ABD Başkanı Donald Trump’ın dün akşamki krizi yumuşatan açıklaması, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, ABD-İran arasındaki “kontrollü krizi” ve vekâlet savaşını doğrudan çatışmaya sürükleyen süreci durdurur mu?
İran’ın önceki akşam Irak’taki ABD üslerine yönelik füze saldırısıvekâlet savaşını asillerin savaşına dönüştürdü. ABD de, İran da “yeni bir aşamaya”ya geçildiğini son saldırılarla ilân etmiş oldu.
Artık ABD-İran arasında yürütülen dolaylı savaş, yer yer örtülü müzakere, işgallerde “dolaylı ortaklık” sona erdi. En azından şu anki görüntü bu. Her ne kadar yumuşatılmak istense de, bundan sonraki her kriz, bugünkü noktanın üzedine inşa edilecektir.
İRAN’IN DERİN AKLI DUBAİ’Yİ VURUR MU!
Çünkü Trump, Süleymani gibi İran güvenlik aklını, emperyal ismini öldürerek, Tahran’ı hesabını yapmadığı bir alana çekti. Haysiyetini kırdı, derin aklını, İran’ın merkez iktidar alanını hedef aldı.
İran da ABD’nin müttefiklerini, ortaklarını değil, doğrudan kendisini, kendi askeri üssünü, askeri varlığını hedef aldı.
Bunu yaparken “dolaylı savaş” yöntemlerini de tekrarladı, yeni bir saldırı olursa İsrail’de Hayfa’yı, BAE’de de Dubai’yi vuracağını ilân etti.
TRUMP’IN ÇILGINLIKLARI, İRAN’IN DUYGUSAL ÖFKESİ:ABD YENİ SALDIRIYI İRAN ANA KARASINA YAPAR MI?
Trump’ın tavrının azil süreci ve yeni seçimlerle, İran’ın tavrının da yoğun rejim karşıtı protestolar ve Süleymani suikastından sonra kamuoyunu rahatlamayla doğrudan ilgisi var elbette.
Ama hepsi bunlarla sınırlı değil. Şimdilik böyle görünse de geniş çerçevede böyle değil. İş sadece Trump’ın çılgınlığı ile, İran’ın duygusal öfkesiyle sınırlı değil.
Ve iş sanıldığı gibi burada kalmayacak. Bugün ya da bir süre sonra kaldığı yerden devam edecek. “Soğutulamasaydı” ABD’nin yeni saldırısı İran ana karasına olacaktı. Çünkü füze saldırısından hemen sonra ABD yönetimi “füzeler İran topraklarından ateşlendi” ifadesini kullandı.
SEMBOLLERİN DİLİ: İKİ ÜLKE BİRBİRİNİN CAN DAMARINI YOKLUYOR
İki ülke de birbirinin can damarını yokluyor. Bağdat’taki ABD elçiliği ve ardından gelen suikasttan sonra, Washington ve Tahran’dan gelen açıklamalar hep semboller üzerine oldu.
ABD; “elli iki hedef” belirlediklerini, İran’ın kültürel varlıklarını vuracaklarını söylerken, İran Devrimi’nde rehin alınan elli iki elçilik personelini ve Şiiler için kutsal sayılan yerleri işaret ediyordu.
Tahran ise; “iki yüz doksan” rakamını hatırlatıyor, ABD’nin düşürdüğü İran yolcu uçağına, hayatını kaybeden iki yüz doksan kişiye atıf yapıyordu.
İki ülke de, hesaplaşmanın dibini buluyor, İran devriminden bu yana yaşanan her krizi masaya taşıyordu. Bu sözler, açıklamalar, tehditler sadece blöf, boş tehditler olarak görülebilir mi?
SON SÖZLER SÖYLENİYORSA… BENİM KORKUM BAMBAŞKA.
Eğer son sözler söylenseydi, atılacak ilk adım çok yıkıcı olacaktı. Elbette bu yeni krizin, hem ABD’nin hem de İran’ın ihtiyacı olan boyutları var. Ama bizi daha çok bunların dışındakiler ilgilendiriyor.
Şu an bütün ihtimaller havada uçuşuyor. İki ülkenin restleşmesi “bir yerde duracak” deniyor, iki ülkenin de Ortadoğu’da kendileri için “dolaylı ve tanıdık” satrancı devam ettirdiği söyleniyor. Bunlar ve dahası.. Hepsi muhtemel.
Ama benim korkun bunlar değil. Öteden beri bu endişe ile uyarı mahiyetinde, dikkat çekici biçimde yazılar yazmaya çalışıyorum.
BU SAVAŞ ABD İLE İRAN ARASINDA KALMAYACAK..BÜTÜN HESAPLAR BÖLGESEL!
Bu kriz, endişe ettiğimiz şekilde gelişirse hiçbir şekilde ABD ile İran arasında kalmayacak. Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz arasındaki bütün ülkeleri ve bölgeleri vuracak. Suudi Arabistan, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Lübnan ve Bahreyn savaşın merkezinde olacak.
