Receb ayında dualar reddolunmaz

Cübbeli Ahmet Hoca

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)  “Ey insanlar! Şu bir gerçek ki büyük bir ayın gölgesi üzerinize çöktü. O da Allâh’ın sağır ayı olan recebdir. Kendisinde sevaplar katlanır, dualar kabul edilir, sıkıntılar açılır ve onda bir mümin için hiçbir dua geri çevrilmez” buyuruyor. O yüzden bu mübarek ayda bol bol dua ederek ve zikirler çekerek günahlarımızın affolması için Allah’a yalvarmalıyız.

 

RE­CEB-İ ŞE­RέFE Gİ­RİŞ DUA­SI

Ev­ve­la şu­nu be­lir­te­lim ki; re­ceb ayın­da ya­pı­lan dua­lar as­la red­dol­maz. Ni­te­kim Enes ib­ni Ma­lik (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) şöy­le an­lat­mış­tır:

“Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) re­ceb gir­me­den bir cu­ma ön­ce oku­du­ğu hut­be­sin­de şöy­le bu­yur­du:

“Ey in­san­lar! Şu bir ger­çek ki bü­yük bir ayın göl­ge­si üze­ri­ni­ze çök­tü. O da Al­lâ­h’­ın sa­ğır ayı olan re­ceb­dir. 

Ken­di­sin­de se­vap­lar kat­la­nır, dua­lar ka­bul edi­lir, sı­kın­tı­lar açı­lır ve on­da bir mü­min için hiç­bir du­a ge­ri çev­ril­mez.” (İb­ni Asâ­kir, Tâ­rîh-u Me­dî­ne­ti Di­meşk, no:5121, 43/291-292)

Enes ib­ni Mâ­lik (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re: Re­ceb gir­di­ğin­de Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem):

“Ey Al­lâh!  Re­ceb ve şabân­da bi­ze be­re­ket­ler ver ve bi­zi ra­ma­za­na ulaş­tı­r” der­di. (Ah­med ib­ni Han­bel, el-Müs­ned, 1/259; İb­ni Ebi­’d-dün­ya, Fe­dâ­il-ü şehr-i ra­ma­zan, no:1, sh:29-30; Ta­be­râ­nî, el-Ev­sat, no:3951, 4/558; el-Ha­tîb, el-Mu­vaz­zah, 2/473; As­ka­lâ­nî, Teb­yî­nü­’l-aceb, sh:30-31.

ALLAH’IN AZATLILARI

Bu ha­dîs-i şe­rîf, sâ­lih amel­ler ya­pa­bil­mek için, fa­zî­let­li za­man­la­ra ka­dar ya­şa­ya­bil­mek­le alâ­ka­lı ola­rak du­a yap­ma­nın müs­te­hab ol­du­ğu­na de­la­let eder. 

Zi­ra mü­min ku­lun ya­şan­tı­sı, onun an­cak hay­rı­nı ar­tı­rır. İn­san­la­rın en ha­yır­lı­sı, öm­rü uzun, ame­li gü­zel olan­dır. 

Geç­miş bü­yük­ler, ra­ma­zan oru­cu yâ­hut hac dö­nü­şü gi­bi sâ­lih bir ame­lin aka­bin­de öle­bil­me­yi çok is­ter ve: “Böy­le öle­nin gü­nah­la­rı ba­ğış­la­nı­r” bu­yu­rur­lar­dı.

Ev­li­yâ­ul­lah­dan ağır has­ta bir zat: “Re­ceb ayı­na ka­dar ve­fa­tı­mı ge­cik­tir­me­si için Al­lâh-u Te­âlâ’­ya dua­da bu­lun­dum. Çün­kü ba­na ula­şan bir ri­va­ye­te gö­re: ‘Re­ceb ayın­da Al­lâh-u Te­âlâ’­nın âzat­lı­la­rı var­dı­r’ bu­yur­muş. Al­lâh-u Teâ­lâ da du­ası­nı ka­bul ede­rek onu re­ceb ayı­na ulaş­tır­mış ve o mü­ba­rek ay­da ve­fat et­miş­tir. (İb­ni Re­ceb, Le­tâ­ifü­’l-me­‛â­rif, sh:233-247)

HER ON GÜ­NÜN ZİK­Rİ

Re­ceb Al­lâh-u Te­âlâ’­nın ayı ol­du­ğun­dan, on­da Al­lâh-u Te­âlâ’­nın adı çok anıl­ma­lı­dır.  Zi­ra Al­lâh-u Te­âlâ’­nın ayı­na en çok ya­kı­şan zi­kir Al­lâh-u Te­âlâ’­nın adı­dır. Bu yüz­den, tes­bih ve teh­lil­le çok meş­gul olun­ma­lı­dır.

