Bir fıkra ile başlayalım...
“Yalancı çoban” fıkrası ile...
Malûm; köyün çobanı, kan-ter içinde gelmiş kahveye...
“Sürüyü kurt kaptı!” diye bağırmış telâşlı bir sesle...
Kahvedekiler hızla kalkmışlar yerlerinden... Koşmuşlar sürünün olduğu yere!
Bakmışlar ki; koyunlar, ağaçların gölgesinde geviş getiriyor...
Ortalıkta ne “kurt” var, ne de panik!..
Dönmüşler köye...
Birkaç gün sonra, çoban yine telâşla koşmuş köye!
“Sürüyü kurt kaptı!”
Köylü yine kan-ter içinde koşmuş, sürünün olduğu yere!
Bakmışlar ki, çoban yine “yalan” söylüyor!..
Çaresiz, yine dönmüşler!..
Aradan bir süre daha geçmiş...
Bu defa, “gerçekten” kurt dalmış sürüye...
Önüne gelen koyunu parçalıyor!
Çoban, var gücüyle koşmuş köye;
“Yetişin ey ahali!.. Sürüye kurt girdi!”
Köylü hiç istifini bozmamış!..
Yine “yalan” sanmışlar çobanın şamatasını!
Sonrası malûm;
Bir “yalancı”nın zevzekliği yüzünden, koca sürü parçalanmış kurtlar tarafından!
Köyün çobanı, hep “yalan” söylediği için, nasıl ki “köylü”leri kandıramamış ve sonunda “koyun sürüsünün parçalanmasına” sebep olmuştur, bilesiniz ki; “PKK, HDP ve Paralel İhanet Çetesi”nin uydurduğu “yalan”lar da, bir gün “inandırıcı” olmaktan çıkacak, “kendi sonlarını hazırlayacak”lar “gerçekten bittiklerinde” ise, ilgilenen olmayacaktır!..
CAMİ DEĞİL İHANET YUVASI!
Önce “Paralel”den başlayalım...
“Paralelci medya” ve “kâğıt ihtiyacını Paralel’in karşıladığı Taraf’tarları”, son günlerde sürekli “komplo teorisi” üretiyor, “uydurdukları senaryolar” ile topluma “yalan” pompalıyorlar!..
Diyorlar ki;
l “Vali, cami kapattı!”
l “Polis, kreş basıyor!”
l “Rezalette son nokta!.. Terörle Mücadele polisleri, dün bir çocuk yuvasını bastı!.. Daha önce Zonguldak’taki 8 okul ve dershaneye baskın düzenleyen Terörle Mücadele ekipleri, bu defa da, Ereğli’de 3-5 yaşındaki çocukların gittiği kreşi hedef aldı!”
Sormak lâzım değil mi;
“Binlerce dershane, okul ve kreş varken, polis; niye Paralelcilere ait binaları hedef alıyor?.. Durduk yerde mi basılıyor o okul, dershane, yurt ve kreşler?”
Bunun bir sebebi olmalı değil mi?..
Polis, niye baskın düzenlemiş?..
“Paralelci televizyon, gazete ve kâğıtla besledikleri Taraf’tarları”nın haberlerinde; o yerlerin “niye basıldıklarına” dair tek satır gerekçe yok!..
Oysa, sebep belli:
“O binalar cami, okul, dershane, yurt ve kreş” maksadıyla kullanılmıyor!.. Bu isimler, birer “maske”den ibaret!.. O binalar, birer “melânet” yuvası!..
“Himmet”ler orada toplanıyor, “Zekât”(!)lar, “Kurban paraları” ve “bağış”(!)lar orada toplanıyor!..
Toplanan paralar, daha sonra; ya “Kıbrıs kumarhaneleri”nde ya “otellerin kral daireleri”nde, ya “köpüklü havuz partileri”nde, ya “playboy kızları ile aşna-fişne”de, ya “İsrail vakıflarına peşkeş”te kullanılıyor ya da “Himmet paralarıyla tefecilik” yapanlara aktarılıp, zor durumdaki esnafa “faiz”le kullandırılıyor!.. “Paralelci tefecilerden faizle aldığı parayı zamanında ödeyemeyen” esnafın ümüğüne çökülüyor ve “dükkân” veya “mağaza”sı ya da “fabrika”sı elinden alınıyor!..
