Allâh-u Teâlâ bu üstün zamanları biz kullarına rahmet olarak belirlemiştir. O halde ey kardeşler! Selâmetle cennete girebilmek için bu ayda çok oruç tutmak, geçmiş günahlara pişmanlık ve bir daha yapmamaya
azim gerekir.
Allâh-u Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allah katında bulunan, (Levh-i Mahfûz nâmındaki) Allah’ın kitabında, gökleri ve yeri yarattığı günden beri ayların sayısı, gerçekten on ikidir ki, bunlardan dördü haram aylardır” buyurmaktadır. (Tevbe Sûresi:36’dan)
Ebû Bekre (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki zaman dönüp dolaşıp, Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı günündeki halini almıştır. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haramdırlar ki üçü peş peşe olup onlar, zülka‛de, zülhıcce ve muharremdir. (Tek olan ise) cemadî (yelâhir) ile şa‛bân arasındaki, Mudar’ın (torunları olan Kureyş kabîlesinin tazim ve hürmet ettiği) recebidir.” (Buhârî, Bedü’l-halk:2, no:3197, sh:571, Müslim, Kasame:29; Ebû Davûd, no:1947; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 5/37; Beyhakî, Fedâilü’l-evkāt, no:1, sh:78-79)
“NESİ” HADİSESİ
Bu hadîs-i şerîfte, Kureyş kabîlesinin câhiliyet devrinde yapmış olduğu “Nesî” hadisesine işaret edilmektedir.
Şöyle ki onlar, savaşın haram olduğu aylarda maddî yönden sıkışıp, yağma ve baskınlara muhtaç kaldıkları zaman, o ayların yasaklığını başka aylara atarlardı. Böylece peş peşe olan üç ayı bölmek sûretiyle ihtiyaçlarını görürlerdi. Bu yüzden de iki sene hac aynı aya denk gelirdi ve hac mevsimi aylar arasında dönerdi.
Ebû Bekres-Sıddîk (Radıyallâhu Anh)ın, hicretin dokuzuncu senesinde yaptırdığı hac, zülkade ayına rastlamıştı.
İSLAM HÜRMETİNİ ARTIRDI
Bir sene sonrasında, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yapmış olduğu veda haccı ise, Allâh-u Te‛âlâ’nın, gökleri ve yeri yarattığı günden beri hac için tayin ettiği zülhıcce ayına denk geldi.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) orada okuduğu hutbesindeki bu beyanıyla, artık ayların, ibadetler için tayin edilen meşru şekline döndüğünü açıklamış oldu. (Kurtubî, el-Câmi‛u li ahkâmi’l-Kur’ân, Tevbe Sûresi:36. âyeti kerîmenin tefsiri)
Hadîs-i şerifte: “Kureyş’in recebi” buyrulması, câhiliyet devrinde Kureyş kabîlesinin receb ayına gösterdiği saygıdan bahsetmektedir. Bu yüzden onlar haram aylarda ve özellikle receb ayında savaş yapmazlardı.
İslâm’dan sonra da bu saygı artarak devam etmiştir. Nitekim Ebu’d-Derdâ (Radıyallâhu Anh): “Receb, câhiliyet ehlinin değer verdiği bir aydı. İslâm ise onun ancak fazîlet ve hürmetini artırdı” sözüyle bu hususu açıklamıştır. (Ebû Muhammed el-Hallâl, Fedâil-ü şehr-i receb, no:8, sh.59; eş-Şecerî, el-Emâlî, 2/96; Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/323)
Bu aylara haram denmesinin sebebi, kendilerinde savaş yasaklandığı içindir. İslâm’ın bidâyetinde, müşriklerin savaş başlatması hâli hâriç bu haramlık devam etmekteyken daha sonra neshedildi.
Atâ (Radıyallâhu Anh) gibi, seleften bazısı bu yasaklığın bâkî olduğunu söylemişlerse de, cumhûr-u fukaha bunun kaldırıldığı görüşündedir. Nitekim Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hicretin sekizinci senesinin Şevval ve Zülkade aylarında Tâif’i kuşatması ve Huneyn’de Hevâzin kabîlesiyle savaşması, bu görüşü takviye etmektedir.
SEVAP KATLANIR
Ayrıca sahabe-i kirâmın, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den sonra sürekli cihat ve fetihlerle meşgul olup, haram aylar geldiğinde, herhangi birinin harpten el çektiğine dâir bir nakille karşılaşmamamız, onların bu hükmün kaldırıldığı görüşünde birleştiklerine delalet etmektedir. Dolayısıyla haram aylarda savaşın hürmeti (yasaklığı) kalkmıştır, ancak günah ve sevaplara verilen karşılıkların katlanması hususunda bu haramlık (dokunulmazlık), geçerliliğini sürdürmektedir.
