En korktuğum şey başımıza geliyor galiba.
Askerî ve yargı vesayetine karşı en ciddi mücadeleyi veren, yakın tarihimizin en ciddi değişim adımlarını atan, Türkiye’yi Avrupa Birliği üyeliğine aday düzeyine çıkarmayı amaçlayan, Kürt açılımını başlatan AKP, hızlı bir şekilde milliyetçiliğe ve tutuculuğa kayıyor.
Biz bunu ANAP’la da yaşamıştık.
ANAP’ın iktidarının ilk kırk gününde gerçekleştirdiği devrimleri AKP sekiz yılda henüz yapamadı, ANAP öylesine devrimci ve değişimci bir partiydi, askeri siyasetin dışına itmişti, Özal, “federasyondan bahsedebilmeliyiz” diyecek kadar atılgan ve cesurdu, onun yerine gelen Mesut Yılmaz “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” diyecek kadar barışa açıktı, arkalarında yüzde kırk beşe yaklaşan büyük bir oy desteği vardı.
Sonra birden yoruldular.
Devletle ve askerle anlaşmanın yollarını aramaya başladılar.
Mesut Yılmaz, partiyi adım adım milliyetçiliğe ve tutuculuğa sürdü, MHP’yi tek siyasi rakip olarak gördü.
Onların ne yaptığını anlayınca halk da desteğini ANAP’tan çekti.
Sonunda ANAP da Mesut Yılmaz da yok olup gitti.
Şimdi bu acıklı macerayı sanki yeniden yaşıyoruz.
AKP yoruldu.
Kürt meselesinde, Kıbrıs meselesinde, AB meselesinde yeni çözümler üretemeyince duvara çarptı.
Mesut Yılmaz gibi Tayyip Erdoğan’la arkadaşları da akıllarını MHP’ye taktılar ve MHP’ye rakip bir milliyetçiliğe saptılar.
Dünyanın hiçbir yerinde yalan söylemeden ve saçmalamadan milliyetçi olamazsınız