Olmaz olmaz deme olmaz olmaz. Vatikan kadın papa gördü ama Satanist olanı ilk defa. Eskiden yoğ idi, işbu hadise yeni çıktı. Kadın Papa Ionna (Doğumu 818) 13.YY’da yaşanmış bir olay. Allah (cc) bizi “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye uyarmadı mı? Geçmişte yalancı peygamberler de olmadı mı?
Seçim gölgesinde bir savaş, savaş gölgesinde bir seçim yaşıyoruz. Kimse yarınından emin değil, Din, ahlak ve hukuk alanında ciddi bir kriz sözkonusu.
Bu olay Katolizm’in sonu.. Hristiyanlık ya da İsevilik, Musevilik diye bir din yok. Muhammedî’lik diye bir din de yok. Tek din var o da Hz. Adem’den, Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin aktara geldikleri din olan İslam.
Hristiyanlığı, Tarsuslu eski Ferisi bir Yahudi olan Saul (M.S. 5 - MS 64/67) uydurdu. Katolizm, Musevilik, İsevilik, Paganizm ve Roma geleneğinin karması bir inanç sistemidir. Hristiyan olunca Pavlus adını oldu. Haşa Hz. İsa Allah’ın oğlu / Rab olunca, o da Rabbin Resulü oldu. İlk kilisesini de Hatay’da açtı. Sonra Konya’ya, Ankara’ya, İzmir’e, Selanik’e gitti. Dönüşünde Kayseri’ye gitti, orada Roma polisi yakaladı ve Hatay, Tarsus, Antalya, Muğla, Rodos, Girit, Malta üzerinden Roma’ya götürdüler.
Pavlus Roma’ya doğru 59 yılının sonbaharında çıktı, 60 yılının baharında ulaştı. İki yıl sonra serbest bırakıldı. Anadolu, Rodos ve Girit’te 62-64 yılları arasında olsa gerekir.. Pavlus Neron döneminde yeniden tutuklanmış ve kısa süre sonra 64-65 yıllarında idam edilmiştir.
Augsburg Barışı, Roma İmparatoru 5. Karl tarafından Eylül 1555'te imzalandı. Hristiyanlık yasal olarak 2’ye bölündü. Devletin resmi dini Katoliklik olarak kabul edilirken ayrıca ‘Luther’cilik de resmen kabul edilmiş oldu. Hristiyanlık tarihine genel olarak bakınca Hangi İncilin kabul edileceği konusu ve 3 İsa inancının şekillenmesi 1.İznik konsülü ile başlayan süreçte oldu. 1. Konsül MS 325 de toplandı. 1. Haçlı seferi 1095’te, 9. Son haçlı seferi 1271’de. Cizvit tarikatı Fransa’da 27 Eylül 1540 kuruldu. Cizvitler 1715’te Aforoz edildi. 1773'te Cizvit tarikatını kaldırdı. Ancak tarikat 1814'te yeniden kuruldu. Cizvitlerin İstanbul’a gelişi 1583’tür. Cizvitlerin bugünkü üye sayısı 13.995 gibi tahmin ediliyor. Bugünkü papa da Biden de Kamala Harris de Cizvit’tir.
Hani şu LAİK FRANSA’nın himayesindeki Saint Benoit var ya, o da bir CİZVİT Tarikat okuludur. LAİK Fransa’nın himayesinde bugün Türkiye’de daha bir düzine Hristiyan tarikat mektebi vardır, mesela Notre dame de Sion, Saint Joseph gibi. Cumhuriyet; Asya, Avrupa ve Afrika’ya dağılmış Hilafet medreseleri ve vakıflarının hiçbirine sahip çıkmadı, aksine reddi miras yaptı.
Cizvit yemininde şöyle ifadeler vardır: “Haç bayrağı (Din sancağı) altında “Tanrı'nın bir askeri “olarak (Hizbullah’ın Hristiyanlıktaki karşılığı) hizmet etmek ve yalnızca Rabb’e ve O’nun evi olan Kilise'ye, yeryüzündeki Mesih'in Vekili (Halifesi olan) olan “Roma Papası”nın emrinde hizmet etmek isteyen kişiler olarak....”
Bu yabancı tarikat okullarında okuyan bizden çok sayıda kişi var. Mesela Mustafa Kemal, Alatini Efendi’nin sahibi olduğu, Şimon Zwi (namı diğer, Şemsi Efendi)nin yönettiği, Kabbala okulundan mezun olmuştur. “Galib Hoca” kod adı olan Celal Bayar da “Alliance İsrailiete”den mezun olmuştur. Alyans okulları Doğu Yahudileri üzerinde Avrupa finans sermayesi önderliğinin kurumsallaşmasına hizmet eden bir mektep aynı zamanda. Osmanlı “İtibarı milli”, Cumhuriyet döneminde İş Bankasının örgütlenmesi de bu ekibin gözetiminde yapıldı.
Yabancı okullarla ilgili şu tesbit önemli: “Fransız okullarına giden öğrencilerin aileleri toplumun üst kesimlerindendi; çünkü üst sınıflar başka kültürlere daha açıktır ya da daha çabuk açılırlar. Osman Ergin’e göre, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Saint-Joseph Kolejine çocuklarını gönderen 8 prens, 22 mareşal ve general, 90 yüksek şahsiyet, 30 banka direktörü̈, 80 sivil memur, 80 bankacı ve komisyoncu, 90 tıp doktoru, 20 avukat, 20 mühendis ve 300 civarında da irat sahibi bulunmaktaydı”. (Ergin, Osman, 1977. Türk Maarif Tarihi, S. 781–782). Diğer yabancı misyoner okullarını saymaya gerek var mı?
