Mübarek rahmet ve mağfiret ayı, on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’in sonuna gelmiş bulunmaktayız. Ramazan bizim kurtuluş ayımız olarak bilinir. Bunu iyi değerlendirmek bütün Müslümanların görevidir. Böyle mukaddes bir ayda günlerimiz her zamanki gün olmamalıdır. Akşam vakti, sabahı her zamanki gibi takip etmemelidir. Her Cuma günü, normal bir gün olmamalıdır. Bunları anlayıp, idrak edip, yaşantımızla birleştirmemiz gerekir.
Değerli okuyucular, Ramazan ayının önemini sizlere bir kez daha vurgulamak istemiyorum. Değerli hocalarımız, vatandaşımızı en iyi şekilde bilgilendirmeye çalışıyorlardır. Benim burada önemi vurgulamak istediğim “bize verilen bereketi nerelerde muhafaza ediyoruz?” sorusuna aradığım cevaptır.
Ramazanda mümin kardeşlerimizin içinde huzur ve mutluluk şelaleleri akar. O huzur ve şevk ile kardeşlerimize coşkulu bir biçimde yaklaşıldığını görüyoruz. Ne güzel bir duygudur. Onlarla soframızı paylaşıyoruz. İftar organizasyonları gündemimizden hiç eksik olmuyor. Çeşitli yiyecekler yapılıyor. Sofralarımıza “Ramazan Bereketi” adıyla yaklaşıyoruz.
Ramazan paylaşma ayıdır. Ramazan fakir ile zenginin kardeşlik ayıdır. Ramazan nimetinin sahibinin Allah olduğunu o emir vermeden nimete dokunmamamız gerektiğini bizlere gösteren aydır. Ramazan, sadece Cenab-ı Hak’la irtibat kurup, dünyalık işlerimizi azaltmamız gerektiğini bizlere bildiren aydır. Peki, biz ne yapıyoruz? En çok bana dokunan, yüreğimi parçalayan o çeşit çeşit yemeklerin yapılıp “Ramazanın bereketi kendini gösteriyor” cümlesiyle kendimizi kandırıp, o bereket dediğimiz nimetleri çöp kovalarına bırakmamız gerçek manada bir Müslüman olarak benim yüreğimi acıtıyor. Ülkemizde araştırmalara göre büyük oranda yemek israfı yapılmaktadır. Mübarek Ramazan ayı sofrasını haram olarak bizlere yasaklanan “İSRAF” fiiliyle süslüyoruz. İftar daveti denince, akla sofradaki yemeklerin çeşitliliği gelir. Bu yanlış düşünceye kapılarak dostlarımızı davet edeceğimiz zaman imkânlarımızı zorladığımız zamanlar oluyor.
Değerli okuyucular; Sevgili Peygamberimizin iftar sofrasına baktığımızda meselenin hiç de bizim bildiğimiz gibi olmadığını görürüz. Peygamberimiz Ramazan ayının özelliklerini anlatırken iftar vermeyi de teşvik ediyor: “Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.” Sahabiler sordular: “Ey Allah’ın Resulü, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz.”
Peygamberimiz de, “Allah bu sevabı bir tek hurma ile bir içim su ile bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir” buyurdular.
Ramazan ayı kurtuluş ayımız ise bunu iyi değerlendirelim. Fakiri hatırlayalım. Onlarla soframızı paylaşalım. Çeşitli olarak bizlere gönderilen nimetlerimizi israf etmeyelim. Emin olunki her attığımız bir pirinç tanesi için Cenab-ı Hak bizden hesabını soracaktır. Zerre miktarı da olsa, iyiliğe sarılıp, kötülükten kendimizi men etmeyi sakın bırakmayalım.
Bu vesileyle o güne ve geceye ulaştığımız KADİR GECENİZİ de tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.