Bütün bu “dolap”ların, “tezgâh”ların döndüğü yerler, “masum” gösterdikleri “bina”lardır!..
Oralara “kreş” veya “çocuk yuvası” diyorlar ki, halkın “merhameti” depreşsin ve “yuh artık” desin!..
“Tam bir algı operasyonu!”
ORASI KREŞ DEĞİL Kİ!
Tamam; “algı operasyonu” yürütüyorlar, “polisi, savcıyı ve hakimi yıpratmaya” çalışıyorlar, bunun için “yalanın sunturlusunu” söylüyorlar da, bunu “acemice” yapıyorlar!..
lMeselâ, “kreş” dedikleri yer, “kendi personellerine ait bir ev”dir!..
l “Öğrenci velisi” dedikleri insanlar da, “telefonla çağırdıkları akrabaları!”
l “Öğrenciler korkudan ağladı” diyorlar ama, “okulların yaz tatilinde” olduğunu bile unutuyorlar!..
Biliyorlar da, bilmezden geliyorlar!..
Nasıl olsa, yutan bir enayi bulunur ve “Paralel’e biat”ını sürdürür!..
“Beynini kiraya vermemiş özgür kafalar” ise şu soruyu sorar:
“Hangi kurum kontrol edilmekten, denetlenmekten rahatsızlık duyar? ... Ancak, saklayacak bir şeyi olan denetlenmekten rahatsızlık duyar... Denetlenmek sizin neden ağrınıza gidiyor?”
Öyle değil midir;
“Çiğ” yememişsen, niye karnın ağrısın?.. “Yara”nız yoksa, niye gocunuyorsunuz?..
Demek ki, “çiğ” yemişler!..
Demek ki, “yara”ları var!..
Yoksa, bu kadar “yalan” söylemezler, bu kadar “gürültü” çıkarmazlardı!..
Ama, bilmeliler ki;
Bu “gürültü”ler, bu “ciyaklama”lar, bu “algı operasyonları” onları kurtaramayacak!..
Zira, “son kullanma tarihleri doldu” ve artık “biletleri kesilme, gözden çıkarılma” aşamasına gelindi!..
Onları, artık;
“Derin Amerika bile kurtaramayacak!”
ORASI KÖY DEĞİL, PKK KAMPI!
Hani; “Yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan?” şeklinde anlamsız bir soru vardır ya, merak ediyorum; “Paralel mi PKK’dan çıktı, PKK mı Paralel’den?”
Ya da, şöyle soralım:
“Yalancılığı PKK mı Paralel’den öğrendi, Paralel mi PKK’dan?”
Bunu soruyorum, çünkü;
Son günlerde Paralel’in uydurduğu “yalan”lar ile PKK’nın ve “medyadaki PKK destekçisi Lawrence’ler”in uydurduğu “yalan”lar, birbiriyle “paralellik” arz etmeye başladı!..
Paralelciler, “okul, yurt, dershane ve çocuk yuvaları”nı nasıl ki “ihanet üssü” olarak kullanıp, buraları “masum mekânlar” olarak yutturmaya çalışıyorsa, PKK Terör Örgütü ve HDP ile, onların medyadaki destekçileri “Çağdaş Lawrence’ler” de, “terör kampları”nı birer “köy” diye yutturmaya kalkıyor!..
Malûm, TSK’nın 1 Ağustos’ta düzenlediği “Şehit Er Ömer Kağan Kandemir” adlı hava operasyonunda, “Zergele Kampı” adlı bir kamp vuruldu!..
“Paralel medya” bir taraftan, “kâğıt ihtiyacını Paralel’in karşıladığı Taraf” bir taraftan, “Aydın Doğan Medyası” diğer taraftan, hemen “karşı saldırı”ya geçip, bir “algı operasyonu” yürütmeye başladılar!..
Kocaman kocaman başlıklar attılar:
“TSK, sivilleri vurdu!”
