Savaş gölü Akdeniz… * Dinler, medeniyetler, imparatorluklar evi, tarihin en büyük güç savaşına sürükleniyor.

İbrahim KARAGÜL

Dinler, medeniyetler imparatorluklar evi Akdeniz, insanlığın anavatanıAkdeniz, binlerce yıl güç savaşlarının en kötü örneklerini yaşamış Akdeniz, 21. yüzyılda bir kez daha, çok büyük ölçekli bir güç mücadelesinin merkezi oluyor.

Üstelik bu sefer, ABD’den Çin’e, bölge ülkelerinden Rusya ve Avrupa’ya, dünyanın bilinen bütün ülkeleri burada toplanıyor.

Mısır’dan Roma’ya, Haçlılardan Osmanlı’ya, tarihin hiçbir döneminde Akdeniz eksenli mücadele bu kadar çok katılımlı olmamıştı. Yeryüzünün, insan gezegeninin tamamı şimdi burada mevzi alıyor.

İNSANLIĞIN ANAVATANI: ÜLKELER, HESAPLAR, KİMLİKLER ÇATIŞMASI..

Bugün Libya meselesi gibi, Doğu Akdeniz’deki enerji masaları gibi, Suriye savaşı gibi, Ege ªdaları gibi gördüğünüz mesele, o kadar derin, o kadar yaygın ve o kadar uzun süreli bir gerilim işareti veriyor ki, Akdeniz’e kıyısı olan hiçbir ülke, küresel iktidar alanında payı olan hiçbir güç bu hesaplaşmanın dışında kalmayacak.

Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji kaynakları ve Libya’nın paylaşılması üzerinden izlediğimiz süreç yakında Akdeniz’in bütün kıyılarını vuracak.

İnsanlığın, her dinin ve medeniyetin miras hakkı istediği Akdeniz merkezli coğrafya, daha yeni yeni ısınıyor. Güçler, hesaplar, kimlikler, gelecek kurguları çarpışmaya yeni başladı.

ARTIK MERKEZ COĞRAFYADA HER KRİZ, HER MASA, HER TEDBİR “BÖLGESEL” OLACAK.

Arap Baharı’ndan sonra Mısır’da darbe, Suriye savaşı, Lübnan’da protestolar, Yemen’de iç savaş, örgütler üzerinden vekalet savaşları, Doğu Akdeniz’de dünyanın en güçlü donanmalarının toplanması gibi çok şeye tanık olduk.

Bundan sonra “yerel” olanın “bölgeselleşmesi”ne tanık olacağız. Artık her girişim, her kriz, her masa, her tedbir, her mücadele “bölgesel” olacak.

Kuzey Afrika’dan Arap Yarımadası’na, Kızıldeniz’den Basra Körfezi’ne Doğu Akdeniz’den Ege’ye, Suriye’den Anadolu’ya dünyanın “merkez coğrafya”sının tamamını Akdeniz hesaplaşmasının içine alın.

BASRA KÖRFEZİ’NDEN SONRA ORDULAR KIZILDENİZ/CİBUTİ’DE: “KORSAN”LARLA KÖRLEŞTİRMEK…

Özellikle, Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Akdeniz arasında kalan hiçbir ülke, bu hesaplaşmanın dışında kalamayacak. Önümüzdeki yıllar bu ülkelerin çöküşünü görebiliriz.

Yıllardır Basra Körfezi merkezli krizler bölgeyi sarsıyordu. Bu da Arap-İran merkezli krizler üzerinden servis ediliyordu. Batılı ordular, terör örgütlerini bahane edip bu bölgelere yerleştiler. En sonunda Irak’ı işgal ettiler.

Sonrasında dünyanın merkez donanmaları Kızıldeniz’de, Cibuti’de, Süveyş ile Hint Okyanusu’na açılan Bab-ul Mendep Boğazı’nda toplanmaya başladı. Batılı ordular bu sefer “Somali Korsanları” hikayesi üreterek bu bölgelere yerleşti.

İRAN’DAN İSKENDERUN’A, PKK VE DEAŞ’I GÖSTERİP TÜRKİYE’Yİ KÖR ETMEK, GÜNEY KAPISINI KAPATMAK.

Oysa terör örgütleri de, Somali korsanları da onların savaş araçları olarak ürettikleriydi. Hepimizi kör ediyorlardı ve bizler sanki buna gönüllüydük.

Üçüncü aşamada Suriye savaşı başlatıldı. Batılı donanmalar bu sefer de Doğu Akdeniz’e de yerleşmeye başladı. Biz Akdeniz harita çalışmasını aslında Suriye savaşı ile farkettik.

İran sınırından İskenderun Körfezi’ne kadar bir hat kuruyorlar, oraya yerleşiyorlar, cepheler inşa ediyorlar, Türkiye’nin bütün güney sınırlarını çevreliyorlar, Anadolu ile Arap coğrafyası arasına kalın duvarlar örüyorlardı. Türkiye’nin güney kapılarını kapatıyorlardı.