Kurtubî (Rahimehullâh)ın beyanına göre; Allâh-u Te‛âlâ bir şeye bir yönden değer verirse, onun bir tane hürmeti olur. İki veya daha fazla yönden tâzim ettiği şeyinse, hürmet ve büyüklüğü, birkaç yönden artar. Bu nedenle, o şeyle alakalı olarak yapılan iyi bir amelin sevabı katlanacağı gibi, kötü amelin azabı da kat kat olur.
İKİ KAT AZAP
Nitekim (receb ayı gibi) haram bir ayda, (Mekke gibi) haram bir beldede Allâh-u Te‛âlâ’ya itaat edenin sevabı, (rebî‛ülevvel ayı gibi) helal bir ayda, haram bir şehirde ibadet edeninkiyle denk olmayacağı gibi, helal ayda haram bir karyede itaat edenin mükâfatı da, helal ayda, (İstanbul gibi) helal bir beldede ibadet edenle eşit olmaz. Hatta bu konular şahıslara göre bile değişebilir. Nitekim:
“Ey peygamber hanımları! Sizden çirkin bir iş yapana, azap iki kat katlanır” âyet-i kerîmesi bunun açık bir delilidir. (Kurtubî, el-Câmi‛, 8/13; İbni Receb, Letâifü’l-me‛ârif, sh:224-225; Beyhâkî, Fedâilü’l-evkāt, sh:86; Alûsî, Rûhu’l-me‛ânî, 6/133)
DİL SÜNGÜDEN ZARARLI
Ahmed ibni Hicâzî (Kuddise Sirruhu)nun beyanına göre; câhiliyet ehli bile receb ayında kılıçlarını kınına sokup savaşı bırakırken, Müslümanlar nasıl olur da o ayda gıybet, dedikodu ve iftira yaparak, insanların ırz ve haysiyetlerini rencide etmekten dillerini korumazlar?!
Halbuki bazı yerde dil, süngüden daha zararlıdır. Nitekim Süfyân-ı Sevrî (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir:
“Bir insana ok atmak, laf atmaktan daha hafiftir. Zira bazen süngü şaşar da dil şaşmaz.”
ÖNEMLİ ŞEYLER
Haram ayların dört olmasıyla ilgili olarak hukema bir takım hikmetler açıklamışlardır. Şöyle ki Allâh-u Te‛âlâ bazı önemli şeyleri dört olarak tespit etmiştir. Bunlara mÎsâl verecek olursak: 1) Meleklerin en hayırlıları; Cibrîl, Mikâîl, İsrâfîl ve Azrâîl (Aleyhimüsselam) olmak üzere dörttür. 2) Kitapların en üstünleri; Tevrât, İncîl, Zebûr ve Furkan olmak üzere dörttür. 3) Abdest uzuvları; yüz, eller, baş ve ayaklar olmak üzere dörttür. 4) Tesbîh kelimeleri; Sübhânallâh, Elhamdülillâh, Lâilâhe illallâh ve Allâh-u Ekber olmak üzere dörttür. 5) Sayılar; birler, onlar, yüzler ve binler olmak üzere dörttür. 6) Vakitler; saatler, günler, aylar ve yıllar olmak üzere dörttür. 7) Mevsimler; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış olmak üzere dörttür. 8) Tabiatlar; sıcak, soğuk, yaş ve kuru olmak üzere dörttür. 9) Bedendeki güçler; safra, sevda, balğam ve kan olmak üzere dörttür. 10) Kâmil halifeler; Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali (Radıyallâhu Anhüm) olmak üzere dörttür. 11) Allâh-u Te‛âlâ’nın, peygamberlerine ziynet yaptığı nebîler; Halîl, Kelîm, Rûh ve Habîb (Salevâtüllahi Alâ Nebiyyinâ ve Aleyhim Ecma‛în) olmak üzere dörttür. 12) Göklerin süsü; Arş, Kürsî, cennet ve melekler olmak üzere dörttür. 13) Yeryüzünün süsü; peygamberler, âlimler, şehitler ve veliler olmak üzere dörttür. 14) Ruhların ziyneti; abdest, namaz, oruç ve hac olmak üzere dörttür. 15) Kalplerin ziyneti; mârifet (Allâh-u Te‛âlâ’yı bilmek), ilim, akıl ve tevhid olmak üzere dörttür. 16) Uzuvların ziyneti; göz, kulak, el ve ayak olmak üzere dörttür. 17) İnsan ölüp cenaze taşınırken Allâh-u Te‛âlâ dört melek gönderir ki onlar kabrinin başında durup şöyle seslenirler.
