TBMM dün toplandı ve böylece “yeni yasama yılı” da başlamış oldu...
“En yaşlı üye” sıfatıyla eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın açılışta yaptığı “uzun” konuşma, en azından “ekran başındakileri sıktı” ise de, HDP Milletvekili Leyla Zana’nın yol açtığı “yemin krizi” bu sıkıntının üzerine tüy dikti...
Sayın Baykal;
Gerçekten de, hem “çok uzun” konuştu ve insanları sıktı, hem de “CHP Genel Başkanı ve CHP Grubu’na hitap ediyor gibi” konuştu!..
Bunun sebebini anlayamadım...
“Acaba” dedim, kendi kendime;
Acaba, “CHP’deki genel başkan boşluğu”nu doldurmaya mı çalışıyor?..
Öyle ya;
Kılıçdaroğlu; ha var, ha yok!..
Ama, Baykal’ın ağzı, hiç olmazsa iyi lâf ediyor!..
Galiba, bunu değerlendirmek istedi...
Kimbilir, belki de;
CHP’nin içine “mesaj” verdi!..
DAEŞ’İ KİM DESTEKLİYOR?
Her neyse... Bugünkü mevzum, zaten bu değildi... Baykal “uzun” konuşmuş, “CHP Grubu”na konuşuyor gibi konuşmuş, ya da HDP’li Leyla Zana, “Büyük Türk Milleti” demek yerine “Büyük Türkiye Milleti” diye yemin etmiş; bunlar “magazin”e girer!..
Oysa, gündemde “çok ciddi bir konu” var...
Antalya’da yapılan “G-20 Zirvesi”nin kapanışında konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ilginç bir iddia atmış ortaya...
“DAEŞ’in petrol ticareti”ne dikkat çekip, demiş ki:
“Dünyanın birinci gündem maddesi haline gelen terörist örgüt IŞİD’in 40 ülke tarafından finanse edildiğini biz biliyoruz...
Üstelik, DAEŞ’e finans kaynağı sağlayanlar arasında bugün G-20 Zirvesi’ne katılan ülkeler de var!
Meslektaşlarıma, teröristlerin yasadışı petrol ticaretinin boyutlarını ortaya koyan, uzaydan ve uçakla çekilen fotoğrafları gösterdim. Fotoğraflarda görülen petrol yüklü konvoyların uzunluğu onlarca kilometreyi buluyor.”
Müthiş bir iddia!..
Müthiş bir suçlama!..
Ve bomba gibi bir konuşma!..
Putin’in iddiası gerçek mi?..
Bence, son derece gerçek!..
NASIL DOĞDU, NASIL BÜYÜDÜ?
Ama, “bu iddianın gerçekliği”nden önce, “DAEŞ’in doğuşu”na bir bakalım!..
l Irak Savaşı’nın ilk yıllarında kurulan ve 2004 yılında El-Kaide’ye bağlılığını ilan eden DAEŞ adlı terör örgütü; bir süre sonra Irak El-Kaidesi adını alır. Grup “farklı isyancı gruplar”dan oluşur ve onların desteğini alır!..
l 2013 yılında El-Cezire’ye sızdırılan bir mektup ve ses kaydıyla El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri; bu grubun Suriye kanadını tasfiye ettiğini açıkladıysa da DAEŞ emiri Ebu Bekir el-Bağdadi, bu tasfiye kararını reddettiğini ve grubun Suriye’deki operasyonlarına devam edeceğini açıklar!..
l Nisan 2013 ile birlikte DAEŞ, Suriye’nin kuzeyinde hızlı bir şekilde askerî güç kazanmaya başlar ve bu bölgedeki en güçlü gruplardan biri olur!..
l Suriye İnsan Hakları Gözleme Örgütü’nün raporuna göre Ağustos 2014’te grubun Suriye’deki savaşçı sayısının 50 bin, Irak’ta ise 30 bin olduğu açıklanır... CIA ise, Eylül 2014’te örgütün Suriye ve Irak’ta toplam 20 bin ila 31 bin 500 arasında savaşçıya sahip olduğunu açıklar...
l 4 Ekim 2011’de ABD Dışişleri Bakanlığı, el-Bağdadi’yi küresel terörist ilan eder ve yakalanması ya da öldürülmesi için 10 milyon dolar ödül koyar...
l Suriye’de Esed’e karşı savaşan örgüt, bir anda Musul’a hareket eder ve Irak’ın en büyük ikinci kenti Musul’u ele geçirir. Suriye’de ise petrol zengini Rakka’yı elinde tutmaya devam eder...
l Suriye muhalefeti; DAEŞ’in Suriye’de devrimin sabote edilmesi için Şam yönetimince desteklendiğini ifade ediyor. Şam rejimi; Suriye’de muhaliflerin elindeki bölgelere düzenli olarak varil bombası atarken, DAEŞ’in kontrolündeki bölgelere saldırmıyor.
DAEŞ; Rakka’da çıkardığı petrolü de Suriye rejimine satıyor.
PETROL SAHASI OLAN TEK ÖRGÜT!
