Vehhabilerin sapıklıklarından biri de Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şefaat talep etmeye engel olmalarıdır.
Hatta Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetinden âsî olanlara da şefaat edeceği rivayet edilmiştir.
İmanlı olarak ölen her mümin, Allâh-u Teâlâ’nın razı olduğu kimsedir. Onun için Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaat edeceği her mümin kimse razı olunanlar arasına girer.
Vehhabilerin sapıklıklarından biri de Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şefaat talep etmeye engel olmalarıdır. Onlar bu hususta: “Allâh-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde: ‘O’nun izni olmadan, katında şefaat edecek kimdir?!’ (Bakara Sûresi:255’den) buyurmuş, bir başka âyet-i kerîmesinde de: ‘O’nun rızasına ermiş olandan başka kimseye şefaat edemezler’ (Enbiyâ Sûresi:28’den) buyurmuştur.
Şefaat isteyen kimse Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e şefaat etmesi için izin verildiğini bilmedikçe ondan nasıl şefaat etmesini isteyebilir. Kendisinin de Allâh-u Teâlâ’nın razı olduğu kullarından olduğunu bilmedikçe, nasıl şefaat edilmesini isteyebilir” demişlerdir.
REDDEDİLMİŞ VE ÇÜRÜTÜLMÜŞ
Onların bu iddiaları, müminlere şefaat etmesi için Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e müsaade edildiğini ifade eden sahih ve açık ifadeli hadislerle reddedilmiş ve çürütülmüştür. Nitekim ezandan sonra: “Ey şu tamam dâvetin ve hâzır olan namazın Rabbi olan Allâh! Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e vesîleyi ve fazîleti ver ve onu vaad ettiğin övülen makama gönder” (Buhârî, Ezan:8, no:589, 1/222) duasını okuyan kimseye Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaat edeceği sahih hadislerle sabittir.
Cuma günü Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e selâvat okuyana ve kabr-i şerîfini ziyaret edene Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaat edeceği de bir gerçektir.
BÜYÜK GÜNAH İŞLEYENLER
Yine böylece birçok işleri yapana Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaat etmesinin vacip olduğunu ispatlayan pek çok hadîs-i şerif vardır.
Hatta Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetinden âsî olanlara da şefaat edeceği rivayet edilmiştir, nitekim Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen: “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir” (Tirmizî, Kıyâmet:11, no:2435, 4/625; İbni Mace, Zühd:37, no:4310, 2/1441; Ahmed
ibni Hanbel, el-Müsned, no:13245,
3/213) hadîs-i şerîfi de bunu açıkça
ispat etmektedir.
KALP GÖZÜ KÖR OLANLAR
Birçok müfessirlere göre:
“O’nun rızasına ermiş olandan başka kimseye şefaat edemezler” (Enbiyâ Sûresi:28’den) âyet-i kerîmesinin manası; imansız ölenlere meleklerin şefaat edemeyeceği hususunun îzahıdır.
İmanlı olarak ölen her mümin, Allâh-u Teâlâ’nın razı olduğu kimsedir. Onun için Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaat edeceği her mümin kimse razı olunanlar arasına girer. Böyle olunca da, şefaatin olacağını ve Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bu hususta her imanlı ölen kimseye şefaat etmeye izinli olduğu ispatlanmış olur. Şefaat isteyen kimse de sanki Allâh-u Teâlâ’dan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i vesile yaparak ölünceye kadar îmanının muhafazasını istemiş olur. Bütün bunlar ancak kalb gözü kör olanlardan başka herkesçe bilinen şeylerdir. Onlar gibi olmaktan Allâh-u Teâlâ’ya sığınırız.
Her Müslümanın nûru ve bereketi vardır. Allâh-u Teâlâ’dan başkasının hiçbir şey üzerinde tesiri olmadığına inanmakla beraber, iyi kimselerin eserlerinden bereket ummakta şirk veya haram söz konusu değildir.
SALiH KiSiLERi ZiYARET
Bu sapık cemaatın Müslümanları tekfir ettikleri inançlarından biri de, sâlih (iyi) kişileri ziyaret edip, onları mübarek (uğurlu) sayan kimseyi şirk koşmuş saymalarıdır.
Bu inançları da muhakkak ki bâtıldır. Çünkü Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hazreti Ömer’le Hazreti Ali (Radıyallâhu Anhümâ)ya Üveys el-Karanî’yi ziyaret ederek kendileri için dua ve istiğfarda bulunmasını istemelerini emretti. Bu hadîs-i şerîfi Müslim rivayet etmiştir.
BEREKET VE SAADET UMMAK
Sâlihlerin eserlerinden bereket ve saadet ummanın meşrûiyetine delil ise; ashâb-ı kirâmın Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in abdest suyunu bereket ve uğur saydıkları için başında toplanmalarıdır.Bir yere tükürdüğü zaman hemen koşup yere düşürmeden kendilerine sürerlerdi. Berber başını tıraş ettiğinde etrafında toplanırlar ve saçının tellerini aralarında bölüşürlerdi.
Hatta Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ebû Talha (Radıyallâhu Anh)a:
“Bunu insanlar arasında bölüştür” (Müslim, Hac:56, no:3215, 4/82) buyurarak bunu emretmişti.
KURTULDUKLARINI MÜJDELEDİ
Bir kere Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kan aldırmıştı ki, Abdullâh ibni Zübeyr (Radıyallâhu Anh) kanı dökmek için alıp hemen içiverdi. (Hâkim, el-Müstedrek, no:6343, 3/638)
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onların bu fiiline itiraz etmek bir yana bu sâyede cehennemden kurtulduklarını müjdeledi. (Hâkim, el-Müstedrek, no:6912, 4/70; Taberânî, el-Mu‛cemü’l-Kebîr, no:230, 25/89; Ebû Nu‛aym, Hilyetü’l-evliyâ, 2/67; Ebû Nu‛aym, Delâilü’n-nübüvve, no:365, 2/444) Bütün bunlar sahih hadîs-i şerîflerle sâbittir. Ancak cahil ve inatçı kişiler bunu inkâr ederler.
MÜSLÜMANLARIN BEREKETLERİ
Bir defa da Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), amcası Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)nın yanında bulunan ve herkesin içtiği su kabından su içmek için geldiğinde, Hazreti Abbâs herkesin su içtiği bir kaptan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in içmesini hoş görmediği için oğlu Abdullâh (Radıyallâhu Anh)a emrederek, evden hiçbir kimsenin içmediği su dolu bir kabı getirmesini istedi ve Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e: “Yâ Rasûlellah! Bu suya herkesin eli değdi. Sana başkasını getirelim” dedi. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ise: “Hayır! Ben Müslümanların ellerinin değdiğini ve bereketlerini istiyorum” (Zeynî Dehlan, ed-Dürerü’s-Seniyye, Sh:42) buyurdu.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) böyle söylerse, diğer Müslümanlar hakkında düşüncen ne olabilir?!
HİLE İLE KANDIRMIŞLAR
Her Müslümanın nûru ve bereketi vardır. Allâh-u Teâlâ’dan başkasının hiçbir şey üzerinde tesiri olmadığına inanmakla beraber, iyi kimselerin eserlerinden bereket ummakta şirk veya haram söz konusu değildir. Fakat bu câhil ve sapık kişiler kendi sapık gayelerine ulaşabilmek için saf Müslümanları hile ile kandırmışlar; kendilerine tâbi olanların dışında hiçbir kimseyi Müslüman saymamışlardır. Kendilerine göre Müslümanlar ancak vehhâbî olan bir avuç kişiden ibarettir.