendi can derdinde.. Bak hele, artık burada bize yaşama imkanı kalmadı. Biz oraya nasıl geliriz, oraya sığınmak istersek kabul ederler mi? Bu konuda bize kim yardımcı olabilir!”
Gelen cevap olumsuz: “İşler eskisi gibi değil. FETÖ’cüler geldikten sonra iltica konusunda işler zorlaştı. Gelen yok değil, ama onlar, oradaki birtakım istihbaratçılarla beraber hareket edenler. Bu saatten sonra bir göç dalgası olur diye korkarlar. Zaten biliyorsun yabancı düşmanlığı giderek artıyor. Burası değil de belki ABD, Kanada, Avustralya, Afrika gibi ülkeler daha kolay olabilir”.
PKK’lıların kulağına kar suyu kaçtı. Artık kendilerini Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de güvende hissetmiyorlar. Sadece Türkler, Araplar değil, diğer Kürt aşiretleri de PKK çizgisindeki terör grublarına güvenmiyorlar. Özellikle ABD ile kurdukları ittifak ve SDG (Suriye Demokratik Güçleri) şemsiyesi altında bölgedeki Hristiyan milis güçleri ile birlikte bir “Haçlı İttifakı” kurmaları kendilerini bitirdi. SDG bileşenleri içinde yer alan Süryaniler, DAEŞ’in tasfiye edilmesi dolayısı ile 4 yıldır Noel kutlamıyorlardı. Bu yıl kutladılar. Aslında kutlama gerekçeleri DAEŞ’in tasfiyesi değil, artık ABD’nin güvencesi altında Suriye’de önemli bir bölgeye yerleşerek, kendi geleceklerini belirleme konusunda sona yaklaştıkları anlamında bir umudun canlanması idi.
Kutlama kararını verirken bölgedeki ABD kuvvetlerinin sorumlusu Brett McGurk’un “SDG ve PYD ile çalışmaya devam edecekleri açıklaması” etkili olmuştu.
Biliyorsunuz SDG şemsiyesi altında bölge dışı Hristiyan unsurlar, Ermeni, Süryani, Keldani, Asuri ve Arami Hristiyan unsurlar yanında ayrıca Ezdi ve benzeri gayrimüslim unsurlar da bulunuyor.
Bu ittifak, “artık bu iş bitti” diye düşünüyorlardı. Afrin üzerinden Hatay son bir hamle ile aşılacak ve Akdeniz’e ulaşacaklar, Musul’dan Akdeniz’e bir Kürt koridoru açılacaktı. Bu anlamda ABD kendilerine, para, eğitim, istihbarat, lojistik anlamda iaşe, gıda, sağlık donanımı ve malzemesi, silah ve mühimmad sağlamıştı. Dahası, bu hamle ile birlikte, sadece Suriye kontrollerine geçmeyecek, Türkiye’de de 15 Temmuz’un intikamı alınacak, yarım kalan işgal tamamlanacaktı.
Afrin bu anlamda Suriye’de PYD’nin işgali altındaki bir bölgenin ÖSO’nun kontrolüne geçmesinden ibaret bir operasyon değil. Süryani çevreleri ve diğer Hristiyan unsurlar, bu bozgundan sonra ABD’ye güvenlerini kaybettiler. Onlar da batıya kaçmanın yollarını arıyorlar. Hristiyan unsurlar daha çok Fransa’ya ve İngiltere’ye gitmek isteyecekler gibi. PYD’lilerin gözdesi Almanya.
Aslında Hristiyan unsurlar ve PYD çevreleri, İngiliz BBC Tv’sinin ABD ile DAEŞ arasındaki derin ilişki ve DAEŞ’lilerin tahliye operasyonu bu çevreleri ABD ve batılı ülkeler konusunda derin bir kaygıya sevk etmişti. “Aldatıldıkları-kullandıkları” endişesi, Afrin operasyonundan sonra daha açık ve yaygın bir kanaat haline geldi.
Görünen o ki, ABD ve AB ülkeler bu gelişmeler karşısında yeni ve ciddi bir göç dalgası ile karşı karşıya kalacak. Öte yandan Türkiye’den, kurtarılan bölgelere doğru ters yönde bir göç yaşanacak.