Hatırlarsınız, Biden yemin töreninde, Kelt incili üzerine yemin etti ve Amerikan Milli marşını Lady Gaga’ya söyletti. O bir Pedefolik Satanist, Siyonistti. Daha sonra Papa LGBT’lileri de “Tanrının çocukları” ilan etti biliyorsunuz! Bugün Papanın da Pedefolik, Satanist, Siyonist olduğu konuşuluyor. Artık o bir iki yüzlü bir yalancı değil, Hristiyanlar içinde dinden çıkmış biri.. Bugün Papa Francis’in, Hz. İsa'yı Yalanlarken, Lucifer'in ise Tanrılar ailesinden biri Olduğunu açıklaması aslında Hristiyanlık açısından yeni bir milad.. Yuhanna 8.44 de ne deniyordu: “… Siz babanız İblis’tensiniz ve babanızın arzularını yerine getirmek istiyorsunuz…” Papa Francis, pedofilistlerin ve ateistlerin de cennete gideceklerini söylüyor. Şimdi Cizvit papa, iddiaya göre İsa'nın yalancı olduğunu, sabah yıldızı’nın oğlu, Lucifer'i ise Tanrı'nın ailesinde ilan etti. Bunun sonucunda ne olacak onu yeni yıla girerken göreceğiz. Katolik dünya zaten uzun süredir inancını kaybetmişti. Hristiyan dünyasındaki Kahinlerin Kehanetleri, bu papanın son papa olduğunu yazıp çizmişlerdi geçmişte. Bu bilgileri Vatikan’ın sonuna işaret ediyor. Kaldı ki, bu yaşananlardan sonra Papa bugün manen öldü.
Şimdi Papanın elini öpenler, ondan dua isteyenler düşünsün. Şeytanın halifesinin duası kimseye hayır getirmez. Sahi, Vatikan’daki Kardinaller, Katolik kiliselerinin başında bulunanlar bu iddialar karşısında ne zamana kadar susmaya devam edecekler. İslam ülkelerinin yöneticileri gibi, hep susacaklar mı? Bu kirlenme karşısında bu kirlenmeye bulaşmamış, cesaret sahibi kimse yok mu?
Evengelik’ler de Siyonist oldular. Onlar da susuyor. Angilikan’lar da. Lutheryen’ler ya da Evengelikler’in söyleyecekleri bir şey yok mu? Ya da Ortodoks dünyasından neden bir ses çıkmıyor!
"Lucifer" Latince’de "Işık Getiren"; lux, lucis, "ışık" ve “ferre”, "getirmek" demek. Bu isim aynı zamanda "Sabah Yıldızı"na yani “Venüs”e verilen isimdir. Venüs, “aşkın ve estetiğin, güzelliğin koruyucusu olan Çıplak tanrıça” anlamına gelir. “Afrodit” de aynı kişidir. Zeus tanrılar tanrısıdır. O gücü temsil eder. Europe, Güç ve estetiğin birleşmesinden doğar. AYDINLANMA ve EĞİTİM temelli meşale ve ışık, Promete, olimpiyatlardaki meşale hepsi bu mit ile ilgilidir. İlluminati, Masonluk ve diğer gizli cemiyetlerle birlikte, 1784, 1785, 1787 ve 1790 yıllarında Katolik kilisesi tarafından yasaklansa da 1789 Fransız devrimi süreci ve sonrası bir şekilde varlığını sürdürdü. Laiklik kültü, örgüt tarafından bugün gelinen noktada “Şeytani bir aydınlanma”ya dönüştürülmüş oluyor. Dün Yeni dünya düzeni sürecinde de etkindiler. Bugün yine GlobalReset ve yeni dünya düzeninde de etkili bir rol oynadıkları ileri sürülüyor.
Papa-Cennete gitmek için bana teslim olmalısın.
Süpermen-Yalan söylemeyi bırak.
Lucifer ile ilgili olarak Tevrat’da, Hezekiel 28:11-19’de şöyle deniliyor: "...güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden'de, Tanrı’nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla; yakut, zümrüt, aytaşı, beril, onix, safir, turkuaz’la ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrının kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkâr oldun. Seni tanrının dağından menettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürgün ettim. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni içine hapsettiğim ateşle beraber dünyaya attım. Seni takip edenlerle beraber sonunuz ateşler içinde küle dönecek. Çok feci bir sona geldin." Diğer bölümlerde anlatılana göre, Lucifer kibrine ve hırsına yenik düştü. Kendinden daha güçsüz olan insana itaat etmeyeceğini söyledi, lanetlendi ve Cennetten kovuldu.
Şeytan tarihin sonuna yaklaşırken, Hz. Ademe söylediği ilk yalanını söylüyor ve “yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat vadediyor.
Netenyahu, Museviliğin içini boşalttı ve tüm dünyada İsrailoğulları’nın itibarını sıfırladı. Gazze’ye saldırıyor ama aynı zamanda İsrailoğulları’nın itibarını yerle bir ediyor. Dünyayı ele geçirmek isterken aslında kendi halkının geleceğini kendi elleri ile yok ediyor.
Ortodoksluk da şüphesiz bu süreçten etkilenecektir, ancak şimdilik, dini etnik kültür ve gelenekle iç içe geçmiş bir topluluk oldukları için cemaat olarak varlıklarını sürdüreceklerdir ama Teolojik travma onlar açısından özellikle genç nesillerin kiliseye bağlılıkları üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Kilise artık batı için dini olmaktan çok bir gelenek ve kültürel bir aidiyet, alameti farika olarak bir anlam ve değer taşıyordu. Gelinen noktada artık o da yok. Bundan sonra batı dünyasında ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Selam ve dua ile.