Değerli okuyucular, teknolojinin ilerlemesi ve akıllı telefonların sık kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, kişiler zamanının büyük çoğunluğunu internete girerek orada sosyalleşerek geçirmektedir. Bu da kişileri biraz daha yalnızlığa mahkûm etmekte…
Sosyal yalnızlık denilen şey, kişinin kendisini kalabalık ortamlarda bile yalnız hissetmesi, bulunduğu topluluğa yabancılaşması, sosyal faaliyetlerden kendini uzakta tutmasıdır. Kendini yalnız hisseden kişinin benlik algısı zayıftır, kaygılıdır, utangaçtır, stres karşısında duygularını kolayca düzenleyemez, daha depresiftir, psikolojik dayanıklılığı düşüktür.
Günümüzde kişiler birbirlerine tahammül edemiyor, anlaşmazlıklar karşısında sabırlı davranamıyor, birbirine karşı hoşgörülü davranamıyor ve kendini daha çok düşünüyor, bu ve benzeri etkenlerden dolayı insanlar daha çok yalnızlaşmaya başladı diyebiliriz.
Psikolojik literatürde, “Yalnızlığa dayanma kapasitesi” denilen bir kavram vardır. Bu şu demek, kişiler zaman zaman kendi başlarına kalıp, ne hissediyor, yaşamında varmak istediği hedefler neler, bunlara ulaşmak için neler yapması gerekiyor, ne için dünyaya geldi, varoluş yolculuğunda değerleri neler bu gibi konuları düşünmek için fırsatlar oluşturmalıdır. Bu zaten sağlıklı bir şeydir. Bazı kişiler, yalnız kaldıklarında kendilerini kötü hissederler, bu histen kaçmak için kendini internet oyunlarına, alış veriş yapmaya, telefonda uzun süreler konuşmaya, sigara alkol tüketmeye, saatlerce dünyadan kopup film izlemeye başlayabilirler.
Kendini depresif, umutsuz hisseden, sosyal fobi rahatsızlığı yaşayan kişiler, kalabalık ortamlarda bile kendilerini dışlanmış, yalnız hissedebilirler. Sanki herkesin kendisine olumsuz gözlerle baktığı, yanlış bir şey yapacağı veya söyleyeceği korkusu yaşayabilirler.
Kendini yalnız hisseden kişiler, daha çok içine kapanık kişilerdir. Sosyal ortamlarda hep karşısından ilgi, değer beklerler. İşkolik olup, zamanının çoğunu işinde geçirip çok çalışabilirler, ancak hata yaptıklarında da kendilerini acımasızca eleştiriler, hep daha iyisini yapmayı beklerler. Bazen de kendi yalnızlık duygusundan kaçmak için, aşırı sosyal ortamlara girip çıkarlar. Bu yalnızlık duygusundan kurtulmak için saatlerce telefonda konuşabilir, internette uzun süre oyun oynayabilir, gereksiz yere alışveriş yapabilirler. İnsanlarla ilişkisinde sorun yaşadığında, hemen kendini iyi hissettirecek başka ilişkilere yelken açabilirler. Karşı cinsle ilişki kurarken, kendine güvenmediği ve kendini kusurlu hissettiği için derin ilişkiler kurmaktan ve bağlanmaktan kaçınabilirler.
Kişinin kendini yalnız hissetmesinde, anne veya bakım veren kişi ile kurduğu ilk ilişkilerin kalitesi çok önemlidir. Özellikle temel güven duygusunun atıldığı, 0-1 yaş arasındaki annenin, çocuğunun ihtiyaçlarını yerinde ve yeterince, tutarlı olarak karşılamış olması çok gereklidir. Çocuk, istenmeyen bir çocuksa, anne eşiyle mutlu değilse, annenin ruh sağlığı yerinde değilse, çocuğuyla ilişkisinde ihmal veya işgal varsa çocuğuna karşı güven duygusunu veremeyecektir. Anne, çocuğunu kötü hissettiğinde, onu rahatlatmalı ve sakinleştirmelidir, çocuğunu duygularıyla tek başına bırakmamalıdır. Çocuklar küçükken, duygularını düzenleyemezler, yani duygu regülasyonunu yapamazlar, bunun için bakım verenin desteğine ve modeline ihtiyaçları vardır.
Kişiler arasında yaşanan hayal kırıklıkları, kandırılma, aşağılanma, yok sayılma, işgal veya ihmal edilmeler kişilerde büyük bir hayal kırıklığı ve insanlara karşı güvensizlik oluşturur. Kişi, bu olumsuz acı veren ilişki deneyimlerinden öyle büyük bir yara alır ki, kendini sanal ortamlarda bulur ve insanlardan uzaklaşıp, yalnızlaşır. Arkadaş edinemeyen veya ilişkilerinde derin ilişkiler kuramayan kişiler, kendini değerlendirmeli; acaba ilişki kurarken bencil mi davranıyor, üstünlük kurmaya mı çalışıyor, hoşgörü gösteremiyor mu, güvensiz mi davranıyor tüm bunlara bakıp, bu işlevsiz davranışlarını değiştirmeye çalışmalıdır. Değişim, sancılı ve zor bir süreçtir, ancak mümkündür ve sonuçları o sancıyı çekmeye değerdir.
Kişinin yalnızlığının temelinde olumsuz yaşam olayları veya travmaları varsa bu konuda EMDR tedavisi veya Hipnoz teknikleri oldukça işe yarar. Kişiler, yalnızlığını yenmek için, özellikle çekingen biriyse, drama derslerine, spor, sanat etkinliklerine katılabilir, evcil hayvan besleyebilir, sanal ortamda vakit geçirmek yerine yüz yüze etkileşimlere daha çok zaman ayırabilir. Ayrıca manevi yönden kendini geliştirip, tasavvufla ilgilenebilir, daha çok dua edebilir. Kişi dua ederken veya ibadet ederken kendinin aciz bir kul, Yaratanının mutlak güç olduğunu, onu dinlediğini, duasına cevap verdiğini hisseder ve kendini daha güçlü, değerli hisseder. Allah ile yakınlaştıkça, onu yakından tanıdıkça onun gerçek sevgili olduğunu ve kendisini asla terk etmeyeceğini anlar ve kendini ümitsiz, değersiz hissetmez.
Sağlıklı yalnızlık yaşayabilmeniz duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.