Enes ib­ni Mâ­lik (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur: “Her kim (re­ceb ayın­da) bir ke­re tes­bih yâ­hut bir de­fa teh­lil (ke­li­me-i tev­hid zik­rin)de bu­lu­nur­sa, Al­-lâh-u Teâ­lâ onu, Al­lâ­h’­ı çok zik­re­den er­kek­ler­le çok zik­re­den ka­dın­lar­dan ya­zar.” (İb­ni Asâ­kir, Tâ­rîh-u Me­dî­ne­ti Di­meşk, no:5121, 43/291-292) Ne­bî (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)den şöy­le ri­va­yet edil­miş­tir:

 “Her kim, re­ce­bin ilk onu­nun her gü­nü yüz ke­re:  ‘Hayy ve Kay­yûm (ger­çek­te tek di­ri ve her şe­yin ye­gâ­ne yö­ne­ti­ci­si) olan Al­lâh-u Te­â­lâ­’yı tes­bih ede­rim!’  İkin­ci onun her gü­nü yüz ke­re: E­had ve Sa­med (tek ve ulu) olan Al­lâh-u Te­âlâ’­yı tes­bih ede­rim!’ 

Üçün­cü onun her gü­nün­de de yüz ke­re:  ‘Ra­ûf (ya­ra­tık­la­rı­nı çok­ça esir­ge­yi­ci) olan Al­lâh-u Te­âlâ’­yı tes­bih ede­rim!’ der­se, ona ve­ri­le­cek se­va­bı hiç­bir vas­fe­di­ci ta­rif ede­mez.” (Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/138; Enî­sü­’l-ce­lîs hâ­mi­şi, sh:194)

“U­yû­nü­’l-me­câ­li­s”­de zik­re­dil­di­ği­ne gö­re; re­ceb, teh­lîl (ke­li­me-i tev­hîd zik­ri­ne de­vam edil­me) ayı­dır. 

Şabân tes­bih ayı, ra­ma­zan ise tah­mîd (Al­lâh-u Te­â­lâ­’ya hamd) ayı­dır. (Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/141)

RE­CEB-İ ŞE­RÎF­TE YA­PI­LA­CAK TÖV­BE

Ebû Sa­îd (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) şöy­le an­lat­mış­tır: “Re­ce­bin ilk gü­nü Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in hu­zu­ru­na gir­di­ğim­de ba­na:

 ‘Ey Ebû Saîd! Bu hay­rı ne ka­dar çok ve be­re­ke­ti ne ka­dar bü­yük bir gün­dü­r’ bu­yu­run­ca, be­nim:  ‘Ey Al­lâ­h’­ın Pey­gam­be­ri! Bu be­re­ket ne­dir?’ di­ye sor­mam üze­ri­ne, şöy­le bu­yur­du­lar:  ‘Cib­ri­l’­in ba­na bil­dir­di­ği­ne gö­re; re­ce­bin ilk ge­ce­si ol­du­ğun­da Al­lâh-u Teâ­lâ bir me­le­ğe: ‘Dik­kat edin! Ger­çek­ten tev­be ayı baş­la­mış­tır. Bu ay­da Al­lâh-u Te­âlâ’­dan af is­te­yen­le­re müj­de­ler ol­sun!’ di­ye ses­len­me­si­ni em­re­de­r’ di­ye an­lat­tı.” 

(Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l me­câ­lis, 1/140)

ATEŞE HARAM KILINIR

Enes ib­ni Mâ­lîk (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

 “Her kim re­ceb ayın­da Al­lah-u Te­âlâ’­ya bir ke­re (bi­le) is­tiğ­far­da bu­lu­nur­sa, Al­lâh-u Teâ­lâ onu ba­ğış­lar.” (İb­ni Asâ­kir, Tâ­rîh-u Me­dî­ne­ti Di­meşk, no:5121, 43/291-292) Vehb ib­ni Mü­neb­bih (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) Al­lâh-u Te­âlâ’­nın (Ku­r’­ân’­dan ön­ce­ki) bir ki­ta­bın­da şöy­le oku­du­ğu­nu söy­le­miş­tir:  “Her kim re­ceb ayın­da, sa­bah ak­şam yet­miş ke­re is­tiğ­far­da bu­lu­nur­sa şüp­he­siz ki Al­lâh-u Teâ­lâ onun ce­se­di­ni ate­şe ha­ram kı­lar (onu yak­ma­yı ce­hen­ne­me ya­sak­lar).” 

(Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l me­câ­lis, 1/140)

YAZILARI YAKIN!

Ah­med ib­ni Hi­câ­zî (Kud­di­se Sir­ru­hu)nun nak­li­ne gö­re: “Bu is­tiğ­fa­rı el­le­ri­ni kal­dı­ra­rak:

 ‘Ey Al­lâh! Be­ni ba­ğış­la, ba­na acı ve tev­be­mi ka­bul ey­le!’ sî­ğa­sıy­la ya­pa­nın, hiç­bir de­ri­si­ne ateş değ­mez.” 

(Tuh­fe­tü­’l-ih­van, sh:10) Ali (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:  “Re­ceb ayın­da is­tiğ­fa­rı çok ya­pın. Zi­ra onun her bir saa­tin­de,  Al­lâh-u Te­âlâ’­nın, ce­hen­nem­den âzat­lı­la­rı var­dır.” (Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l- me­câ­lis, 1/140; Ah­med ib­ni Hi­câ­zî, Tuh­fe­tü­’l-ih­van, sh:10)

İb­ni Ab­bâs (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hü­mâ)dan ri­va­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rîf­te şöy­le buy­rul­muş­tur:

 “Her kim re­ceb, şa­bân ve ra­ma­zan­da, öğ­len ikin­di ara­sı:  ‘Ken­di­sin­den baş­ka hiç­bir ilah bu­lun­ma­yan, Hayy ve Kay­yûm olan O bü­yük Al­lâh-u Te­âlâ’­dan, mağ­fi­ret ta­leb ede­rim. Ken­di­si hak­kın­da ne bir za­ra­ra ne bir  fay­da­ya, ne ölü­me, ne de ya­şa­ma­ya ve ne de di­ril­me­ye mâ­lik ol­ma­yan, (gü­nah­lar iş­le­ye­rek) ken­di­si­ne zul­met­miş bir ku­lun tev­be­siy­le, O’­na tev­be ede­ri­m’ der­se, Al­lâh-u Teâ­lâ (o ki­şi­nin se­vab ve gü­nah­la­rı­nı yaz­mak­la gö­rev­li) iki me­le­ğe:  ‘Bu ku­lun amel def­te­rin­de­ki gü­nah­la­rıy­la alâ­ka­lı ya­zı­la­rı ya­kın!’ di­ye vah­ye­der.” 

(Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l me­câ­lis, 1/140)

SABİT VE VARİD

Ali el-Krî, (Ra­hi­me­hul­lâh) “Ter­ğî­bü­’l mü­tâ­lib fî eş­ra­fi­’l-me­tâ­li­b” sa­hi­bi­nin, Hâ­fız Ke­mâ­lüd­dîn ed-De­mî­rî (Ra­hi­me­hul­lâh)ın el ya­zı­sıy­la, bu ha­di­si İb­ni Ab­bâs (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hü­mâ)dan nak­let­ti­ği­ni, an­cak bu ri­va­yet­te is­tiğ­fa­rın ye­di ke­re ya­pıl­ma­sı zik­re­di­lip öğ­len ikin­di ara­sın­da ya­pıl­ma şar­tı ol­ma­dı­ğı­nı nak­let­tik­ten son­ra şöy­le de­miş­tir:

“Bu is­tiğ­fa­rın sâ­bit ve vâ­rid ol­du­ğu­na de­lil ola­rak, Hâ­fız De­mî­rî (Ra­hi­me­hul­lâh)ın ken­di el ya­zı­sıy­la nak­li­ne iti­na gös­ter­me­si ve pe­şin­den bir yo­rum yap­ma­mış ol­ma­sı biz­ce ye­ter­li­dir. 

