40 yaşındaki Selda hanım, lisede öğretmen olarak çalışıyordu, 10 senelik evliydi ve bir kızı vardı. Beş seneden beri panikatak hastasıydı, iki senedir düzenli ilaç kullanıyordu. Daha önce kendisine sadece ilaç tedavisi uygulanmış, hiç terapi görmemişti. Panikatakla ilgili yazımı okuduktan sonra, benden danışmanlık hizmeti almaya karar vermişti. Selda hanım sorunlarını şöyle anlattı; “Kıvanç hanım, ben beş seneden beri panikatak hastasıyım, gitmediğim doktor kalmadı, ancak ilaçlarımı düzenli kullanmama rağmen büyük sıkıntılar yaşıyorum. Eşim veya yanımda biri olmadan dışarıya çıkamıyorum, otobüslere binemiyorum. Evimde özellikle akşamları yalnız kalamıyorum, kalmak zorunda olduğumda da her an başıma kötü bir şey gelecek diye kaygılanıyorum. Kapalı yerlerde, tuvalette bile uzun süre kalamıyorum, nedenini bilmediğim anlamsız bir korkuya kapılıyorum.
Selda hanıma beş sene önce sizi etkileyen, panik atağı başlatan ne oldu diye sorduğumda, kendisinin beş sene önce bir kalp spazmı geçirdiğini, tansiyonunun fırladığını, canının boğazına gelmiş gibi olduğunu ve çok korktuğunu anlattı. Acile gittiğini, orada müdahale yapıldıktan sonra bir devlet hastanesine ambulansla taşındığını, çok büyük bir korku yaşadığını anlattı. Hastanede, kendine anjiyo yapıldığından ve bir akşam yoğun bakımda kaldığından bahsetti.. Kendisine acı veren o deneyimden sonra düzenli olarak kalp ilacı kullandığını ve yediklerine içtiklerine dikkat ettiğini aktardı. O günden sonra sık sık panikatak geçirdiğini, ne zaman sol göğsünde bir ağrı hissetse, dehşete kapıldığını, yine aynı şeyleri yaşamaktan korktuğunu ve sakinleşmekte zorlandığını söyledi.
Kendisinden annesini tanımlamasını istediğimde, annesinin, soğuk, disiplinli ve otoriter bir kadın olduğundan ve babasıyla mutsuz bir evlilik geçirdiğinden bahsetti. Babası ile ilgili de, babasının daha ilgili ve anlayışlı olduğunu, ancak eşine karşı sesini çok çıkartamayan, silik biri olduğundan bahsetti. Bir kız kardeşi olduğunu ve aralarının çok sıcak olmadığını ağlayarak ifade etti.
Danışanımla ilk seanslarda Bilişsel davranışçı terapi ekolüne göre, panikatak yaşarken; hangi durumda bunu yaşadığı, duyguları, o sırada aklından neler geçtiği, bedeninde neler olduğu ve davranış olarak ne yaptığı ile ilgili bilgiler alındı. Panikatakla ilgili olumsuz ve gerçekçi olmayan düşüncelerini, daha gerçekçi alternatif düşüncelerle nasıl değiştireceği ile ilgili teknikler gösterildi, Bilişsel düşünce hataları ile ilgili psikoeğitim verildi.
Sonraki seanslarda, Hipnoz yöntemiyle gevşeme, EMDR yöntemiyle Güvenli yer egzersizi ve Kaynak geliştirme egzersizleri yaptırıldı. Daha sonraki seansta Regresyon hipnozuyla, danışan 10 yaşına gerileyerek, annesiyle ilgili geçmişte yaşamış olduğu travmatik anıya gitti. Bu anıdan şöyle bahsetti, “10 yaşındaydım, matematik dersinden sınavım vardı, çalıştığım halde çok kaygı yaptığım için sınavda bildiklerimi bile doğru düzgün yapamamıştım. Eve döndüğümde, annem bana, matematikten zayıf aldığım için çok fazla bağırdı. Ben de anneme sert şekilde karşılık verdim. Annem ona karşılık verdim diye beni evin en karanlık, en küçük odasına kapattı. O odada ağlaya ağlaya bir saat kaldım, karnım da çok açtı. Bu anıyı hiç unutamıyorum. Anneme halen kızgınlığım devam ediyor, annem yaşlandı, onun bana gereksiz sorularına bazen onu azarlayarak cevap veriyorum. Aslında annem, şu an bana muhtaç, ona karşı daha iyi davranmam gerek ama elimde değil” dedi. Oradaki sahnede annesine olan tüm kızgınlığını, ona söyleyemediklerini, içinde kalan tüm olumsuzlukları dile getirdi. Annesine olan öfkesini EFT yöntemiyle tüm bedeninden serbest bıraktı. “Artık bu öfkenin beni etkilemesine izin vermiyorum, artık bu öfkenin enerjimi tüketmesine izin vermeyeceğim” dedi.
Bir sonraki seansta da kalp spazmıyla ilgili anısı EMDR yöntemiyle çalışıldı. Onu tetikleyen ambulans sesi, hastane ortamı gibi tetikleyiciler de çalışıldı. Hipnoz altında, panikatak geçirmesi sağlandı ve atak geldiğinde nasıl gevşeyeceği, nasıl daha gerçekçi düşünmesi gerektiği yaşatıldı. Selda hanıma hipnoz sırasında çapa öğretildi; “Şu andan itibaren, ne zaman panikatak geçirse, sağ elini sıkıp derin nefes alıp, elini gevşetirken nefesini yavaş yavaş verirse, tıpkı buradaki gibi rahat ve güvende olacağı, kendini daha iyi hissedeceği telkini verildi. Danışana kendi kendine nasıl hipnoz yapacağı öğretildi ve bu otohipnozu, 21 gün boyunca her gün dinleyip uygulaması gerektiği söylendi. İlerleyen seanslarda, danışanım tek başına sokağa çıkmaya başladığını, kapalı yerlerde rahatça kalabildiğini, daha az kaygılı olduğunu anlattı.
Değerli okuyucular, panikatak çok aşırı değilse ve ona eşlik eden başka bir ruhsal rahatsızlık yoksa, ilaç kullanmadan sadece terapi ile düzelebilen bir rahatsızlıktır. Tedavinin başarısında, danışanın terapistine tam olarak güvenmesi ve danışanla terapist arasında, iyi bir terapötik ilişki kurulması çok etkilidir.
Paniksiz, huzurlu ve rahat günler duasıyla…