Türkiye’nin en karanlık, en ürkütücü, en yasadışı örgütü hangisidir derseniz, “devlet” derim.
Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar kan dökmüş, kıyım yapmış, katliam gerçekleştirmiş, cinayet işlemiş, açıkça “suç işlemek” için çeteler kurmuş bir başka örgüt yok.
Yasaları yapmak ve uygulamakla yükümlü devlet, bir yandan kendi halkına karşı en baskıcı yasaları çıkartıyor, devlete büyük bir alan açıp halkı daracık bir çizgiye sıkıştırıyor, sonra da kendi yaptığı bu yasaların içine bile sığamayıp yasadışına çıkıyor.
Çünkü “devlet görevlilerinin keyfince adam öldürmesi serbesttir” diye bir yasayı bizim ülkede bile çıkartmak mümkün olmuyor.
Hâlbuki bizim devlet “keyfince” öldürmek istiyor, “devlet” olmaktan anladığı sonsuz bir öldürme özgürlüğüne sahip olmak.
Böyle bir yasa çıkartamadığı için kendisi yasaların dışına çıkmakta bir beis görmüyor.
Çağdaş dünyaya yaklaşıp, o dünyanın parçası haline gelmek istedikçe devleti arındırmaya uğraşıyoruz ama devlet kolayından arınmıyor.
Aksine, kendisini arındırmaya çalışanları da suçun içine çekiyor.
AKP, “halkı temsil ettiğini” söyleyerek, devleti “arındıracağını” vaat ederek işbaşına geldi.
Ne oldu?
Hrant Dink ve Behçet Oktay cinayetleri onun döneminde işlendi, iki cinayetin de gerçek “suçluları” bir türlü bulunamıyor; devlet bulunması için gayret göstermezken AKP iktidarı da devletle birlikte ayak sürüyor, “eski” devletin parçası haline geliyor.
AKP’nin en çok boğuştuğu, siyasi iradesini ortaya koyarak üstüne gidilmesini sağladığı “devlet içi çete” hangisiydi?
Ergenekon.