PDY=PYD ya da PKK!

Abdurrahman DİLİPAK

Biri din’i, ötekisi ırkı kullanarak, sonuçta aynı merkezden yönetiliyorlar. Her ikisinin de arz-ı ihlas ettikleri dergah bir. Yani CIA.. Her ikisinin de aslında hizmet verdikleri, taşeronluk yaptıkları başka “hizmet” grubları var. Hep söylüyorum, tek bir paralel yapı yok.. Daha önce ABD, İsrail, İngiltere, Almanya, Vatikan’a ve NATO’ya hizmet eden birçok kişi, zaman oldu BÇG’ye hizmet etti, Ergenekon benzeri yapıların içinde oldular, zaman oldu PKK’ya hizmet ettiler, zaman oldu Paralele hizmet ettiler.

ABD ve NATO, AB ülkeleri bir yandan Türkiye ile “iyi ilişkiler” kurarken bir yandan da PKK’ya, PYD’ye, Paralel yapıya destek verdiklerini bilmeyen var mı? PDY=PYD. Ha Veli Ali, ha Ali Veli.. Al birini vur ötekine.. Bunların kadrosunda “laikçi” de var, “şeriatçı” da. “Şeyh” de “fahişe” de aynı yekûn içinde toplanır, bölünür, çarpılır..

Sahi Susurluk’da Çatlı ile beraber ahirete intikal edenler kimlerdi. Zaza Bucak, Ülkücü Çatlı, Alevi-solcu Kocadağ, manken Gonca Us.. Çatlı Refahyolu destekliyordu. Ecevit nasıl paralelci ise bir başkası da öyle “İrancı”, “Kemalist” bir “Şeyh” oluyor. Lawrance ölmedi, kıtalar dolaşıyor.. Sakın Şeytan bizi Allah’la, Kur’an’la aldatmasın.. Şeytan bazan sarık da sarar, kürsüden de konuşur. Aklını-nefsini Şeytana rehnedenlerin ağzından konuşur Şeytan. Onun içindir ki, her işe başlarken Şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak gibi bir disiplinimiz var. Hannas’ın vesvesesinden Allah’a sığınırız.

Dün Ergenekon’un içinde de Takıyyeci Gülenciler vardı. Yine bazı kriptolar Gülenci olmadıkları halde PDY’ye hizmet verdiler. Çünkü “üst akıl” öyle istiyordu. Adamlarda akıl kirada. Kimi tehdit ve şantajla, kimi menfaat ve gelecek kaygısı ile bunların peşine takıldı. Kimileri zaten her zamandan kazanandan yana olmak ister. Onlar için “gelen ağam, giden paşamdır.”

Ahmet Özal babasının ölümünden dün “Ergenekon”u suçluyordu, bugün “Paralel”i suçluyor. Aslında her ikisinin de üst aklı aynı. Aynı ana-babanın çocukları bunlar. Yani “lanetli derin aile”nin çocukları. Sağ-sol, Alevi-Sünni fark etmez. Tek kural onları varlık, güvenlik ve çıkarlarına hizmet edip etmediğinizle ilgili..

Şimdi PDY’nin geldiği noktadan rahatsızlık duyanlar var. “Siyasete bulaşmak, iktidarla cedelleşmekle yanlış yaptık” diye düşünenler var. Devleti zaten ele geçirmişlerdi. Darbeye teşebbüs etmeden bir yasama dönemi daha geçseydi, zaten devlet geri dönülemez noktada ellerine geçecekti.. Bu darbe girişimi Devlet Bahçeli’nin kurtuluşu oldu. AK Parti için de bir kurtuluş oldu aslında. AK Parti için bu süreç bir silkinme, toparlanma vesilesi oldu..

Bu konu uzun süre bu şekilde sürüncemede kalırsa, bu tartışma bir adım sonra AB’yi, ABD’yi, NATO’yu da vurur..

Erdoğan’ı vurmak istiyorlardı, Erdoğan daha da yüceldi. AK Parti’yi vurmak istiyorlardı, AK Parti tavan yaptı. Türkiye’yi vurmak istiyorlardı, Türkiye’nin içini temizlemesi ve yeni dengeler oluşturması için büyük fırsatlar sundular.. Korktukları başlarına geldi, ümit ettikleri şeyden mahrum kaldılar ve o şeyden çok uzaklara savruldular..

Şunu artık herkes görmeli.. PDY ile PYD arasında bir fark yok. Ya da DAEŞ ve HDP. Biri diğerinin varlık gerekçesi.. Yok aslında birbirlerinden pek farkları, tek farkları adları..

