Galiba beni en çok öfkelendiren tavır, güçlülerin güçsüzler karşısındaki o aldırmaz ve insafsız küstahlığı.
Kılıçdaroğlu’nun, Hürriyet gazetesinde Fatih Çekirge’yle yapmış olduğu konuşmayı okuduğumda da aynı öfkeyi hissettim.
Başörtüsü ile türbanın farkını anlatıyordu.
Saçı tümden örterse “türban” olurmuş, saçın bir kısmı gözükürse “başörtüsü” olurmuş falan filan...
Bu adam altmış yaşını geçmiş.
Koskoca bir partinin başkanı olmuş.
Zihinsel gündemini bu laflar mı oluşturur böyle birinin?
Çekirge diyor ki, Anayasa tartışmalarını bu fark belirleyecekmiş.
Yani, üniversiteye giden kızın saçı gözükecek mi gözükmeyecek mi?
Buna öfkelenmemek mümkün mü?
Sana ne kardeşim?
İster saçını açar, ister açmaz, sana ne?
İnsanların saçına başına karışma hakkını kim kime verebilir?
Orduna, polisine, mahkemene, anayasana, her neyineyse işte, ona güvenip insanların yaşama biçimine karışmaktan, onlara müdahale etmekten, “şunu giyemezsin, bunu yapamazsın” demekten daha zorba, daha küstah bir tavır olabilir mi?
Bu nasıl bir küstahlık?
Yeryüzünün her yanında üniversiteler dünyanın en özgür yeridir, gençler istedikleri gibi giyinirler, istedikleri gibi fikirlerini söylerler, partiler yaparlar, üniversite kampusunun etrafındaki lokantalarda canları isterse içki içerler, evlerinde, odalarında sevişirler, ibadet ederler, en saçma konuları bile istedikleri gibi tartışırlar, kızlar isterlerse şortlarını giyer sabah koşularına çıkar, isterlerse başlarını bağlar ibadethaneye giderler.
Onların nasıl yaşadığıyla, nasıl giyindiğiyle, nasıl düşündüğüyle ilgilenmez kimse.
Onların nasıl çalıştığıyla, derslerini ne kadar bildiğiyle, ne kadar yaratıcı olduğuyla ilgilenir hocalar.
Üniversitelerde çocukların özgürlüklerine müdahale etmezler, aksine onlara özgürlüğü öğretirler, özgürce düşünebilmelerini sağlarlar, özgürlüğün kapısını ardına kadar açarlar.
Onların zihinsel gelişmeleri ve özgürlükleri engellenmesin diye hocalar onların en saçma fikirlerini bile ciddiyetle dinler, zaman zaman zirzopluklarına gülüp geçerler.
Üniversite öyle bir yerdir.
Çocukların nasıl giyindiklerine karışılan bir yer değildir.
“Dediğimi yapmazsan seni burada okutmam” diyerek zorbalık yapılan bir yerden özgür düşünceli insanlar çıkabilir mi?
Burası zorba bir ülke.
Küstah bir yönetim var burada.
Herkese, her şeye karışıyorlar.
Sadece üniversiteli kızların başörtüsüne değil, Alevi çocukların derslerine, Kürtlerin anadiline, dindarların ibadetine de karışıyorlar.
Her şeyi devlet kendi belirlemek istiyor.
Zorbalık budur işte.
Küstahlık budur.
Halkın hiçbir kesimi bu ülkede özgür değildir.
Devleti yönetenler her türlü saçmalığı yapabilirler buna karşılık.
Arapça “seçmeli ders” olabilir ama Kürtçe seçmeli ders olamaz.
Niye?
Başörtülü kız üniversiteye giremez.
Niye?
Alevi’nin ibadethanesine ibadethane denilemez.
Niye?
Yasaklar devletin içinde olmalı, devlet görevlilerinin cinayet işlemesi, darbe hazırlaması, çete kurması, yolsuzluk yapması, hukukun dışına çıkması yasaklanmalıyken, bunları serbest bırakıp halkın hayatına karışmış devlet burada.
Ve, buna inatla devam etmek istiyor.
Bu zorbalık sizi öfkelendirmiyor mu?
Güçlünün küstahlığı sizi kızdırmıyor mu?
Koca koca adamların “kızların saçının ne kadarı görünsün” diye tartışması size saçmalığın zirvelerinden biri olarak gözükmüyor mu?
Kız çocuklarını bir “saçmalığa” kurban etmek tepenizi attırmıyor mu?
Bu ülkedeki herkes, fikrinde, inancında, giyiminde, eğitiminde, özel yaşamında özgür olma hakkına sahiptir.
Yeter bu kadar zorbalık, yeter bu kadar saçmalık.
Ezilenler, birbirlerine uygulanan yasakları desteklemek yerine artık bu yasakların tümüne hep birlikte karşı çıkıp, var güçleriyle Ankara’ya haykırmalılar:
Sana ne benim inancımdan, düşüncemden, dilimden, giyimimden?
Sana ne?