“Petrol” konusuna girmişken, biraz daha “ayrıntı” verelim... “Türkiye’nin Temmuz 2015’te operasyon yaptığı DAEŞ”le ilgili o günlerde şöyle haberler çıkmıştı:
l “Terör örgütü DAEŞ, kontrol ettiği bölgelerde geniş bir kaçakçılık ve ticaret ağını yönetiyor... Öyle ki, DAEŞ’in sadece petrol kaçakçılığından aylık 10 milyon dolar para kazandığı tahmin ediliyor... Bu rakam, ABD öncülüğündeki hava saldırılarından önce 40 milyon doları buluyordu.
Örgütün petrol zengini olduğu söylenebilir...
Irak’ta bir dönem birkaç büyük petrol sahasını birden kontrol eden DAEŞ’in elinde, ABD hava operasyonları ve Irak güvenlik güçlerinin mücadelesi sonucunda şu an yalnızca bir petrol sahası kaldı.
Üst düzey bir ABD’li terörle mücadele yetkilisi; “DAEŞ her yere petrol ve yakıt satıyor. Suriye’nin içinde satışlar yapıyor, hatta Suriye rejimine satıyor. Irak’a satıyor. Umduğumuzdan daha geniş ve karmaşık bir ağ” diyor.
Sanırım bu kadar “ayrıntı” yeter... Bu kısa notlardan da anlaşıldığı gibi, DAEŞ; “petrol kuyuları”na ve hatta “petrol sahaları”na sahip, “ilk ve tek terör örgütü”dür!..
İşin tuhaf tarafı;
Bir taraftan “Esed Rejimi ile savaşıyor” görünürken, bir taraftan da savaştığı(!) Esed Rejimi’ne “petrol” satıyor, iyi mi?!?..
Sizin anlayacağınız;
“Körler sağırlar, birbirini ağırlıyor!”
ABD UYDULARI UYUDU MU?
Gelelim, “Musul’a gitme” meselesine!.
Siz olsanız sormaz mısınız;
DAEŞ denilen bu örgüt, Suriye’de “Esed rejimine karşı savaşıyor”(!) görünürken, başına “saksı” filan mı düştü ki, bir anda “rota”sını değiştirdi ve Musul’a gitmeye karar verdi?..
Hem de, nasıl gidiş?..
Binlerce terörist!..
Çok sayıda tank!
Büyük askeri kamyonlar!..
BM Güvenlik Konseyi’nin hazırladığı bir raporda; DAEŞ’in elinde iki sene yetecek kadar silah olduğu belirtildi. BM’nin tahminlerine göre; militanların cephanesinde Amerikan Hummer T-55 ve T-22 model tanklar, saldırı tüfekleri ve kısa menzilli uçaksavar sistemleri bulunuyor.
Ne ilginç değil mi;
İşte bu “ağır silahlar”la, ellerini-kollarını sallaya sallaya girdiler Musul’a!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Binlerce DAEŞ teröristi, yüzlerce tank ve araç konvoyu” ile birlikte Musul’a doğru ilerliyor ve ABD uyduları bunu göremiyor!..
O ABD ki, bir zamanlar;
“Biz, uydularımızdan; işgal ettiğimiz Irak’ın başkenti Bağdat’ta, bir duvara yaslanmış, sigarasını tüttüren Iraklının içtiği sigaranın markasını bile okuruz” diyerek hava basıyordu!..
Bu nasıl “uydu” ki;
“Duvara yaslanıp sigarasını içen Iraklı”yı gördü de, “Binlerce DAEŞ’li terörist ile yüzlerce tankın Musul’a yürüdüğünü” görmedi, uyudu!..
DAEŞ’E ABD HELİKOPTERİ!
Uydu mu uyudu, CIA veya Pentagon mu uyudu, orasını elbette bilemiyoruz ama; bildiğimiz şudur: DAEŞ’in, bir “terör örgütü” değil, “terör devleti” haline gelmesine yol açan ABD’dir, İngiltere’dir, Suriye’dir, Irak’tır, Almanya ve Fransa’dır!..
İşte “en son belge”si!..
Sosyal paylaşım sitelerinde “aktivistler” tarafından yüklenen bir videoyu kaynak gösteren Suriye resmi haber ajansı SANA; “Apaçi tipi bir Amerika helikopterinin, Irak’tan Suriye’ye giren ve DAEŞ’e ait olan büyük bir araç konvoyuna eşlik ettiğini öne sürdü.”
Görüntülerde; DAEŞ’in kullandığı Toyota Hilux tipi “200’den fazla araçtan oluşan DAEŞ konvoyu”nu takip eden bir helikopter görülüyor. Haberde; helikopterin DAEŞ’in koruma ve yol güvenliğini temin etme görevinde bulunduğu iddia edildi... Haberde ayrıca; Amerikan askeri helikopterinin DAEŞ konvoyunun üzerinde alçak uçuş yaptığına ve ağır silahlarla donatılmış araçların hiçbirinin namlusunun helikoptere yöneltilmediğine dikkat çekildi.
