Ramazan Mümin İçin Ganimettir

Cübbeli Ahmet Hoca

AYET-İ KERİME

Sizin yanınızdaki [dünya malı] tükenir. Allah katındaki rahmet hazineleri bâkîdir. [Nahl 96]

HADİS-İ ŞERİF

Yemin ederim ki, cimrilik, fuhuş meydana çıkmadıkça, emine hıyanet edilip, haine güvenilmedikçe, iyiler helak olup kötüler kalmadıkça kıyamet kopmaz. Hakim

ALİMLERDEN ÖĞÜTLER

Allahü teâlâ bir kuluna iman vermişse ona daha ne vermemiştir. İman vermemişse ona daha ne vermiştir!
Seyyid Abdülhakim-i Arvasi

RAMAZAN MÜMİN İÇİN GANİMETTİR

11 ayın sultanı Ramazân-ı Şerif’e bir kez daha ulaşmak nasip oldu. Bu mübarek ayda ibadete kuvvet olması için maddî ve mânevî anlamda hazırlık yapmak sünnet-i seniyyedir.

Ebû Saîd (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Ayların efendisi ramazan ayıdır.” 
(el-Bezzâr, no:960, 1/457;  Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3364, 5/242-243; İbni Ebi’d-dünyâ, Fedâilü şehr-i ramazân, no:33, sh:56; Süyûtî, ed-Dürrü’l mensûr, 2/220; Heysemî, Mecme‛u’z-zevâid, 3/145; Ali el-Muttakî, Kenzü’l-ummâl, no:23670, 8/463; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, no:5508, 1/476; Taberânî, el-Mu‛cemü’l-kebîr, no:9000, 9/232; İbni Asâkir, Târîhu Dimeşk, 7/256)

RAMAZÂN-I ŞERÎFİ KARŞILAMAK

Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir: “Ramazan ayı yaklaştığında Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) o ayın büyüklüğüne dikkat çekmek üzere taacüp ifadesi kullanarak: 

‘Sübhânallâh! Neyi karşılıyorsunuz? O size yönelen şey ne acâyip şeydir?’ buyurdu.” (İbni Huzeyme, no:1885, 3/189; ‛Ukaylî, ed-Du‛afâ, 3/266; es-Sehmî, Târîhu Cürcân, sh:153; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3349, 5/231-232) 

Yine böylece Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte, ramazân-ı şerîfin mümin için bir ganîmet oluşu beyan edilirken:

 “O (ramazan ayı), îmanlı kimse için bir ganîmettir. Çünkü mümin kişi, (iftarlık ve sahurluk temini gibi) ona âit ibadetler için nafaka hazırlar!” buyrulmuştur.  (İbni Huzeyme, Sıyam:5, no:1884, 3/188;  Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, Sıyam:124, no:8502, 4/500) 

Bu hadîs-i şeriflerden yola çıkan âlimler, ramazân-ı şerîf ayında ibadete kuvvet olması için maddî ve mânevî anlamda hazırlık yapmanın sünnet-i seniyyeden olduğunu açıklamışlardır.  
 

RAMAZÂN-I ŞERÎFİ KUTLAMAK

Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh  (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ashabının ramazân-ı şerîfini kutlamak üzere:

 “Gerçekten size mübârek bir ay olan ramazan ayı gelmiştir” buyurdu. (İbni Ebî Şeybe, 3/4; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 2/230, 425; Abdürrezzâk, el-Musannef, no:7383, 4/175; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3328, 5/218; Nesâî, 4/129; Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 2/209)

Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)  şabân-ı şerîf ayının son gününde okuduğu hutbesinde:

HOŞ GELDİ SAFÂ GELDİ

“Ey insanlar! Gerçekten çok mübârek ve pek büyük bir ayın gölgesi üzerinize çöktü” buyurmuştur. (İbni Huzeyme, no:1887; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl:8/477, no:23714)

Rivâyete göre ramazân-ı şerîf ayı girdiğinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):  “Size ayların efendisi ramazan geldi! Öyleyse hoş geldi, safâ geldi” buyurmuştur. (Abdülğanî, en-Nablûsî, Fedâilü’ş-şuhûri ve’l-eyyâm, sh:47; Yûsuf Hattar Muhammed, en-Nefehâtü’n-nûrâniyye, sh:189; Heysemî, Mecma‛u’z-zevâid, 3/340) 
Rivâyete göre ramazan ayı girdiğinde Ömer (Radıyallâhu Anh):

“Bizi temizleyen aya merhaba! Ramazanın tamamı hayırdır; gündüzü oruçtur, gecesi namazdır, onda yapılan harcamalar ise Allâh yolundaki infak gibidir” derdi. (Ebu’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhü’l-ğâfilîn, sh:265; Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/14) 

İbni Receb el-Hanbelî ve Şemseddin Muhammed es-Sefîrî (Rahimehümullâh) gibi birçok âlimin beyânı vechile; ulemâ bu hadîs-i şeriflerden yola çıkarak insanların ramazân-ı şerîf ayı girdiğinde:
“Allâh bu ayı size de bize de mübârek kılsın!”, “Ramazân-ı şerîf ayınız mübârek olsun!” gibi sözlerle birbirlerini tebrik etmelerinin sünnete uygun bir muâmele olduğunu açıklamışlardır.