Olayı, doğrudan bir ABD-İran çatışmasını Hizbullah-İsrail çatışması, Husi (Yemen)-S. Arabistan çatışması, İran ile S. Arabistan-BAE çatışması, mezhep çatışması, Arap-Fars çatışması olarak algılayın. Bugüne kadar Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ülke sınırlarına hapsedilen çatışmaların bölgeselleşmesini anlayın.
1991 KÖRFEZ SAVAŞI’NDAN BERİ BUNA HAZIRLANIYORLAR
Korku bu. Öteden beri kurgulanan bu. Nihai amaç bu. Bugünkü kriz aşılsa bile önümüze koyacakları senaryo bu!
ABD’nin Irak’taki üslerinin vurulması, İran’ın en önemli adamının Irak’ta vurulması, Tahran’ın İsrail ve BAE’yi hedef göstermesi, “ABD’ye üslerini kullandıran her ülkenin hedef olacağı”nı ilân etmesi, Hizbullah ve değer İran yanlısı örgütlerin savaşın “her yerde” olacağına dair açıklamaları bu kurgunun ilk işaretleridir.
1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana bölge için planladıkları şey buydu. Adım adım uyguladılar. Ülke ülke, cephe cephe uyguladılar. Şimdi sona geldiler. Nihai hedefe kilitlendiler. Bölgeye son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar.
MEZHEP KRİZİ DEĞİL, ARAP-FARS SAVAŞI BU: İRAN HAZIR, SUUD HAZIR, BAE HAZIR, KURGU TAMAM
Bu darbe bir “Arap-Fars savaşı”dır. Mezhep çatışmaları üzerinden pazarlanacak bir bölgesel savaş senaryosudur. İran-Suud çatışması üzerinden sahnelenecek ve bölge geneline yayılacak bir karanlık senaryodur.
İran buna hazır. Bölgeye yayılan gücü, emperyal hırsları, mezhep kimliğinin baskın rolü ile hazır. Savaşı pazarlama yöntemi de “ABD’ye, İsrail’e, onun bölgedeki kuklalarına, emperyalizme karşı mücadele” olacaktır.
İKİ VELİAHT İŞTE BU KIYAMET SENARYOSU İÇİN ÖNE SÜRÜLDÜ
Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman’ın Veliaht ilan edilmesi, sonrasında yapılan “ayarlama”lar da böyle bir savaşa hazırlık içindi. Bir tür “yeni Nasırizm” kimliği bu Veliaht üzerinden servis ediliyor. ABD, İngiltere ve İsrail’in söylediklerinin dışına taşamayacak bir isim.
Suudi geleneksel politikalarını tersyüz eden, bir Arap milliyetçiliği üzerinden İran’la hesaplaşmaya kurgulanan bir isim. Dolayısıyla, “malum kurgu” için S. Arabistan’da da şartlar hazırlanmış görünüyor.
BAE’nin ölçüsüz, şiddet taraftarıterör baronu Muhammed binZaid, Arap-Fars savaşının en ateşli öncülerinden. Kurgu büyük oranda onun üzerinden servis ediliyor. Mısır’dan Libya’ya, Sudan’dan Yemen’e her yerde o var. Kendisine bağlı terör örgütleri, örtülü operasyonları var. Suudi Veliahtla birlikte bütün Arap dünyasını İran’la savaşmaya ayarlıyor. Tam da ABD ve İsrail’in istediği gibi.
TAHRAN’IN EGOSU, İKİ VELİAHT’IN HIRSI..
Bu iki veliahtdurdurulamazsa, İran’ın emperyal hırsları dizginlenemezse Batılı ordular coğrafyanın şehirleri üzerinde tepinecekler demektir. Görünüşe göre Arap dünyası hazırlanmış. Şimdi İran’ın hassasiyetleri kaşınıyor, Tahran provoke ediliyor, egosu besleniyor.
Bir adım sonrası ne?
Eğer ABD, askeri üslerine yönelik saldırıya cevap verseydi, bu cevap İran ana karasına yönelik bir hedefe yönelecek, Tahran karşılığında Körfez ülkelerinden birine, mesela Dubai’ye bir füze fırlatacaktı. O zaman da, fırtınanın önünde kimse duramayacaktı.
SAVAŞI İSLÂM’IN KALBİNE TAŞIMAK
ABD’nin, Trump’ın fevriliği ile hareket ettiğini sanmıyorum. Bir ajandası olduğuna inanıyorum. Bundan sonra da İran’ı cevap vermek zorunda bırakacağı saldırılarla muhatap edecek. Bu da zincirleme saldırı ve cevaplar olacak.
Onların tek hesabı savaşı İslâm’ın kalbine taşımak. Tam merkezini vurmak. Müslümanları utançtan başlarını kaldıramayacak hale getirmek. Büyük kurgu bu. Gerisi bu senaryonun alt unsurları. İran da, Arap ülkeleri de buna hazır!
Maalesef…