ALLAH’IN YOLLARI TEKTİR
Birincisi: “Eceller bitti, emeller kesildi.”
İkincisi: “Mallar gitti, ameller kaldı.”
Üçüncüsü: “Meşgaleler bitti, veballer kaldı.”
Dördüncüsü: “Eğer yediğin helal, işin de Allâh-u Te‛âlâ’ya hizmetse, sana müjdeler olsun” diye nida ederler.
18) Ayların ziyneti; zülka‛de, zülhıcce, muharrem ve receb olmak üzere dörttür. Bunun için Allâh-u Te‛âlâ: “Aylardan dördü haramdır” buyurmuştur. Bunların üçü peş peşe olup, biri tektir ki o da receb ayıdır.
İşârât ehli şöyle demişlerdir: “Allâh-u Te‛âlâ birdir, ayı da birdir. Onu sevenin derdi de bir tek O olmalıdır ki, dünyada O birin hizmetine, ukbâda da O biri görmeye lâyık olsun. Bu manada: “Karışık yollar çoksa da, tektir Allâh’ın yolları, Hakk’ın yolunun da ancak teklerdir yolcu-ları!” buyrulmuştur.
RECEB AYININ ŞAHİTLİĞİ
Haram ayların dört kılınmasında, her mümine bişâret (müjde) olacak şöyle bir işaret de açıklanmıştır:
Allâh-u Teâlâ zinada recm veya yüz sopa cezası sâbit olması için dört şâhit şartı koymuştur. Üç şâhit bulunsa bile dördüncü yoksa hiçbirinin şâhitliği geçerli olmaz. Ey mümin! Senin hakkında da üç haram ay aleyhte şâhitlik yapacak olsa bile, receb ayı yapmayınca, onların şâhitliği kabul olmaz.
Nitekim “Receb-i şerîfin isimleri” bahsinde açıklanacağı üzere; receb ayı aramızdan ayrılıp semaya yükselince, Allâh-u Te‛âlâ’nın ısrarlı sorularına rağmen: “İlâhî! Sen çok örtücüsün, kullarına da birbirlerinin günahlarını örtmelerini emrettin. Habîbin de bana ‘Sağır’ ismini taktı. Bu yüzden ben sağırım. Ben onların iyiliğini duydum, kötülüğünü duymadım” diyerek seni kurtaracaktır.
FAZİLETLİ VAKİTLER
O halde ey kardeşler! Selâmetle cennete girebilmek için bu ayda çok oruç tutmak, geçmiş günahlara pişmanlık ve bir daha yapmamaya azim gerekir.
Allâh-u Te‛âlâ affolmamız için bize her gün cemaatler, haftada bir de cuma tayin etti. O da olmadı, haram aylarda, daha da olmadı Allâh-u Te‛âlâ’nın receb ayında mutlaka hesabı kapatmak gerekir.
Allâh-u Te‛âlâ bu üstün zamanları biz kullarına rahmet olarak belirlemiştir. Bu vesileyle kullarına şöyle seslenmektedir: “Ey benim günahkâr kullarım! Size her dâim tevbeyi emrettim ama bunu yapmadınız. Ben de bu fazîletli vakitleri, diğerlerinden üstün olarak yarattım. Tâ ki siz, bâri bu mevsimlerde Rabbiniz için günahlardan temizlenesiniz. Eğer bu kıymetli zamanlar size ulaşmış da, siz hâlâ günahlara ısrardaysanız, vay kötülük yapanların başına gelecek zararlara!”
AYETİ KERİME
Dilleriniz yalana alışa geldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. (Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır. (Nahl, 16 / 116 – 117)
Hadis-i Şerif
Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemin olsun ki; sizden biriniz, ben kendisine anasından, babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça hakikî mânâda îmân etmiş olamaz. (Buhârî, Îman, 8)
Alimlerden Öğütler
Kış günlerinde soğuk su ile abdest alınca, dikkat et. Kuru bir yer kalmasın. Abdest azalarını tamam yıkamak demektir. Günahları mahveden, dereceleri yükselten, bir temizliktir. Yaz günlerinde de hararetin elemini gidermeğe niyet et. Vücuduna zarar veren şeyleri def etmekle de ecir kazanırsın. Serinlemek ve telezzüz için abdest alma. Ecir kazanamazsın. (İbn-i Arabi)