Darbe girişimi, derin gerçeğin gün yüzüne çıkmasına sebeb oldu.. Bu girişim AK Parti’nin bazı gerçekleri halka anlatabilmesi için bir fırsat oluşturdu.. Gülen hâlâ kalkmış, bütün bu olanların tiyatro olduğunu söylüyor.. Hani senaryo deseler anlarım. Evet bu senaryo Amerika’da hazırlandı ama uygulama Yeşilçam’ın 3. Sınıf figüranları ile çekilmeye çalışılınca her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.

Ve tabii bir de kadim bir şanssızlıkları var bu çevrelerin. Şimdiye bu proje 40 kere noktalanmış olmalıydı.. 28 Şubat öncesi Refahyol hükümeti bu işi başaramadı. BÇG harekete geçti, Çatlı ve arkadaşlarını ortadan kaldırıp hükümeti düşürdüler..

Anasol-M başarılı olmadı, kendisi himmete muhtaç bir dede rolündeki eski tüfekler de bekleneni vermedi. AK Parti’den önce ANAPvari 4 eğilimi bir araya getiren bir parti kurdurtmak istediler olmadı.. AK Parti içine sızacaklardı. Bunda bir ölçüde başarılı oldular ama ardından Tezkere geçmeyince bütün planlar bir kez daha altüst oldu.. Meral Akşener MHP’nin içini boşaltacak ve yeni bir siyasi çatı hareketi başlatacaklardı o da olmadı. Kehanetlere dayalı beklentiler gerçekleşmedi. Ardından Tezkere günleri. Yine fiyasko. Baykal Cumhurbaşkanı olacaktı olmadı. 14 Temmuz’da bir kalkışma oldu, yine yüzlerine – gözlerine bulaştırdılar. Sonuçta bugünlere geldik.. PDY; MHP ve AK Parti’den kurtulmak istiyordu, ama aksine önce MHP kurtuldu, ardından AK Parti de kurtuldu!.

Başarılı olsalardı, Güneydoğu Özerk Kürt bölgesi olacaktı. Irak Kürdistanı ayrı bir özerk bölge ve Kobani / Ayn el Arab, Suriye Kürdistanı olarak Kanton ilan edeceklerdi.. Sonra bu bölgeler kendi aralarında daha sonra İran Kürdistanı’nın da katılacağı bir birlik kuracaklardı.

Suriye sınır güvenliği kalkacak, göçmen kamplarına saldırılar olacak, İngiltere bölge halkının güvenliği ve İngiliz vatandaşlarının tasfiyesi için bölgeye denizden ve havadan birlikler gönderecekti. Musul’un yönetimi uluslararası bir koalisyona devredilecekti mesela.

Ama olmadı işte. Türkiye üzerinden Şia’nın da dönüştürülmesi için bir “Hoşgörü, diyalog Merkezi” kurulması düşünülmüş. İran’da ne kadar kadim dini akım varsa onları da diriltip Şia’yı, Mehdiyet ve Mesihiyet, İmamet konusunu yeniden tanımlayacaklarmış. Aryalar, yani İran’ın kadim yerli halkı, İran ve Hint bölgelerindeki dini hayattan etkilendiler ve bu akımları etkileyerek kendilerine göre dönüştürdüler.. “Veda” ve “Buda” dinleri; İran’da, “Mitra”, “Zerdüşt”, “Mani”, “Mazdek” dinleri Aryalardan tevarüs etti. İran’da zengin bir mitoloji vardır, bu akım Hindi Çin etkisi yanında Kaf dağı ve Mezopotamya’dan da etkilenir ve etkiler.. Hatta bugün bize Yunan mitolojisi diye aktarılan birçok mitolojik hikayenin köklerinde bu havzadan yapılan intihaller mevcuttur. Yeni “Hoşgörü dini”nin Şia versiyonu Veda, Buda, Mitra ve Zerdüşt dininden de esinlenerek yeniden yapılandırılacaktı.

Aslında Gülen Hz. İsa’ya gelen dini dönüştüren Tarsuslu Saul’ün rolünü üstlensin istiyorlardı sanki. O da Cinni bir kişilikti. Roma kendi için tehdit olmayan bir dine sahip oldu ve Hz. İsa adına yepyeni, alameti farikalarını kaybetmiş bir din icad edip, adına Hristiyanlık dediler.. Zaman içinde Katolizm Roma’nın Ruhunu temsil etmeye başladı. Yahudilik de Hristiyanlığın paralelinde bu ruha hakim oldu. Gülenistler ülkeye hakim olsalardı, Şiisi ile Sünnisi ile farklı, yeni, batının kabul edebileceği yeni bir din ve hayat tarzını dayatacaklardı. Ama başaramadılar, ama vazgeçmiş de değiller. Deşifre olsalar ve çok ağır bir darbe yeseler de süreç devam ediyor. Selâm ve dua ile..

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.