Eleştirdin veya hakaret ettin mi, koltuklarına “raptiye” batırılmış gibi, hemen havalara zıplıyorlar;
“Biz ne yaptık ki?”
“Biz ne dedik ki?”
Elinin körü!..
Daha ne diyecek, daha ne yapacaksın!.. Her şey ortada:
“Rus uçakları Suriye’de,
Rus uşakları Türkiye’de!”
Yalan mı?..
Sen, bir “Rus uşağı” olmasan, şunu sorardın: “Rus uçaklarının Suriye’de ne işi var?”
Sormaya devam ederdin;
Sadece “Rus uçakları”nın da değil; “İran uçakları”nın, “Amerikan uçakları”nın Suriye’de işi ne?..
DAEŞ’LE SAVAŞ MI?!?
Ahmet Hakan Coşkun’un, önceki gece “CNN ekranları”na konuk ettiği “Prof” gibi, konuşur ve şunu diyebilirsin;
“Rusya, Suriye’de DAEŞ gibi azılı bir terör örgütüyle mücadele ediyor!”
Yok yaaa!..
Sen gel, onu külahıma anlat!..
Okumuş “Prof” olmuşsun ama, belli ki hâlâ “cahil”sin!..
Eğer, “kuş kadar beynin” olsaydı, “Rusya’nın DAEŞ’le-MAEŞ’le mücadele etmediğini” akleder ve derdin ki;
“Heyy Rusya!.. Heyy Putin!..
Sen, iddia ettiğin gibi DAEŞ’le mücadele ediyorsan, Bayırbucak Türkmenleri’ni niye vuruyorsun?..
Türkmen Dağı’nda DAEŞ’li terörist yok ki, orayı bombalayıp, sivilleri katlediyorsun!..
Sen, gerçekten DAEŞ’le mücadele etmek istiyorsan, git Esed’i vur!.. Çünkü, Esed’e petrol satan DAEŞ’tir!..
Kalkmış, Türkmenlere yardım götüren TIR’ları vuruyorsun!.. Eğer samimi isen, eğer dürüst isen git; Esed’e petrol taşıyan tankerleri vur!”
Evet, bu ülkenin ekmeğini yiyen, bu ülkenin havasını soluyan ve hâlâ bu ülkenin “maaş”ını alan bir “prof.” bunu derdi!..
Ya da,
Ahmet Hakan’ın; “Rus uçağı, sınırımızı 12 saniye ihlâl etmişse ne olmuş?.. Çok mu önemli?.. Bir uçağı vurmak için, bu ihlâl gerekçe olabilir mi?” şeklindeki “eblehçe mantığına” cevap veren Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş gibi; “Bu, egemenlik meselesidir!.. Siyasiler, bırakın Ankara’ya kadar gelsin derse, elbette mesele olmaz... Ama bu sınırlar, bu ülkenin egemenlik sınırlarıdır!.. İstemiyorsanız, korumayın efendim” der ve Ahmet Hakan’ı sustururdu!..
Ama siz ne yaptınız;
“Pravda’nın başyazarı” gibi konuştunuz!.. Yüzünüze şöyle bir baktım da; “Rus matruşkaları”ndan çıkmış “Küçük Putin” gibiydiniz!..
Yazıklar olsun size!..
ERDOĞAN’A KULAK VERİN!
Ne diyor Rusya;
“DAEŞ’le savaşıyorum!”
Nah savaşıyorsun!..
Sen “Esed’i petrolle besleyen DAEŞ’le” değil, “DAEŞ’e 200-300 kilometre uzaklıktaki Bayırbucak Türkmenleri” ile savaşıyorsun!..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; dün “muhtarlar”la 15. buluşmasında, Türkiye’yi itham eden ülkelere soruyordu:
l “DAEŞ bahanesiyle muhalifleri hedef alanlara ve onlara ses çıkarmayanlara soruyorum: Guta’da kimyasal silahlarla bin 500 masumu katleden muhalifler midir?
l Yermuk Kampı’nda on binlerce Filistinliyi açlığa mahkûm eden muhalifler midir?
l 380 bin insanı kadın, çocuk, yaşlı, erkek, sivil ayrımı yapmadan konvansiyonel silahlarla, varil bombalarıyla, füzelerle, ağır silahlarla öldüren muhalifler midir?
l 12 milyon insanı yerinden, yurdundan göçe zorlayan muhalifler midir?
l 55 bin fotoğrafla belgelenen, işkenceyle ve aç bırakılarak öldürülmüş 11 bin kurban kimin eseridir?.. Tüm bunların sorumlusu Esed rejimi değil midir?
