Hatırlarsınız; 6 Aralık 2011 tarihli yazımda, "Derin Devlet'in 17 tutkusu" başlıklı bir yazı yazmıştım...
Bu yazımda "13 rakamı"nın sırrından, "19 rakamı"nın saçmalığından ve Almanya'daki cinayetlerin sırrının "88 rakamları"nda olduğundan söz etmiş ve o günlerde Beyaz TV ekranlarında yaşanan bir "tartışma"dan söz etmiştim.
17'NİN SIRRI!
Herhalde hatırlarsınız;
Beyaz TV'de yayınlanan "Dinamit" programında, programın moderatörü Latif Şimşek; Yeşil'in, "köylüsü ve akrabası" olan bir kişi vasıtasıyla kendisine bir "mesaj" gönderildiğini söylüyordu... O mesajda, "Yeşil'in yaşadığı ve estetik bir operasyon geçirdiği" ileri sürülüyordu...
Yeşil, "bunun bilinmesini" istemiş!..
Yeşil, o mesajında "Ayların 17'sine" dikkat çekip, demiş ki;
"Turgut Özal'ın ölüm tarihi 17 Nisan 93, Eşref Bitlis'in ölümü 17 Şubat 93, Adnan Menderes'in asılması 17 Eylül 1961, Danıştay Saldırısı 17 Mayıs 2006 ve Adnan Menderes'in geçirdiği ve sağ kurtulduğu uçak kazasının tarihi 17 Şubat 1959...
Dikkat ettiyseniz, tamamı farklı ayların 17'sinde gerçekleşen olaylar!.."
Peki, "17"nin sırrı ne?..
Yeşil, diyesiymiş ki; "Türkiye Cumhuriyeti, tarihte kurulan 17. Türk devletidir!.. Derin yapılanma da; eylemlerinin tamamını çeşitli ayların 17'sinde gerçekleştirerek, tarihe bir not düşmek istiyor!"
İşte bu yazıdan sonra, bir "telefon" geldi... "Ben" dedi; "Yeşil'in köylüsü ve akrabası olan o kişiyim... Latif Şimşek'i arayan da benim... Sizinle de görüşmek istiyorum."
"Olur" dedim...
Gazeteye geldi, görüştük.
Bana, uzun uzun "17'nin sırrı"nı anlatmaya çalıştı... O anlatırken, ben düşünüyordum... "Danıştay saldırısı"nı gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın; eylemi "17 Mayıs'ta" gerçekleştirmesinin ve binada "17 kurşun" sıkmasının da, acaba "17. Türk Devleti" ile bir ilgisi var mıydı?..
Sordum... "Niye olmasın?" dedi ve ekledi: "Ancak plân, Alparslan Arslan'ın yakalanmaması üzerine kurulmuştu... Alparslan Arslan yakalanmayacak, arabasında Vakit'in kupürü bulunacak ve Vakit linç edilecekti... Ne var ki, Alparslan yakalandı ve bütün plân bozuldu!"
RAKAMLAR VE İBRANİ ALFABESİ
Bunu söyledikten sonra, yeniden "rakam"lara gömüldü... "Rakam"ları üst üste topluyor, sonra onları ikiye bölüyor, çıkarıyor ve bazı olayları "rakam"lar üzerinden izah etmeye çalışıyordu.
Dedim ki;
"Arkadaş, sen Yeşil'in adamı mısın, yoksa Ömer Çelakıl'ın çırağı mı?"
Öyle ya;
Ömer Çelakıl da aynısını yapıyor. İstediği rakamları bazen "alt alta", bazen de "yan yana" topluyor, sonra da bunları; "Kur'an Mucizesi" diye kakalıyor millete!..
"Hayır" dedi; "Ben, dini işlere girip de hata yapmaktan Allah'a sığınırım!"
O halde, bu "rakam"lar ne?..
Dedi ki;
"Bu rakamlar, bizim uydurduğumuz rakamlar değil... Biz, İsrail'in İbrani alfabesine göre yapılmış kriptoları çözmeye çalışıyoruz... Sözkonusu rakamların hemen hepsinin İbrani alfabesinde karşılığı vardır!"
O zaman, "ne yani" dedim;
"Bütün bu cinayetleri İsrail mi planlıyor?.. Yani onlar plan yapıyor, Türkleri de tetikçi olarak mı kullanıyorlar?"
Boynunu büktü... Sustu!..
"Şu kadarını söyleyeyim" dedi;
"İbrani alfabesinde 163 rakamının karşılığı Kudüs'tür!.. Lütfen, 163. Madde'nin kimler tarafından TCK'ya konulduğunu ve kimleri hedef aldığını bir düşünün!"
Ardından, yine "rakam"lara daldı.
Türkiye'de işlenen "faili meçhul cinayetler"in tarihlerini "ay" olarak alt alta yazdı... Yani, "Nisan, Eylül, Ocak, Şubat, Ocak, Mayıs aylarını... Bu ayların baş harflerini alt alta yazınca, ortaya "NEOŞOM" kelimesi çıktı.
Dedim ki;
Onun, "NEOŞOM" değil de, "NEOCON" olması gerekmez miydi?..
Dedi ki; bunlar "Neocon"lardan daha tehlikeli bir "Yahudi örgütü"dür!..
Ardından, yine "ay isimleri"ni alt alta yazıp, "MONŞER" çıkardı ki; ne yalan söyleyeyim hiçbir şey anlamadım.
SORULAR... SORULAR!
"Bırak rakamları da, olaylardan bahset" deyince, "hay hay" dedi.
Sor bakalım.
¥ Susurluk olayı bir "kaza" mıydı, yoksa "plânlı bir suikast" mı?.. Meselâ; Yeşil ve Ayhan Çarkın oradalar mıydı?..