ALLAH’IN EMRİNE SAYGI 

Zaten hadîs-i şeriflerde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ramazân-ı şerîf ayının gelişiyle ashâbını müjdelediği açıkça görülmektedir. 

Nitekim İmâm-ı Süyûtî (Rahimehullâh) “Vusûlü’l-emânî bi usûli’t-tehânî” isimli risâlesinde: 

a) İnsanın hastalıktan şifâ bulması, 

b) Hac vazîfelerini bitirmesi, 

c) Hacdan dönmesi, 

d) Evlenmesi, 

e) Çocuğu olması, 

f) Ramazân-ı şerîfe kavuşması gibi değerli fazîletlerle tebrik edilmesinin meşrûiyetini zikretmiştir. (el-Hâvî li’l-fetâvâ, 1/79; Nu‛mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ‛ız, sh:32) 

Tabi ki ramazân-ı şerîf ayı ile ilgili bütün bu tebrik ve kutlamalar,  ramazân-ı şerîf ayını sevmenin, dolayısıyla da Allâh-u Teâlâ’nın emrine karşı saygının bir delilidir. Bu saygı ise:

EN BÜYÜK SİPER

“Her kim (ramazân-ı şerîf ayı gibi) Allâh’ın dîninin nişanlarına tâzimde (ve saygıda) bulunursa, şüphesiz ki bu kalplerin takvâsından kaynaklanmaktadır” (Hac Sûresi:32) âyet-i kerîmesinin fehvâsınca takvâ alâmetidir. 

Allâh-u Teâlâ’nın yasaklarından, dolayısıyla azâbından sakınma anlamındaki takvâ da, kıyâmet günü cehennem ateşine karşı en büyük siperdir.  

Bundan dolayı her ramazân-ı şerîf ayına girişte Üstâdımız Hacı Mahmud Efendi Hazretleri’nden duymaya alıştığımız bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):

 “Her kim ramazan ayının girişiyle sevinirse, Allâh-u Teâlâ onun cesedini ateşlere haram kılar” buyurmuştur. (Osman ibni Hasen el-Hobevî, Dürretü’n-nâsihîn, sh:7) 

 

ORUCUN  MAHİYETİ

Orucun Arapça’sı “Savm” dır. 

“Savm” lugatta: Bir şeyden uzaklaşmak, bir şeye karşı kendini tutmaktır. Nitekim Allâh-u Teâlâ’nın; Hazreti Meryem’den hikâye olarak buyurmuş olduğu: “Ben Rahman ( olan Allâh-u Teâlâ) için oruç adadım” (Meryem Sûresi, 26’dan) kavli şerifi: “Konuşmamayı (konuşmaktan kendimi menetmeyi) adadım” demektir. Şerî ıstılahta (dînî deyimde) oruç: Tutmaya ehil kişilerin, ikinci fecirden itibaren güneşin batımına kadar, yemekten, içmekten ve cinsî ilişkide bulunmaktan kendilerini menetmeleridir. İkinci fecir “imsâk” vaktidir. Arapça’da imsâk: “kendini tutmak, engellemek” anlamına gelir. İmsak ile birlikte yatsı namazının vakti sona erer. Sabah namazının vakti girer. 

İMSAKIN MUKABİLİ İFTAR

Bu vakitte sahur biter, oruç başlar. Artık oruç tutacak kişi yeme, içme ve cinsel ilişkide bulunma fiillerinden kendini meneder. Güneşin batımı, iftar vaktidir. Bu vakitte oruçluya yasak olan şeyler sona erer. Akşam namazının vakti de girmiş olur. Müftırât denilen (orucu bozan) şeylerden nefsi hakikaten veya hükmen alıkoymak bir imsaktir. 

Şaşırarak veya unutarak bir şey yenildiği zaman hükmen imsak mevcut olduğundan oruç yine bozulmuş olmaz.
İmsakin mukabili iftardır. Şöyle ki: Hiç oruç tutmamak bir iftar olduğu gibi, güneşin batmasından sonra orucu açmak da bir iftardır. Oruç esnasında orucu bozacak bir şey yapılması da bir iftardır. İftar eden kimseye “Müftır” denildiği gibi, orucu bozan şeylerden her birine de “Müftır” denilir. Cemisine “Müftırat” denir. Ramazân-ı şerif ayına “Şehri Sıyam”, Ramazan Bayramı’na da, imsaka nihayet verildiği için, “İyd-i Fıtr” (oruç açma bayramı) denilir. 
Buna şeker bayramı demek doğru değildir.

RAMAZAN SOHBETİNE DAVET

Ramazan Sohbetleri bu akşam saat 19.30’dan itibaren her akşam Ahmet Yesevi Derneği’nde yapılacak ve akşam namazı kılınmasının ardından son bulacaktır. Cemaatimizin en geç 19.00’a kadar mescitte yer almalarını rica ediyoruz. Ayrıca sohbeti Lalegül TV ve Lalegül FM’den canlı olarak takip edebilirsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.