AYET-İ KERİME
“Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!” (YUSUF/101)
HADİS-İ ŞERİF
Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir. İsfehani
ALİMLERDEN ÖĞÜTLER
İnsanı kaplayan sıkıntıların birinci sebebi, Hakk’a karşı şirk ve müşriklidir. İlim ve fen ilerlediği halde, insanlığın ufuklarını sarmış olan fesad karanlığı hep şirkin, imansızlığın, vahdetsizliğin ve sevişmezliğin neticesidir. Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ızdırap ve felaketden kurtulamaz. Hakk’ı tanımadıkça, Hakk’ı sevmedikçe, Hak tealayı hakim bilip,ona kulluk etmedikçe, insanlar birbiri ile sevişemez. Hak’dan ve hak yolundan başka her ne düşünülürse, hepsi ayrılık ve perişanlık yoludur. Seyyid Abdülhakim-i Arvasi
Aç doyurmak, her zaman büyük sevap kazandırmaktaysa da, özellikle ramazân-ı şerîf ayında iftar vermek, iftar verilen kişilerin sevabının bir katını iftar açtırana kazandırmaktadır.
Ayrıca günahların bağışlanması, boyunların cehennemden âzâd olunması, kalp yumuşaklığı, Allâh rızası için ağlayabilme ve Kadir Gecesi Cebrâîl (Aleyhisselam) ile musafahalaşma gibi birçok fazilet bahşeder. Bu husutaki hadîs-i şerîfleri zikredecek olursak:
BOYNU CEHENEMDEN KURTULUR
Hâlid el-Cühenî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûl-ü Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Her kim, bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar bir sevap vardır. Şu kadar var ki, oruçlunun ecrinden de hiç bir şey eksiltilmez.”(Tirmizî, Savm-M, 3/162, No;807; İbn-i Mâce, Sıyam:45; Dârimî, Savm:13; Ahmed ibn-i Hanbel, el-Müsned:4/114-116, 5/192)
Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Her kim, onda bir oruçluyu iftar ettirirse, günahlarına mağfiret ve boynunun cehennemden kurtulmasına vesile olur.
Bir de oruçlunun mükâfatından bir şey eksiltilmeksizin, iftar ettirene de onun bir misli verilir.
Allâh-u Teâlâ, bir yudum süt veya su ile oruçluyu iftar ettirene de bu sevabı verir.
Bir oruçluyu doyurana Allâh-u Teâlâ, benim havzımdan öyle bir şerbet içirir ki, cennete girinceye kadar bir daha susamaz.”(İbni Huzeyme, Sıyam:8, no:1887, 3/191-192; Beyhakî, Fedâilü’l-evkat, no:37, sh:146-148; Şu‛abu’l-îman, no:3336, 5/223-224; Diğer kaynaklar için bakınız, sh:97)
CEBRAİL (A.S) İLE MUSAFAHA
Ebû Saîd (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Hangi bir Müslüman diğer bir Müslümanı çıplaklığından dolayı giydirirse, Allâh-u Teâlâ onu cennetin yeşil renkli ince ipeklerinden giydirir.
Hangi bir Müslüman diğer bir Müslümanı açlığından dolayı yedirirse, Allâh-u Teâlâ ona cennet meyvelerinden yedirir.
Hangi bir Müslüman diğer bir Müslümanı susuzluğu yüzünden içirirse, Allâh-u Teâlâ ona damgalı cennet şarabından içirir.” (Ebû Dâvûd, Zekat:41, no:1682, 1/526)
Ancak bu faziletlere erişebilmek için, iftar ettirenin kazancının helâlden olması şartı vardır. Nitekim Selmân (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Her kim ramazân-ı şerîf ayında helâl bir kazançtan oruçluyu iftar ettirirse, ramazân-ı şerîfin bütün gecelerinde melekler ona salât eder ve Cebrâîl Aleyhisselam Kadir Gecesi onunla musâfaha eder.
DUA ETMEK SÜNNETTİR
Cebrâîl (Aleyhisselam) kiminle musâfaha ederse, onun kalbi yumuşar ve gözyaşı çoğalır.” (İbni Ebi’d-dünya, Fedâil-ü şehri ramazân, no:58, sh:65; Taberânî, el-Mu’cemu’l-kebîr, no:6161-6162; Beyhakî, Fedâilü’l-evkât, no:72, sh:198-199; İbni Adiyy, el-Kâmil fî du’afâi’r-ricâl, no:404, 2/514; Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, no:4894, 3/371-372; Şeyh Takiyyüddin Abdülmelik, Nüzhetü’n-nâzirîn, sh:90)
Ziyafetinde iftar açtığı kimselere dua etmesi de sünnettir. Nitekim Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Sad ibn-i Ubade (Radıyallâhu Anh)ın ziyafetinde ekmek ve zeytinyağı yedikten sonra:
“Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin ve melekler size salât etsin” diye duada bulunmuştur. (Ebû Dâvûd, Nevevî, el-Ezkâr, sh:173)
ON BEŞiNCi GECE NAMAZI
Muhammed ibni Mervân, Ebû Yahya’nın, babasından (Radıyallahu Anhum) şöyle rivâyet ettiğini nakletmiştir.
“Kendisine güvenilen otuz küsur kişinin şöyle buyurduklarını işittim: “Her kim ramazânın yarısında (on beşinci gecesinde) kılacağı yüz rekatta bin kere Kul hüvallâhü ehad okursa, rüyasında yüz melek görmedikçe ölmez.
CENNETLE MÜJDELENİR
Onlardan otuzu kendisini cennetle müjdelerler, diğer otuzu kabir azabından güvence verirler, öbür otuzu da onu hata yapmasından korurlar, geri kalan on ise kendisine düşmanlık edenlere karşı tuzak kurarlar.” (Taberânî, Kitâbu’d-du’â:140, no:917, 2/1228-1229)
Muhammed ibni Alî (Radıyallahu Anhuma) dan, merfû’an (isnâdını Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e ulaştırarak), şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: “Her kim ramazânın yarı gecesinde ve şabânın yarı gecesinde yüz rekat kılar da, onlarda bin kere Kul hüvallâhü ehad okursa, cennetle müjdelenmedikçe ölmez.” (İbni Ebi’d-dünya, Fedâil-ü şehr-i ramazân, no:9, sh:40) Rivâyet olunduğuna göre: “Ramazân-ı şerîfin yarı gecesinde kılınacak dört rekatın her birinde bir Fâtiha, on kere de İhlâs okur.”(Muhammed Hakkı en-Nâzilî, Hazîne-tü’l-esrâr, sh:38)