¥ Sor bakalım; Özal'ın "kalp krizi"(!) geçirdiği gün, Başyaver Arslan Güner, görevinin başında değil de, "izinli"ydi?..
¥ Sor bakalım; bazı "katil"ler, öldürecekleri adamın yemeğine "uyuz sineği" ve "altın tozu" katarlar mı?.. Bu tür ölümler, "ayrıntılı bir kan tahlili" yapılmazsa, ortaya çıkmaz... Sor bakalım; "Özal'ın kan tahlili"ni yapan "hemşire" eceliyle mi ölmüş, yoksa "öldürülmüş" müdür?..
¥ Sor bakalım; Abdullah Öcalan'ı Kenya'dan getiren "Cavit Çağlar'ın uçağı"nda, bizimkilerin yanısıra, Efraim Halevi adlı biri var mıydı?.. Kimdir bu Efraim Halevi?.. Bu adam; "Eski MOSSAD Direktörü" müdür ve hâlâ "etkin" midir?..
¥ Şemdin Sakık'ı, Kuzey Irak'ta kıstırıp, elini beline götürmeye fırsat bile bulamadan yakalayıp Türkiye'ye "paket teslim" yapan kimdir?.. Meselâ, bu adam "Yeşil" olabilir mi?..
¥ Sor bakalım, Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos'un "Gladio" ile bir ilişkisi var mıdır?.. Fener Rum Patriği'ni kim elinde tutarsa, o güç "Ortodoks dünyası"na da hakim olur mu?.. Patrikhane'de, "ses tanıma" sistemi olan "Echolon" kullanılmakta mıdır?..
¥ Sor bakalım; PKK'nın kurulmasında, Kenan Evren'in damadı Erkan Gürvit'in bir rolü olmuş mudur?..
¥ Sor bakalım; Hulusi Sayın, Bahtiyar Aydın, İsmail Selen, Kazım Çillioğlu ve Rıdvan Özden adlı üst düzey komutanlar niye ve kimler tarafından öldürülmüşlerdir?..
¥ Son bir soru sor: "Harputlu" diye tanınan bir adam var.. CIA ve MOSSAD bu adamı nasıl bilirler?..
Tam "rakam"lardan kurtulduk derken, bir rakam daha vermesin mi;
"12 Mart 1971 Muhtırası'nın tarihteki karşılığı 12 Mart 1921'dir. Malum; bu tarihte İstiklal Marşı, Milli Marş olarak kabul edildi.. 12 Mart Muhtırası, biraz da İstiklal Marşı'nı hazmedemeyenlerin bir eylemidir!.
YENİ GÖZALTILAR OLACAK!
Ne yalan söyleyeyim;
"Rakam"lar ve "soru"lar derken, kafam hepten karıştı... Bu "kafa karışıklığı"nı sizlerle de paylaştım ki, belki içinden çıkabilirsiniz.
Ya da, "anlayan" birileri çıkar.
Yalnız, merak ettim;
Bu "kripto"ları çözmeye "İbrani alfabesi"ni inceleyip, "rakam"ları deşifre etmeye çalışan bu adamlar, "eylem" olarak ne yapıyorlar?..
Mesela; bunları Hükümet'e bildiriyorlar mı?... Başbakan Tayyip Erdoğan'la görüşüp, "muhtemel cinayetlere" karşı tedbir alınmasını istiyorlar mı?..
"Biz" dedi; "olanları" çözmeye çalışıyoruz, "olacakları" bilemeyiz!..
Ama, bir "tahmin"i açıkladı:
"Yasama, Yürütme ve Yargı'daki operasyondan sonra, TSK'daki temizlik operasyonu da devam edecek. Önümüzdeki günlerde, yeni gözaltılar ve tutuklamalar olduğunu duyarsanız, hiç şaşmayın!..
Ziyaretime "karanlıktan" gelen bu adam, bunları söyledikten sonra, yine "karanlıktan" gitti!... İyi de, birçok "karanlık olayı" bilen bu adam kim?..
Kimliği, elbette önemli...
Ama, söyledikleri çok daha önemli!..
Amacı, beni "bilgilendirmek" miydi, yoksa "bir yerlere mesaj vermek" mi?..
Anlayamadım!..
==============
Teknik bir hata ve düzeltme
"Danıştay cinayetinin kronolojisi"ni ve olayda adı geçen "isim"leri yazdığım dünkü yazımda, bir "hata" yapmışım... Gerçi, hatayı farkeder etmez "düzeltme" yaptım ama, "ilk baskılar" hatalı haliyle ulaştı okuyucunun eline...
Hata şuydu: Sakarya Üniversitesi'nden Prof. Mehmet Sait Doğan'ın, "mahkemede ifade verdiğini" yazmıştım...
Oysa, Mehmet Sait Doğan, "mahkemede" değil, "savcılıkta" ifade vermişti... Dediğim gibi; bunu, hemen düzelttim ama ilk baskılar öyle gitti.
Prof. Mehmet Doğan, dün arayıp dedi ki;
"Ben gazetelere verdiğim demeçte, Salih Kunter isminin 17 Mayıs günü zikredildiğini söylemiştim... Öğrendim ki, savcılıktaki ifadem değiştirilmiş ve Salih Kunter ismini, olaydan 10 gün sonra duyduğum yazılmış!.. Oysa, dilekçem elimde, ne söylediğim de belli."
Kendisinden "soruşturma tutanağındaki ifadeleri"ni ve elindeki "dilekçe"yi istedim...
En yakın zamanda göndereceğini söyledi.
Göndersin bakalım...
İfadeler arasında bir "çelişki" veya ifadeye bir "müdahale" var mı?.. Gelince, onları da yayınlayacağım.