Şimdi, gel de sorma;
DAEŞ konvoyu Musul’a ilerlerken de, acaba “koruma ve yol güvenliği”ni, yine ABD helikopterleri mi sağladı?!?..
HEPSİ ABD’NİN ESİRİYDİ!
ABD’nin DAEŞ konvoyuna “koruma-kollama” yapması hiç de şaşırtıcı değil!..
Zira, aynı ABD, “DAEŞ lideri el Bağdadi’yi esir alıp, 4 yıl sonra serbest bırakan bir ülke”dir!..
Nasıl mı?.. İşte ayrıntı:
l Bugün; ABD tarafından başına 10 milyon dolar ödül konulan DAEŞ lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin “en çok arananlar” listesindeki fotoğrafı; ABD’nin elinde esir iken çekilmiş, iyi mi?!.. Bağdadi’yi 2005-2009 arası esir tutan ABD, sonra neden serbest bıraktı, kararı kim verdi, işte orası meçhul.
Sormak lâzım değil mi; nasıl oldu da, bu kadar tehlikeli bir kişi, 2009’da serbest bırakılabildi?
Cevap veren yok. Muhtemel bir açıklama; ABD’nin Irak’tan çekilmesi sürecinde af kapsamına alınan binlerce direnişçiden biri olması.
Nihayetinde, olan olmuş!..
Sadece el-Bağdadi değil, Ebu Seymen, Hacı el-Bekir, Cesim el-Elvani adlı “Saddam’ın komutanları”nı da önce “Irak zindanları”na tıkan ve “4-5 yıl esir” tuttuktan sonra “serbest” bırakıp, Suriye’ye geçmelerine ve burada “DAEŞ’i” kurmalarına göz yuman ABD değil mi?..
ESED GİTMEDİKÇE!
Özetleyecek olursak...
Rusya Devlet Başkanı Putin, “DAEŞ’i 40 ülke destekliyor... Bunlar arasında G-20 Zirvesi’ne katılan ülkeler de var” derken, hiç de haksız değildir!..
Ne var ki;
Rusya ve Putin de pek “masum” değildir!.. Suriye’ye Rusya’nın da “müdahil” olması ve “DAEŞ hedeflerini vuruyorum” derken, gidip “sivil hedefleri” vurması, DAEŞ’in ekmeğine yağ sürmekte ve onu daha da güçlendirmektedir!..
“Suriye’deki iç savaş”ın ve bu savaştan dünyaya yayılan “terör”ün son bulması için, bir tek yol vardır:
“Esed’in defolup gitmesi!”
Esed Suriye’nin başından gider de, “Suriye, halk tarafından yönetilmeye” başlarsa; ne DAEŞ kalır, ne PYD, ne de terör!..
ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri “terörden muzdariplik” konusunda samimilerse, bir an önce Esed’i defetmek zorundadırlar!..
Aksi halde;
DAEŞ, dünyanın başına belâ olmaya devam eder!..
“G-20’nin kapanışı”nda konuşan Obama da; “Müslüman liderleri uyarmak” yerine, “DAEŞ’e yardım ve yataklık” etmeyi keserse, dünyaya çok daha büyük iyilik etmiş olur!..
Unutmayalım ki;
“Saddam’dan kalan DAEŞ’in komutanları, birer ABD esiri”ydi!..
*********************************************************************************
Bahçeli’nin konuşma metni iyi de, hesabı çok kötü!
Her zaman söylüyorum, yine söyleyeyim: “Bahçeli’nin konuşma metni”ni kim hazırlıyorsa, çok iyi hazırlıyor!..
Tabiî, zaman zaman “metin” ile “üslûp” arasında bir “uyumsuzluk” olmuyor değil!.. Bahçeli, “detone” de olsa, “uyumsuzluk” da sergilese, konuşma metni, son derece iyi hazırlanıyor!..
Tabiî; “konuşma metni”nin iyi hazırlanması, Bahçeli’nin de iyi konuşması, “doğru” söylediği anlamına gelmiyor!..
Şu hâle bakın;
7 Haziran seçimlerinde “80 milletvekili” çıkaran MHP, 1 Kasım’da “40 milletvekili”ne düşmüş!.. Dahası, “Meclis’teki yeri”ni de HDP’ye kaptırmış!..
Yani, “anamuhalefet” olayım derken, ancak “4. parti”liğe düşmüş!..
Bu “tablo”ya rağmen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dünkü MHP Grup Toplantısı’nda demiş ki;
“1 Kasım’da beklentilerin altına düştüğümüz, oy ve milletvekili sayısında gerilediğimiz açık bir gerçektir... 1 Kasım’da aldığımız neticenin bir başarı olduğu iddiasında değilim, ancak mağlup da olmadığımıza yürekten inanıyorum.”
Sayın Bahçeli’ye sormak gerekmez mi; “Bu ne biçim hesap?”
“Milletvekillerinin yarısını kaybetmişsin” ama, hâlâ diyorsun ki; “Mağlup olmadık!”
Dedim ya; “Konuşma metni” iyi ama “Bahçeli’nin hesabı” çok kötü!..