Bütün bunları da PKK ve DEAŞ üzerinden servis ediyorlardı. Bu, çok ciddi bir körleştirmeydi. Mesele terör değil, çok daha kapsamlı bölgesel bir plandı.

UYANDIK, MÜDAHALE ETTİK. BU SEFER DE DENİZDEN ÇEVRELEMEYE BAŞLADILAR..

Uyandık ve bölgeye üç kez çok ciddi müdahale yaptık. Daha da yapmak zorunda kalacağız. “Koridor haritası” bu müdahaleler sonrası şimdilik ertelendi.

Ama dikkat edin, terör koridorundan sonra Doğu Akdeniz krizi patladı. İsrail’in bölgede doğalgaz rezervleri keşfetmesi (ki bunlar büyük oranda Filistin halkının zenginliğidir) üzerinden, enerji denklemi üzerinden Suriye ve Lübnan’ın Batı kıyıları, Türkiye’nin ve KKTC’nin doğu ve güneyi bir anda küresel odak noktası haline geldi.

Neredeyse bütün merkez ülkeler ve bölgesel ülkeler yeni duruma göre pozisyon almaya, ittifaklar kurmaya, cepheler şekillendirmeye, burada da Türkiye’yi dışarıda tutmaya başladılar. Suriye’de olduğu gibi Türkiye’nin güneyi yine kapatılıyordu. Bu sefer denizden de çevreleniyorduk.

DOĞU AKDENİZ’DEN SONRA ADALAR VE BATI’DAN KUŞATMA: BOĞAZLAR KRİZİNE HAZIR OLUN!

Yine dikkat edin, Doğu Akdeniz’deki yığınağın hemen sonrasında Ege adaları tartışma alanına çekildi. ABD, Yunanistan ve bazı bölge ülkeleriile AB ülkeleri, adaları silahlandırmaya, bölgede füze üsleri kurmaya, ABD askeri üsleri inşa etmeye başladı. Buradan bakınca Ege ve adalar meselesi daha da tırmanacaktır.

Bunun bir adım sonrası ise Boğazlar olacak. Ege’den sonra çok ciddi Boğazlar krizi yaşayacağız. Türkiye şimdiden buna hazırlıklı olmak zorunda.

Doğu Akdeniz’de başlayan kavga, Ege’ye ve adalara kadar geldi. Boğazlara ve Karadeniz’e doğru yayılacak demektir. Güç mücadelesinin yayılma seyrini, haritasını takip edenler bunu farkediyor olmalı.

YA KANAL İSTANBUL? LİBYA VE İSKENDERUN AYNI SAVUNMA HATTIDIR

Kanal İstanbul meselesini, karşı çıkışları bu çerçevede de ele almak zorundayız.

Suriye’nin kuzeyindeki çevrelemeye müdahale edince ayağa kalkanlar, Libya’da bir savunma hattı kurunca karşı çıkanlar, Ege adaları meselesinde de karşı çıkacak. Boğazlar meselesinde de tuhaf tavırlar içine girecek.

Bu çevrelerle Kanal İstanbul’a karşı çıkanların aynı olması yeterince düşündürücü değil mi!

Aslında Libya’dan İskenderun Körfezi’ne kadar bir kriz haritası var. Türkiye için Libya’da savunma hattı kurmakla İskenderun’da kurmak birbiriyle bağlantılı. Eğer bugün bunları yapamazsak yarın Ege’de, adalarda, Boğazlar’da hiçbir şey yapamayacağız demektir.

SÜVEYŞ KRİZİ ÇIKAR, BAZI ÜLKELER SAVAŞLA YÜZLEŞİR.

Biz ne yaparsak yapalım, Akdeniz, 21. yüzyılın en büyük hesaplaşma alanıdır. Enerjiden jeopolitik hesaplara kadar bir “güçler haritası” arayışı var. Yakın gelecekte ciddi bir Suveyş krizi kapıda. Bu abartı değil. Kızıldeniz kıyısında, Basra Körfezi’nde bazı ülkeler açık savaşlarla, işgallerle yüz yüze kalabilir.

Türkiye,Cebelitarık’tan İskenderun’a, Kızıldeniz’den Basra Körfezi’ne kadar her yerde olmak zorunda. Yoksa Akdeniz’in hiçbir yerinde olmayacağız.

AKDENİZ’DE YOKSAK ANADOLU’DA YOKUZ.YÜZYILLARDIR DİRENEN MİLLET HEP BİZ OLDUK.

Akdeniz’de yoksak Ege ve Boğazlar’da da olmayacağız. Bir adım sonrası Anadolu’da da olamayacağız.

Birkaç yıl önceki Doğu Akdeniz’e NATO gücü, uluslararası güç konuşlandırma fikrini hatırlamakta yarar var. Marmara Denizi’nde uluslararası denetim isteyenler bile oldu.

Haçlı seferlerinden bu yana coğrafyayı, Akdeniz’i savunuyoruz. Direnen tek güç bizdik. Bugün de bütün bölgede direnen tek ülke, millet yine biziz.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.