TÜRK UÇAĞI VURULUNCA!
“Esed Rejimi” denilince, aklıma bundan 3 yıl önce, yani 22 Haziran 2012 tarihinde, hem de “ihtar” edilmeden “Suriye tarafından düşürülen TSK’ya ait RF-4E uçağı” geldi!..
O günleri iyi bilin ki; bugünkü “Man-kurt”ları ve “Matruşka”ları iyi tanıyın!..
Buyrun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başlayalım... Bay Kılıçdaroğlu, 24 Haziran 2012 tarihli gazetelerde yayınlanan demecinde diyordu ki:
“Uçağımızın düşürülmesi bizim kabul edebileceğimiz olay değil, ama bunun soğukkanlılıkla ele alınması, tahlil edilmesi, sorgulanması gerekiyor. Aklımızda pek çok soru var. Bunların henüz yanıtını almış değiliz. Umuyorum, önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye olayı sağlıklı değerlendirir. Diplomatik kanalların açık tutulması gerekiyor. Bu çerçevede soğukkanlı bir değerlendirme bekliyoruz.”
Şu hâle bakın;
Suriye, uçağımızı düşürmüş ama, Bay Kılıçdaroğlu diyor ki;
“Soğukkanlı olalım!”
Hay hay, soğukkanlı olalım!..
ERDOĞAN’DAN VUR EMRİ!
Bay Kılıçdaroğlu “soğukkanlı” olmayı tavsiye ederken; o tarihlerde “Başbakan” olan Tayyip Erdoğan, uçağımızın düşürülmesinden sonra, AK Parti Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada; “vur emri” vermiş ve demişti ki:
“Türkiye’nin dostluğu ne kadar değerliyse gazabı da o kadar şiddetlidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin angajman kuralları artık bu yeni aşamaya göre değiştirilmiştir. Suriye’den Türkiye sınırına güvenlik riski ve tehlikesi oluşturacak her askeri unsur, bir tehdit olarak değerlendirilecek ve askeri hedef olarak muamele görecektir. Buradan Suriye rejimini bir hata yapmaması, Türkiye’nin kararlılığını ve dirayetini sınamaması yönünde uyarıyoruz.”
İşte aradaki fark...
Erdoğan, “lider” olarak; Suriye’yi uyarıp, “Hata yapma, vururuz” diyor ama Bay Kılıçdaroğlu, “CHP Genel Başkanı” olarak diyor ki: “Soğukkanlı olalım!”
Bunlardan ne köy olur, ne kasaba!.. Bunlara, ülke de emanet edilmez!..
PUTİN’E DE PARMAK SALLA!
Kılıçdaroğlu’nu dinledik...
Şimdi de HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a kulak verelim mi?..
Selahattin Demirtaş da, 7 Ekim 2015 tarihinde; “Rusya’nın Suriye sınırında Türk hava sahasını ihlal etmesiyle” ilgili bir soru üzerine diyordu ki:
“Suriye’de şu ana kadar vekaleten bir savaş vardı, şimdi doğrudan savaşın aktörleri kendisi sahaya indi. Çin de Suriye’deki savaşa dahil oldu. Zaten uluslararası koalisyon güçlerinin askeri gücü kullanılıyordu orada. Rusya ve Çin’in dahil olması nedeniyle Suriye’de savaşın çok daha büyüyeceği anlaşılıyor.
Rusya’nın Türkiye hava sahasını ihlal etmesiyle ilgili aslında geçen hafta Moskova’da Putin’le birlikte cami açanlara sormak lazım. Hani geçen hafta orada işler gayet iyiydi diyordun. Bak bir hafta içinde 3 defa Türkiye’nin hava sahası ihlal edildi. Gıkınız çıkmadı. Sıra bize gelince bayağı bağırıp, çağırıp parmak sallıyorsunuz. Putin’e karşı da bir parmak sallayın görelim. Putin’e karşı, Rusya’ya karşı bu alttan alma nedenleri nedir onu da anlamış değiliz. Ama her şeye rağmen savaş politikalarından uzak durulması lazım.”
Demirtaş, özetle diyordu ki:
“Bize parmak salladığınız gibi, Putin’e de parmak sallayın da görelim!”