Ankara’ya göre, ABD’nin 30.000 kişilik bir ordu iddiası bir propaganda balonu. Bölgede 8-10.000 kadar silahlı terörist bulunuyor ve bugün için bu rakam daha da erimiş durumda. O 30.000 rakamı, yetiştirilecek, eğitilecek, yedek unsurların devreye alınması ile ulaşılacak nihai rakam.. Kaldı ki, bu rakam Türkiye, Irak ve İran’dan, diğer bölge ülkelerinden yapılan aktarmalarla ulaşılan bir rakam. Afrin’den çekilince, daha dar bir alana sıkışmış olacaklar. Bunun beraberinde getireceği birçok sorun olacak. Özellikle Avrupa’dan gelenlerin Avrupa’ya dönmek istemesi örgüt içinde tartışmalara sebeb oluyor. Özellikle de “ABD’nin paralı askeri” olmak özellikle Marksist bir geçmişe mensup sol unsurlar açısından son derece can sıkıcı. Aslında liberal ve geleneksel - muhafazakar geçmişe sahip unsurlarla, Kürtçü unsurlar da düştükleri durumu içlerine sindiremiyorlar. Bu rahatsızlığın Afrin sonrası bölgede daha yüksek sesle tartışılması bekleniyor. Bu durumun bu şekilde devam etmesi halinde, Kürt unsurlar başlarındaki Amerikalılara karşı vur-kaç taktiği ile saldırılar yöneltmeleri sürpriz olmayacak.
Daha şimdiden Kürt unsurlar arasında “işbirlikçilik” ile suçlananlar ve kendilerine kuşku ile bakılanların sayısı hiç de az değil. Onların sahip olduğu statü ve imkanlar, diğer militanlar tarafından artık sert sözlerle dile getiriliyor.
Bakın bu operasyon, TSK envanterindeki yerli silahların kullanıldığı, sıcak çatışmada test edildiği bir operasyon. Pilotlarımız olağanüstü manevralar gerçekleştirerek hedefleri imha etti. PYD’nin gizlediği, kendilerine yardım olarak verilen ABD silahları, gizlendikleri tünellerde imha edildi.
Bu operasyon farklı, büyük ölçüde gönüllü amatör unsurlardan oluşan bir birlikte koordineli ve profesyonel bir ordunun senkronize bir operasyonu. Bu operasyonun etkisi Afrin’le sınırlı olmayacak. Bu başarı TSK’nın ve savunma sanayiinin bir başarısı.
ÖSO TSK tarafından eğitilen bir birlik. SDG bileşenlerini ABD eğitti ve donattı. Durum ortada. Onlar ABD’ye çok güvendikleri için karargahlarına ABD bayrağı çektiler. ABD de onlara çok güvendiği için askerlerinin kollarına örgütün armalarını takmalarına izin veriyordu.
Bu arada, Esed rejimi, PYD’nin hem Afrin’e destek için hem de geri çekilmesi için her türlü desteği sağladı. Koridor açtı. Yani Suriye rejimi Türkiye’ye karşı terör örgütüne yardımcı oldu.
Afrin operasyonu CHP’nin HDP ile yakınlaşmasına karşı da bir darbe oldu. Özellikle de CHP’nin İstanbul’da il başkanı seçiminde etkin olan lobi için de bir hüsran oldu.
Bu arada hatırlayalım; Mevlana’nın çok güzel bir tesbiti var: “Köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı” diyordu. TSK PYD’yi vurunca sesin Almanya’dan, Avustralya’dan çıkması ilginç değil mi? Bakın, bu operasyon FETÖ’yü Pensilvanya’da vurdu. HDP’yi Diyarbakır’da vurdu. CHP bile, Afrin konusunda hükümetin yanında olma gereği duydu. Filistin’den Filipinler’e, Myanmar’a kadar tüm dünyada Müslümanlar Türkiye için dua ediyor. Afrin savunması yeni bir Gazze savunması oldu sanki!
Afrin sonrası bugün Türkiye çok daha güçlü bir ülke. Afrin Türkiye için bir tramplen tahtası oldu!
Gelişmeler doğru yönde ve ileri doğru. Ancak bu başarı bir rehavete yol açmamalı. Şeytan ve onun işbirlikçileri boş durmayacaklar, fazla mesai yapacaklar. Bu arada son dakika haberleri gelmeye devam ediyor: PKK ile anlaşıp, YPG saflarına katılan Ceyş-ul Suvvar, bugün ittifakın dağıldığını duyurarak, PKK’nın terörist bir yapı olduğunu ilan etti. Kimse yenilecek ata oynamak istemez! Aynı şekilde, Afrin’e yüzlerce km uzaklıkta bulunan, PKK kontrolündeki bazı karakollar Türk Hava Kuvvetlerine bağlı uçakların keşif uçuşlarının ardından beyaz bayrak çektiği haberleri geliyor. Selâm ve dua ile.