“TSK köy bombaladı!”
“AB, NATO ve Brüksel derhal harekete geçip, operasyonları durdurmalı!”
Şimdi ortaya çıkıyor ki;
“Köy” dedikleri ve “sivillerin vurulduğu”nu iddia ettikleri Zergel’e; PKK için “son derece stratejik öneme sahip bir kamp”tır!
Çünkü, “Zergele Köyü”(!)nde; “PKK’nın para kasası” yani bir anlamda “banka”sı vardır!..
Ve ayrıca;
Orası, “uyuşturucu deposu”dur!..
PKK’DAN 10 MİLİTANA İNFAZ!
Gelen “istihbarat”lara göre;
“Bokriskan Kampı”nın örgüt tarafından bir süre önce para ve uyuşturucu deposu haline getirildiğinin belirlenmesi üzerine; 1 Ağustos gecesi ilk dalga operasyon bu kampa yapıldı… F-16’lar tarafından düzenlenen bombardımanın ilk dalgasında; sözde “Şehit Dilan” Tabur Komutanı kod adı Şerevan Fatuvan olan terörist ile “dört büyük grup liderinin öldürüldü, 30 terörist de yaralandı.”
İlk dalga bombardımanın başlamasıyla, militanların; TL, Dolar, Euro ve İran Riyali cinsinden örgüt parası ile satışa hazır uyuşturucuyu Zargali (Zergele) kampına taşıdığı tespit edildi...
İnsansız Hava Araçları ve “yerel istihbarat kaynakları”ndan elde edilen bilgi üzerine; ikinci dalga bombardımanın para ve uyuşturucunun taşındığı Zergele’ye düzenledi. Operasyonda para ve uyuşturucunun taşındığı ikinci sığınak da vuruldu, çıkan “yangın”da, “örgüt parası”nın büyük bölümü, “uyuşturucu”nun ise tamamı yandı.
Durun, daha bitmedi!..
Hani, medyada “PKK lobisi” olarak görev ifa eden “Lawrence”ler;
“Köy bombalandı, siviller vuruldu” diye yaygara kopardılar ya, onlara şunu sormak lâzım: “O köy(!)de, PKK tarafından infaz edilen 10 militanı niye yazmıyorsunuz?..”
Yazmazlar!.. Çünkü, işlerine gelmez!..
Evet, o köy(!)de;
“PKK 10 kişiyi infaz etti!”
Niye infaz etti?..
Çünkü, “para kasaları”nı kaçıramadılar, “uyuşturucu”yu taşıyamadılar!..
Sizin anlayacağınız;
TSK “Paraların büyük bölümünü ve uyuşturucuların tamamını imha” etti, PKK da “beceriksiz teröristleri infaz” etti!..
390 ÖLÜ, 400 YARALI!
Ne var ki;
“Zergele Kampı”nın bir “köy” olduğunu ve orada “siviller”in öldürüldüğünü yazan “Çağdaş Lawrence”ler; orasının, ne “para ve uyuşturucu deposu” olduğundan, ne de “beceriksiz PKK’lıların infaz edildiğinden” söz ettiler!..
Edemezler... Çünkü “görev”leri bu!..
Onların görevi;
“Yıkılsalar da, kuyruğu dik tutmak!”
“3 Dalga Operasyon” sonrasında, “PKK’lı 390 terörist öldürülmüş, 150’si ağır, 400’ün üzerinde terörist de yaralanmış” olsa da, “Medyadaki Lawrence’ler”in görevi, “yıkılmadık, ayaktayız” algısı oluşturup, “taban”ı sağlam tutmaktır!..
Ne var ki;
“Çok ağır bir darbe” yediler!..
“Resmî rakam”lara göre
“390 ölü, 400 yaralı!”
PANİKLERİ BUNDAN!
Malûm; 1 Ağustos’ta düzenlenen ve “PKK’nın ağır darbe yediği” operasyondan hemen sonra; Osman Baydemir başkanlığındaki bir HDP heyeti, apar-topar bölgeye gitmiş “Paralelci medya ve PKK’lıların yuvalandığı gazeteler” de yaygaraya başlayıp, “TSK sivilleri vurdu” algısı oluşturmaya çalışmış, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise alelacele Brüksel’e gidip, “AB ve NATO’dan, Türkiye’ye baskı yapmasını” istemişti!..
