Aile, toplum ve devleti ayakta tutan omurganın “Halikı Tazim, Mahlûka Şefkat ve Güzel Ahlak” ilkeleri olduğunu yazılarımızda belirtmiştik.
Allah’a tazimin, yani saygı ve kulluğun ilkelerini yaşamanın ve mahlûka şefkatin, yani yaratılanlara acımanın ilacı, güzel ahlak sahibi olmaktır!
Evet! Halık, Mahlûk ve Ahlak!(Yaratıcı, Yaratılan ve Yaratılışın gereği olan huy, karakter, etik ve davranışlar!)
Aynı kökten türeyen üç kelime. Ama tüm âlemi ve hayatı kaplayan iksir!
Güzel ahlak üzere yaratılan Önderimiz, Başöğretmenimiz ve Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimiz;
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” “Allah katında kulların en sevimli olanı ahlakı en güzel olanıdır”, ”İçinizde en çok sevdiğim kimse ahlakı yani huyu, karakteri en güzel olan kimsedir”, “Bir kulun ibadeti çok da olsa kötü huyu O’nu Cehenneme götürür”, “Sıcak su buzu erittiği gibi güzel ahlak da hataları eritir! Sirke balı bozduğu gibi kötü huy da hasenatı (iyilikleri) yok eder!” “Ahlakınızı iyileştirerek güzelleştiriniz” buyurarak bizlere güzel huy ve ahlak sahibi olmamızı yaşayarak öğretmektedir!
Beş bin yıl evvel yaşamış Peygamber olduğu da rivayet edilen Çinli düşünür Konfüçyüs’ün, “Ahlaklı toplumlarda yasalara ihtiyaç yoktur! Ahlaki değerlerini yitirmiş toplumlarda da yasalara ihtiyaç yoktur!” sözünün gerçeği, barış ve huzurun ancak güzel ahlak sahibi aile ve toplumlarla sağlanacağını göstermiyor mu?
Tüm Peygamber (s.a) Efendilerimiz, kendilerinin amansız düşmanları Nemrud, Firavun ve Ebu Cehillerin bile şahsi ve ailevi hukuklarına hürmet ettiler! Onların bile ahlaksızlıklarını yaymadılar! Allah’a ve Allah’ın güzel ahlak ilkelerine insanları davet ettiler!
Kişi; cübbesiyle, sarığıyla, elbisesiyle, güzel sesiyle, etkili sözüyle, mal ve makamıyla değil, saygısıyla, sevgisiyle, merhametiyle, cömertliğiyle, güzel ahlak, huy ve davranışıyla Allah katında değerlidir!
Kardeşinin yaptığı kusurları ve günahları yaymayı gıybet, yapmadıklarını yalanlarla yaymayı iftira kabul eden İslam Ahlakı, bu çirkinlikleri yapanları öz kardeşinin ölmüş etini yemeyle bir tutmuştur!
Zina ettiğini açıkça itiraf eden gence, “Git! Bir daha gelme! Günahını kimseye söyleme ve devamlı tövbeyle meşgul ol!” diyen Sevgili Peygamberimizin Ümmetine ne oluyor ki; Mümin kardeşlerini karalamak için iftira ve yalan kampanyalarına hâlâ devam ediyorlar!
Tecessüsü (Günahların araştırılmasını) bile haram kılan İslam Nizamının müntesiplerine ne oluyor ki canlı yayınlarındaki ahlaksız linç kampanyalarıyla Mümin kardeşlerini toplum içinde kabre girmeden öldürüyorlar!
Gizli kameralarla, telefon dinlemeleriyle ve yaptıkları şantaj ve montajlarla aile mahremiyetini ifşa ederek ahlak sınırlarını aşanlar, Ahlak Peygamberinin huzuruna hangi yüzle gelecekler?
Erdemlik ve üstünlük Peygamber Efendimizi Rüya’da görmek değil, O’nun güzel ahlakını Hayatımızda yaşamaktır!
“Fitne, öldürmekten daha şiddetlidir” ayetini hiçe sayarak toplum önderlerini ve öncülerini iftira bombardımanlarıyla itibarsızlaştırarak yok etmeğe çalışanlar, kazdıkları kuyulara kendilerinin düşürüleceğini düşünmüyorlar mı? Zira, “Kuyu kazan kazdığı kuyuya kendisi düşer(Ayet)”,
Peygamberlerine en ağır iftiraları attıkları ve haksız yere öldürdükleri için lanetlenen hahamların ve onların entrikalarına uyan İsrailoğullarının izini takib edenlerin sonu dünyada da ahirette de hep hüsrandır!
Çünkü Allah’ın, Meleklerin, Peygamberlerin ve salih kullarının laneti, daima yalancı, iftiracı, şantajcı, montajcı, sabotajcı ve entrikacıların üzerindedir!
Gerçek saadet, birlik ve barışın daima doğruyu söyleyen, güzel ahlaklı, dürüst, erdemli ve sadece Allah ve Resulünün izinden giden kadrolarla gerçekleşeceğini unutmayalım!
Zira, “Allah, sadece doğrularla ve dinine yardım edenlerle beraberdir”…
Allah, Harp Okulları dâhil tüm okullarımıza Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Ahlak derslerini koyarak, resmi dairelerde namazın, örtünün ve diğer imani özgürlüklerin önünü açarak güzel ahlak toplumu oluşturmak için uğraşanların daim yar ve yardımcısı olsun!
Selam, sevgi ve duayla…