Sallandı mı?..
Sallandı!.. Hem de “parmak” değil, “füze” sallandı!..
Eee, şimdi ne diyorlar?..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; önceki gün demiş ki: “Sınırımızı ihlal etti diye uçağı düşürdük. Peki bu tablonun asıl sorumlusu kim?”
El insaf Bay Kılıçdaroğlu!..
Bir defacık olsun, “gâvur”dan yana değil de; “ekmeğini yediğin ülke”den yana ol!.. Suriye, “bizim uçağımızı” vurunca, “soğukkanlı olalım” diyorsun... Biz “Rus uçağı”nı düşürünce niye Rusya’ya “sükûnet” çağrısında bulunmuyorsun?..
Sen ne biçim adamsın Kemal Bey?
Ama, sen de haklısın!..
Senin “Millî Şef’in İsmet İnönü” de, 1944 yılında “146 Azeri Türk’ünü” Boraltan Köprüsü’nde Ruslara teslim etmiş ve onların “kurşuna dizilmesini” seyretmişti!..
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, 70 yıl önce “146 Azeri Türk’ünün katledilmesine” seyirci kalırken, CHP’nin son genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun; “Bayırbucak Türkmenleri’nin katledilmesi”ne seyirci kalması gayet normaldir!..
Bu CHP’yi, milletçe alkışlıyoruz!!!..
DÜN PARMAK, BUGÜN BARIŞ!
Şimdi de; “Putin’e de parmak sallayın da görelim” diyen Selahattin Demirtaş’ın parti sözcüsü Ayhan Bilgen ne demiş ona bir bakalım...
“Putin’e parmak değil, füze sallandıktan sonra” Ayhan Bilgen dün Kars’ta demiş ki:
l “Enerji bağımlılığını gözardı ederek, yok sayarak Rusya ile ilişkileri şekillendirmek imkânsız. Dolayısıyla yaptığınız her işin, attığınız her adımın sonuçlarını göze alarak bunun faturasını, bunun bedelini dikkate alarak yapmak zorundasınız.”
l “Uçağın vurulmasının faturasını da ne yazık ki bütün bir ülke ekonomisiyle, belki güvenliğiyle, barışıyla hepimiz ödemek zorunda kalacağız.”
Heyy Ayhan Bilgen, heyy HDP’liler; “Putin’e de parmak sallayın” derken dilinizde niye “barış” yoktu?.. Barış, şimdi mi geldi aklınıza?..
Gerek CHP’nin, gerek HDP’nin ve gerekse “Herbokolog Prof. ve yazarlar”ın dediklerini okuduktan sonra, bir defa daha kanaat getirdim ki;
“Rus uçakları Suriye’de,
Rus uşakları Türkiye.”
********************************************************************
RTÜK ve YSK’ya, bir an önce dur denilmeli
Medya Derneği tarafından dün yapılan açıklamayı dikkatlerinize sunmak istiyorum...
“Önemli reformlara imza atacağı kesin olan 64. Hükümet’in göreve başladığı bu günlerde, Eski Türkiye’den kalma alışkanlıklarını sürdürmek isteyen bazı kuruluşlar, muhtemelen ‘fırsat bu fırsattır’ anlayışı ile adaletsiz davranışlarını sürdürmektedirler.
Yüksek Seçim Kurulu’nun yayınları bahane ederek, haber kanallarına verdiği ve vermeye devam edeceği anlaşılan haksız ve adaletsiz cezalar sürerken; RTÜK’ün de devreye girerek aynı yolu takip ettiği esefle müşahede edilmektedir.
RTÜK kararlarının temyizi mümkün olsa da; Kurul’un CHP, MHP ve HDP’li üyelerinin iktidarı destekleyen kanallar söz konusu olduğunda sanki otomatiğe bağlamış gibi para cezaları veriyor olması, adalet duygusunu zedeleyici olma yanında Kurul’un meşruiyetini de tartışmalı hale getiren bir husustur.
Medya Derneği olarak; YSK ve RTÜK’ü adalet ve hakkaniyet ilkelerini açıkça ihlal eden bu tür davranışlara artık bir son vermeye, başarılı reformlar yapacağından emin olduğumuz 64. Hükümetimizi de, kanayan bir yara haline gelmiş bu duruma süratli bir şekilde çözüm bulmaya davet ediyoruz.”