Ne var ki;
Aldığı cevaplar “olumsuz”du!..
Avrupa ve ABD dedi ki;
“PKK, bir terör örgütüdür... Dolayısıyla, PKK’nın saldırılarına karşı, Türkiye’nin kendini savunma hakkı vardır!.. PKK, terör saldırılarına bir an önce son vermeli ve Çözüm Süreci tekrar başlamalıdır!”
GÖZDEN ÇIKARILDILAR!
Nedir bunun anlamı?..
Anlaşılan o ki;
“Böyle giderse, PKK’nın ipi çekilecek, gözden çıkarılacaktır!”
PKK, artık şunu anlamalıdır:
“Örgütün kuruluşunda büyük rol oynayan İngiltere bile, bugün Türkiye’nin operasyonlarını haklı ve meşru görüyorsa, bu iş bitmiştir!”
Bir “öngörü” daha:
“Paralel İhanet Çetesi”nin de, “PKK terör örgütü”nün de “son kullanma tarihleri dolmuştur” ve her an “gözden çıkarılıp, ipleri çekilebilir!”
Çünkü Amerika’sından İngiltere’sine, AB’sinden NATO’suna kadar hiçbir ülke ve hiçbir kuruluş: “Bölgenin büyük aktörü Türkiye” ile daha fazla didişmek, Türkiye’yi daha fazla karşısına almak istemez!..
Eninde-sonunda, “muhatap” alacakları tek ülke “Türkiye”dir!..
Dolayısıyla, FETÖ’nün “kumpas”larla, PKK’nın da “terörist saldırılar”la, Türkiye’yi daha fazla yıpratmasına göz yummazlar!..
Tabiî, “sevdikleri” için değil, “çıkarları” için yaparlar bunu!..
Hem sonra; PKK’nın da, Paralel’in de birer “proje” oldukları “açığa çıktı” ve “uydurdukları yalanlar”la çok fazla yıprandılar, eskidiler!..
Şimdi, “at değiştirme zamanı!”
Paralel de, PKK da bunu anlasın!..
İyice bilsinler ki;
“Son kullanma tarihleri doldu!”
“İplerinin çekilmesi” yakındır!..
***********************************************************
Müsaadenizle “15-20 günlük izin” istiyorum
“Mahallî seçimler”di, 7 Haziran’daki “genel seçimler”di, “yurtiçi ve yurtdışı mitingler, seyahatler”di, “koalisyon girişimleri”ydi, “televizyon programları”ydı derken, biraz yorulduk...
“Tebdil-i mekânda ferahlık vardır” kuralı gereği, biraz İstanbul dışına çıkmakta fayda olur diye düşünüyorum...
Bugünden itibaren, Karamürsel, Bursa, Balıkesir, Salihli, Denizli ve İzmir’i de içine alan “15-20 günlük” bir seyahate çıkmak istiyorum...
Biliyorum “yorgunluk” olacak ama “dost, akraba ve arkadaşlar”ımla hasret gidermek, onlarla kucaklaşmak rahatlatır beni...
Bu arada, “halkın nabzı”nı tutacak ve bir “değerlendirme” imkânı bulacağım!..
Bu kadar lâf ettiğime bakmayın... Sadece “izin” istiyorum... Bana “15-20 günlük izin” verin de, “Sıla-i rahim” yapayım, “anam, babam ve akrabalarımın mezarları”nı ziyaret edeyim...
15-20 gün boyunca; hem ben rahat edeceğim, hem de “Paralelci ve PKK’lı çeteler!”
Bırakalım, rahat nefes alsınlar!.. Nasıl olsa “son demlerini” yaşıyorlar!..
Dönüşümde, inşallah “tekrar seçim” yazılarıyla yine karşınızda olacağım...
Şimdilik Allahaısmarladık...
Haklarınızı helâl edin...