Değerli okuyucular, kişiler danışmanlık hizmeti almaya genellikle bir semptomla gelirler. Bu semptom; panik atak, depresyon, kaygı bozuklukları, uyku problemleri, sosyal fobi, öfke patlamaları, ilişki sorunları vb. olabilir. Psikoterapilerde terapistler, sadece yüzeyde görünen semptomu düzeltmezler, o semptomun altında yatan dipteki nedenleri de düzeltmeye çalışırlar. Bunu bir metaforla açıklamak isterim; diyelim bir bataklık var ve üzerinde sinekler uçuşuyor. Bataklık olduğu sürece sinekler de varlığını sürdürecektir. Sinekler semptomdur. Sineklerden tamamen kurtulmanın yolu bataklığı kurutmaktır. Sadece sinekleri yok etmeye çalışmak geçici bir çözümdür.
Terapilerde olumsuz yaşam deneyimleri, travmalar hemen ilk seanslarda ortaya çıkmaz. Danışan terapide yeni şeyleri deneyimledikçe beyninde yeni sinapslar ve protein sentezleri oluşur. Danışan terapistle güvenli bir bağ kurduğu için ilk üç-dört seansta kendini daha iyi hisseder. Terapinin ilerleyen seanslarında olumsuz çocukluk yaşantıları ve acılar ortaya çıkar. Kişiler genellikle acı verici konuları konuşmaktan, kendini üzüntülü kaygılı hissetmekten kaçınır. Terapilerde danışanın kötü duyguyu (acı, üzüntü, korku, öfke …) deneyimleyip, o duyguda kalması önemlidir. Yani terapinin başlarında çok iyi hissedeceğim, daha mutlu olacağım diye bir şey yoktur. Acı verici, bastırılan olumsuz anılar bilince geldikçe ve bunlar terapistle beraber çalışıldıkça kişiler kendini daha iyi hissetmeye, psikolojik sağlamlığını artırmaya ve acı verici duygulardan kaçmayıp, onlara dayanabilmeye ve kendini sakinleştirme (öz regülasyon) becerisine sahip olur.
Peki psikoterapi nedir ne değildir?
Psikoterapilerde, terapist danışan adına karar almaz, sizin kendi seçimlerinizi yapmanıza ve kendiniz olarak ihtiyacınıza göre kararlar almanıza yardım eder.
Psikoterapi, iyi hissetme yeri değildir, terapistin de böyle bir görevi yoktur. Zaman zaman terapi size çok zor gelebilir, terapiyi bırakmak isteyebilir veya terapistinize karşı olumsuz duygular besleyebilirsiniz. Sizi hiç kötü hissettirmeyen, size göre şekil alan terapist iyi bir uzman değildir. Hatta ilk seanslarda danışan, şimdiye kadar bastırmış olduğu tozlu raflara ittirdiği bazı olumsuz yaşam deneyimlerini anlatmaya başladıkça, kendini daha kötü hisseder ve kafası karışmaya başlar. Değişim ve dönüşüm zor ve sancılı bir süreçtir ancak dibe vurmadan, acılarla temas etmeden de değişim ve iyileşme olmaz
Psikoterapi, sorunlarınızı döküp rahatlayacağınız, terapistinizin de iyi bir sorum dinleyici olduğu bir süreç değildir. İyi bir terapist, danışanını empatik bir şekilde anlayarak dinlese de, başarılı bir terapi için sadece dinlemek yetmez, Yorumlama, netleştirme, yüzleştirme tekniklerini terapistin, uygun bir şekilde kullanmasını gerektirir. Ayrıca, danışanın beden dilini de, hangi konuda çok konuşarak veya konuyu değiştirerek tepki verdiğini gözlemlemek de gerekir.
Ayrıca terapi hizmeti almak, sizin güçsüz olduğunuzu göstermez. Bir kişinin davranışları, duygularının büyük çoğunluğu bilinç dışı tarafından yönlendirilir. Şu anki sorunlarınızın kaynağı, bilinç dışınızda yanlış kodlanmış duygudan, düşünceden kaynaklı olabilir.
Terapi yardımı almak için illaki büyük bir sorununuz olması gerekmez. Kendiniz tanımak, kapasitenizi geliştirmek, ilişkilerinizde daha kendiniz olarak spontan davranmanızı geliştirmek, yaşam kalitenizi çoğaltmak, geçmiş veya geleceği düşünmek yerine şu anınızı yaşayabilmek psikolojik dayanıklılığınızı artırmak, stresiniz yönetebilmek amaçlı da terapiye gelebilirsiniz.
Bir kişi, psikoterapiden fayda görüp görmediğini nasıl anlayabilir?
Benlik algınız olumluya dönmüşse, stres karşısında duygularınızı daha kolay düzenleyip dağılmıyorsanız, acıya karşı dayanıklılığınız arttıysa, sorunlarınız için kişileri suçlamaktan vazgeçip, sorumluluk alıyorsanız, insanlarla olan ilişkilerinizde daha spontan ve gerçek kendiliğinizle -mış gibi yapmadan davranabiliyorsanız, iletişim becerileriniz daha çok gelişmişse, önceden baş edemediğiniz sorunlarınızın altından artık daha kolaylıkla kalkabiliyorsanız psikoterapilerden fayda görüyorsunuz demektir.
Olumsuz duygu hissetmekten kaçmayıp, bu duyguları da evinize gelen bir misafir gibi kabul edebilmeniz duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.