İTTİFAKLA CAİZDİR

Zi­ra bu ri­va­yet, uy­dur­ma bir şey ol­say­dı, bu ilim­de imam olan böy­le bir zat bu­nu mut­la­ka açık­lar­dı. De­mek ki bu ha­di­se, mev­zû (uy­dur­ma) de­ni­le­mez. Ol­sa ol­sa, za­yıf de­nile­bi­lir ki, fa­zî­let­li amel­ler ba­bın­da za­yıf ha­dis­le amel edil­me­si, it­ti­fak­la ca­iz­dir.” (Ali el-Ka­rî, Ri­sâ­le fî fe­da­il-i re­ceb el-mü­rec­ceb, Re­sâ­il-ü Ali el-Kārî, va­rak:57) Ule­mâ bu­yur­muş­tur ki: “Re­ceb, gü­nah­lar­dan is­tiğ­far için­dir, şabân kalp­le­ri ayıp­lar­dan ıs­lâh için­dir. Ra­ma­zan ise kalp­le­ri nur­lan­dır­mak için­dir. O hal­de Al­lâh-u Te­âlâ’­nın ayın­da is­tiğ­fa­rı çok yap­mak la­zım­dır. Özel­lik­le de se­her­ler­de, “Sey­yi­dü­’l-is­tiğ­fâr (is­tiğ­far­la­rın efen­di­si)” de­ni­len tev­be­yi hiç terk et­me­mek ge­re­kir. (Enî­sü­’l-ce­lîs hâ­mi­şi, sh:194)

Ni­te­kim Şed­dâd ib­ni Evs (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

CENNET EHLİNDEN OLUR

“Sey­yi­dü­’l-is­tiğ­fâr (is­tiğ­far­la­rın efen­di­si) şu­dur:  ‘Ey Al­lâh! Be­nim Rab­bim Sen­sin. Sen­den baş­ka hiç­bir ilah yok­tur. Be­ni Sen ya­rat­tın. Ben Se­nin ku­lu­num. 

Ben gü­cü­mün yet­ti­ği ka­dar Se­nin ah­din ve vâ­din (sö­zün ve müj­den) üze­re sâ­bi­tim.  Ben Se­nin ih­san et­ti­ğin ni­met­le­ri­ni iti­raf edi­yor, gü­nah­la­rı­mı da iti­raf edi­yo­rum. Öy­ley­se be­ni mağ­fi­ret ey­le! 

Şu mu­hak­kak ki, gü­nah­la­rı Sen­den baş­ka­sı ba­ğış­la­ya­maz. Ben yap­tı­ğım şey­le­rin şer­rin­den sa­na sı­ğı­nı­yo­rum.’ İn­san ak­şa­ma gi­rer­ken bu duâ­yı oku­du­ğu za­man, o ge­ce ölür­se cen­ne­te gi­rer yâ­hut cen­net eh­lin­den olur. 

Bu duâ­yı sa­ba­ha gi­rer­ken oku­du­ğu za­man da, o gün­de ölür­se, o da cen­net eh­lin­den­dir.” 

(Bu­hâ­rî, De­‛a­vât:15, 7/150; Ebû Dâ­vûd, Edeb:110, no:5070; İb­ni Mâ­ce, no:3872)

Ali el-Krî (Ra­hi­me­hul­lâh)ın bir şey­hin­den nak­let­ti­ği­ne gö­re: “Re­ceb ayın­da:

 ‘Bü­tün gü­nah ve is­yan­la­rım­dan do­la­yı, ce­lâl ve ik­ram sa­hi­bi olan Al­lah-u Te­âlâ’­dan mağ­fi­ret ta­lep ede­ri­m’ şek­lin­de­ki is­tiğ­far çok­ça ya­pıl­ma­lı­dır.” (Ali el-Kārî, Ri­sâ­le fî fe­dâ­il-i re­ceb el-mü­rec­ceb, Re­sâ­il-ü Ali el-Kārî, 

Ayet-i Kerime

“Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer. Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.” (A’lâ, 87 / 14-17)

Hadis-i Şerif

“Kim kardeşinin ırzını müdafaa ederse, kıyamet günü Allah, onun yüzünden ateşi çevirir.” (Tirmizî, Birr 20)

Alim­ler­den Öğüt­ler

Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul. Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına şüphe yoktur. (Hz. Mevlana)

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.